Kardelen BUĞDAY
Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği ya da yaygın bilinen kısaltmasıyla TÖB-DER 12 Mart 1971 Muhtırası sonrası 3 Eylül 1971 yılında Ankara’da kuruldu. Kuruluşuna köy enstitüsü kökenli öğretmenlerin öncülük ettiği TÖB-DER, 200 bin öğretmenin üye olduğu ve bulunduğu dönemde Türkiye’nin gelmiş geçmiş en büyük öğretmen örgütlenmesi olarak tarihe geçti. Öğretmenleri ve toplumu ilgilendiren birçok konuda çalışmalarını sürdürdü. 12 Eylül 1980 tarihine kadar çalışmalarını sürdüren TÖB-DER, tarih sayfalarında da önemli olaylarla yer aldı.
15 Şubat 1975: 52 ilde toplantı
TÖB-DER, 15 Şubat 1975 tarihinde yapılmak üzere toplam 52 ilde “Hayat Pahalılığı ve Faşizmi Protesto” başlığıyla toplantı yapacağını günler önce duyurdu. Kapalı spor salonlarında yapılması planlanan toplantılar için gerekli izinler alınmış, hazırlıklara başlanmıştı. Toplantı günü ise Muş, Malatya, Tokat, Amasya, Kahramanmaraş, Bingöl ve Adıyaman olmak üzere 7 ilde toplantı salonlarına ve öğretmenlere saldırı gerçekleştirildi. Kendilerini “Komandolar” olarak isimlendiren ve sağ görüşlü olduğu öne sürülen grup, TÖB-DER ve CHP binaları ile sol eğilimli kişilere ait işyerlerini tahrip etti. Binalar ve arabalar yakıldı.
7 ilde saldırı
Kayıtlara geçen bilgilere göre ise saldırıların yaşandığı illerde büyük olaylar meydana geldi. Malatya’da 1 kişi öldü, 53 kişi yaralandı. Yine Malatya’da 235 kişi gözaltına alındı, 34 kişi tutuklandı. Muş’ta 9 kişi gözaltına alındı. Dönemin Muş Valisi Halil Ömeroğlu, soruşturmanın genişleterek yürütüldüğünü belirtti. Daha sonra ise 18 kişinin tutuklandığı açıklandı. Bingöl’de gözaltına alınan 15 kişiden, sorgusu yapılan 9 kişinin 7’si tutuklandı.
Cumhuriyet gazetesinin 16 Şubat 1975 tarihli baskısında ise meydana gelen olay hakkında şu bilgiler yer alıyordu:
“Muş’taki olaylar, çevre il, ilçe ve köylerden gelen ve bir kısım şehir halkının da katıldığı beş bin kişinin, TÖB-DER’in düzenlediği toplantının iptal edildiğinin açıklamasına rağmen, bu toplantıyı protesto için yürüyüşe geçmesiyle başlamıştır. Kanunsuz olarak yürüyüşe geçenler, daha sonra taşkınlığa başlamışlar, TÖB-DER binası, CHP İl Başkanı Avukat Cengiz Çetin’e ait yazıhane, CHP İl Binası ve sahipleri CHP’li olarak tanınan kişilere ait işyerlerine taş ve sopalarla saldırıda bulunmuşlardır. Saldırılar sırasında öğretmen Şerafettin Kaya, Ömer Aksahan ve Ferhat Demirci yaralanmıştır. Bunlardan Şerafettin Kaya’nın durumunun ağır olduğu bildirilmiştir. Olayla ilgili olarak 9 kişi gözaltına alınmıştır. Vali Halil Ömeroğlu, TÖB-DER’in toplantıyı yapmaktan vazgeçtiğini daha önce Valiliğe duyurduğunu açıklamıştır.
Malatya’da TÖB-DER’in toplantısının başlamasından sonra 2 bin kişi yürüyüşe geçmiş, bu arada Vali lojmanını taşa tutmuştur. Saldırganlar daha sonra sol eğilimli kişilere ait bazı işyerlerini ve gazete bayilerini tahrip etmişler, sinema afişleri ile kitaplarını yırtmışlardır.”
Olaylara tanık olanlar ve TÖB-DER yetkilileri tarafından yapılan açıklamalarda güvenlik güçlerinin yetersiz olduğu belirtildi. Aynı haberin devamında ise şu bilgiler yer aldı:
“Müslüman Türkiye diye bağıran saldırganların taşkınlıklarını sürdürmesi üzerine, Vali askeri birliklerden yardım istemiştir. Bunun üzerine olaylar saat 14.30’da bastırılmıştır. Olaylar sırasında 7 kişi yaralanmış, 23 kişi de gözaltına alınmıştır.
Amasya’da toplantının yapıldığı dernek binası, İmam Hatip Okulu öğrencileri tarafından taşlanmıştır. Vali Şevket Güres, olaylar sırasında yaralanan olmadığını, ancak atılan taşlar sırasında TÖB-DER binasının camlarının kırıldığını söylemiştir. Vali, İmam Hatip Okulu öğrencilerinin kanunsuz olarak şehirde yaptıkları yürüyüşün güvenlik kuvvetlerince dağıtıldığını da eklenmiştir.”
Kahramanmaraş’ta TÖB-DER tarafından düzenlenen toplantının yapıldığı sinema ile CHP binası saldırıya uğramıştır. Adıyaman’da ise toplantının yapılacağı binaya saldırıda bulunmak istenmiş ancak saldırganlar güvenlik kuvvetlerince dağıtılmıştır.
Tokat’taki olaylarda ise, 10 bine yakın kalabalık, toplantının yapıldığı sinema binasını taşa tutmuştur. Olaylar sırasında Emniyet Müdürü Mehmet Karanfil ile 4 kişi yaralanmıştır. Bu arada saldırganlar sinema sahibinin otomobilini tahrip etmişler, daha sonra yakmışlardır.”
Olaylar Kanlı Pazar’ı hatırlattı
Dönemin Tokat Valisi Zekai Gümüşoğlu, TÖB-DER toplantısı sırasında çıkan olaylarla ilgili geniş çapta soruşturma yapıldığını ve kente gelen bir heyetin, kentte meydana gelen zararı saptayacağını belirtti. Vali Gümüşoğlu, Tokat’taki olaylar öncesinde bazı grupların Ankara ve İzmir’den geldiğini de söyledi.
Gümüşoğlu’nun gazetelerde yer alan demecinde ise şu cümleler yer alıyordu:
“Olayların büyümesinde tahrik başlıca neden olarak görülmektedir. Bazı gruplar Ankara ve İzmir’den toplantı öncesi Tokat’a gelmişlerdir. Nitekim olaylardan sonra Tokat’tan bir otobüsle giden bir grubu yolda çevirdik. Olaylar sırasında meydanda 15 bine yakın vatandaş toplanmıştır. Bu kişiler arasında kesinlikle şu veya bu kuruluş üyeleri çoğunluktaydı demek mümkün değil. Taraflı da tarafsız insan vardı. Çok kalabalık bir gruptu. Güvenlik tedbirleri sayesinde TÖB-DER toplantısına katılanlarla dışındaki grubu karşı karşıya getirmedik. Olayların büyüme istidadı göstermesi üzerine de Amasya ve Sivas’tan askeri birlikler yardıma çağırdık.”
Olayları kınayan dönemin İzmir Milletvekili Süleyman Genç ve Zonguldak Milletvekili Kemal Anadol, 1969 yılında aynı gün gerçekleşen Kanlı Pazar olayına da değinerek TÖB-DER toplantılarına yönelik saldırılar nedeniyle Başbakan Sadi Irmak’a bir telgraf çekti. Telgrafta, Irmak dönemi hükümetinde devrimci öğretmenlere hemen her yerden saldırıların geldiği vurgulandı. Telgrafta şu cümleler yer alıyordu:
“Kimden ve nereden gelirse gelsin devrimci öğretmenlere karşı sürdürülecek saldırı ve baskının hesabı sorulacaktır. Kamuoyunun ve tarihin yargısından kurtulamayacaklardır. Sizi ve hükümetinizi uyarır yasalar ve kamu düzenini korumaya davet ederiz.”
1 Mayıs 1977 - Taksim - TÖB-DER geçişi
Yapılan saldırılar yeni bir ‘Kubilay Olayı’ olarak nitelendirildi
Meydana gelen olaylar meclis gündemine taşındı. 18 Şubat 1975 tarihinde çıkan gazetelerde tutuklu sayısının 66’ya, ertesi gün ise 84’e yükseldiği yazdı. Olayların yoğun olarak yaşandığı Malatya’da okullar 1 hafta tatil edildi. Olay, ideoloji çatışması ve tahribat nedeniyle dönemin Muş Savcısı Oktay Çubukçu tarafından Kubilay Olayı’na benzetildi. Savcı Oktay Çubukçu konuyla ilgili olarak, “Olayları yaratanların çoğu kandırılmış kimselerdir. Saldırganların karşısında kimse yoktu. Kendi başlarına işyerlerine hücum etmişler ve bu arada bazı kişileri yaramışlardır” dedi.
O dönem Cumhuriyet Gazetesi’nde yazan Fikret Otyam o günkü köşe yazısında meydana gelen olaylara da değinerek, faşizanlığa ve pahalılığa karşı eylem yapan öğretmenleri “Yeni Kubilaylar” olarak tanımladı. Otyam, halkın bu eylemlere karşı olduğunu söyleyenleri ise eleştirdi.
Demokrat İzmir 16 Şubat 1975
Yaşanan olaylar dönemin başbakanı Sadi Irmak tarafından Milli Facia olarak nitelendi. Olaylar hakkında soruşturma ve cezai işlemler devam ederken, TÖB-DER Genel Başkanı Ali Bozkurt, düzenlediği bir basın toplantısında devleti eleştirmiş, “Gerekli güvenlik tedbirleri alınmış olsa idi bu denli gelişmeyecekti” demişti. Bozkurt ayrıca, saldırıların eş zamanlı olarak birkaç kanaldan yapılmasının önceden planlandığının kesinleştiğini de belirtti.
Ahmetli’de vurulan ilk TÖB-DER’li Öğretmen: Battal Öz
Malatya başta olmak üzere çok sayıda ilde çıkan olaylar ülke gündeminde yerini korumaya devam ediyordu. 20 Şubat ve devamındaki günlerde olayla ilgili soruşturma haberleri gazete sayfalarında yer alırken, takvimler 28 Şubat 1975’i gösterdiğinde halk güne Manisa’nın Ahmetli bucağında işlenen cinayet haberiyle başladı. Haber çoğu gazetede kısa bir bilgilendirme şeklinde verilirken, Demokrat İzmir Gazetesi olayı manşetine taşımıştı.
“Ahmetli’de sağcı bir öğretmen TÖB-DER’li arkadaşını vurdu / Sağın vahşeti” başlığını atan gazete cinayetin en önemli detayını burada vermişti. Tarih sayfalarına katledilen ilk TÖB-DER’li öğretmen olarak geçen Battal Öz, ders işlediği sırada aynı okulda görev yapan meslektaşı tarafından ne yazık ki öğrencilerinin gözleri önünde öldürüldü. İlkokul öğrencilerinin önünde işlenen cinayet, o dönemde yaşanan çatışmanın ne derece şiddetli olduğunu da kanıtlıyordu.
Haberin detaylarında, cinayeti işleyen öğretmen İbrahim Başaran’ın sağ görüşlü olduğu ve Battal Öz’ü öldürmeden önce evinde kendi annesini de öldürdüğü yer alıyordu. Katil öğretmen ayrıca bu cinayet sırasına henüz 1 yaşında olan oğlunu da sandalyeye bağlamıştı.
Ders işlediği sınıfta öğrencilerinin gözleri önünde katledilen Battal Öz’ün son sözleri ise, “Allah’ım bu da yapılır mı?” olmuştu.
‘4 ay boyunca şikayet edildi, katil öğretmen Atatürk düşmanıydı’
Battal Öz ve İbrahim Başaran’ın görev yaptığı okulda müdür olan Ertuğrul Erkavuncu, gazetecilere cinayeti işleyen öğretmenin “Nurcu” olarak tanındığı ve ilgili makamlara sürekli şikayet edildiğini söylemişti. Okul Müdürü Erkavuncu verdiği bilgilerde, katil öğretmenin Atatürk düşmanlığı yaptığı ve Milli Eğitim amaçlarına ters düşen fikirler taşıdığını anlatmıştı. Ertuğrul Erkavuncu ayrıca, “Her türlü iyi niyetli davranışlarımıza karşı çıkan bu öğretmeni ilgili makamlara şikayet ettim” demişti.
Cinayet sebebi olarak; Erzincan olayları hakkında, okuldaki öğretmenler arasında öğretmenler odasında başlayan “tartışma” olduğu öne sürülmüştü. Ders zilinin çalmasıyla öğretmenler odasındaki tartışma sona ermişti. Sınıflarda ders işlenmeye başlansa da sağcı ve MSP’li olarak tanınan İbrahim Başaran’ın sınıf kapısını tekmeleyerek açtığı, elindeki tabancayla 20 yıllık öğretmen Battal Öz’ü tek kurşunla öldürdüğü eklenmişti. Katil İbrahim Başaran’ın ise 6 yıllık öğretmen olduğu da belirtilmişti. Başaran hakkında verilen bazı bilgiler ise şöyleydi:
“Barbaros İlkokulu’nda Atatürk’ü anma törenlerine katılmadığı, bu yüzden de disiplin kurulunun kendisine bir ihtar yazısı gönderdiği arkadaşları tarafından ifade edilmiştir.”
‘Öğretmenlerin can güvenliği kalmadı’
Olay sonrası açıklama yapan TÖB-DER Turgutlu Şube Başkanı Fahrettin Deveci, “Üzüntü ve kuşku duyuyoruz. Bu olay öğretmenlerin can güvenliğinin kalmadığını göstermektedir” dedi.
Katil kayıplara karıştı
Ertesi günün haberlerinde ise katilin olaydan sonra henüz yakalanamadığı belirtilerek, “Katilin yeni cinayet işlemesinden korkuluyor” başlığı yer alıyordu. Demokrat İzmir Gazetesi’nin 1 Mart 1975 tarihli baskısı, “Ahmetli Cinayetinin Şekli Değiştirilmek İsteniyor” notunu da düşmüştü.
Dönemin Turgutlu Savcısı Mehmet Fazıl Özdökmeci, katilin yeni cinayet ihtimalini düşünerek çevrede güvenlik tedbirlerinin yoğunlaştırıldığını bildirmişti. Battal Öz’ün cenaze töreni kalabalık bir grupla düzenlenirken gazeteler katilin hâlâ yakalanamadığını kaydetti.
TÖB-DER İzmir Şubesi bu olaylardan 1 yıl sonra yine hayat pahalılığı ve öğretmenlere yapılan baskı nedeniyle bir yürüyüş düzenledi. Çok sayıda öğretmenin katıldığı yürüyüşte herhangi bir olay meydana gelmedi.
Köy Enstitülü öğretmenin belleğinden ‘Türkiye’de Öğretmen Örgütleri’
Köy enstitülü öğretmen Cemil Sönmez tarafından kaleme alınan “Tahta Bavullu Öğretmen- Köy Enstitüleri Kapanırken” kitabında ise öğretmen örgütleri ve öğretmenlerin yaşadığı zorluklar şöyle anlatılıyor:
“Bizim kuşağın öğretmen örgütlenmesi öğretmen dernekleriyle başlar. Türkiye genelinde kurulan öğretmen dernekleri Ankara’da Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu (TÖDMF) çatısı altında seçilen öğretmenlerden oluşurdu.”
….
1963, Büyük Öğretmen Mitingi - Tandoğan / ANKARA
“…Aslında TÖDMF 1954 yılında kuruldu. Kısa sürede 15 bin üyeye ulaştı. 1965 yılına gelindiğinde 466 Şubesi ve 66 bine yakın üyesi vardı. Ben Ankara Çamlıdere Avdan köyünde öğretmenlik yaptığım 1963 yılında büyük eğitim mitingi ve yürüyüşü gerçekleşti. Bu gösteriler sonrasında öğretmenlerin özlük haklarında az da olsa bir düzelme yaşandı.
Aynı yıl Köy Öğretmenleri Dernekleri Federasyonu da kuruldu. Ancak öğretmenlerin Türkiye Öğretmen Dernekleri Milli Federasyonu’na olan ilgileri köy öğretmenlerinin örgütlenmesini ve etkili olmasını engelledi.
İki yıl sonra 1965 yılında da TÖDMF’dan ayrılan bir grup öğretmen Türkiye Öğretmenler Sendikası (TÖS)’ü kurdu. Kurucu üyelerden biri olan Köy Enstitüsü mezunu Fakir Baykurt Genel Başkan seçildi.
Bir süre TÖS ile TÖDMF iki ayrı öğretmen örgütü olarak varlıklarını sürdürdü. 1968 yılında yapılan TÖDMF’unun genel kurulunda Fakir Baykurt ve arkadaşlarıyla yönetimi aldılar. Bir yıl sonra TÖDMF kendini feshederek TÖS ile birleşti. Tüm mal varlığı TÖS’e verildi.
92 kişiyle kurulan TÖS, dört yıl sonra 65 bin üyeye ulaştı, bunun anlamı yaklaşık öğretmenlerin yüzde 60’ının örgütlenmesiydi. O yıl yani, 1969 yılında dört gün süren bir öğretmen boykotu yapıldı. Boykota İlk-Sen de katıldı ve büyük bir yankı uyandırdı.
Ancak 1971 darbesinin ardından TÖS kapatıldı, tüm yöneticileri tutuklandı. Hemen sonrasında Türkiye Öğretmenler Birliği (TÖB) kuruldu. Bu kez Bakanlık birlik sözcüğüne karşı çıktı ve yeni örgütün adı yapılan olağanüstü genel kurulda Türkiye Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği (TÖB-DER) olarak değiştirildi. Ama bu sefer de Türkiye sözcüğünün ancak Bakanlar kurulu kararı ile kullanılabileceği tartışması başladı. Bunun üzerine 1973 yılında örgütün adı Tüm Öğretmenler Birleşme ve Dayanışma Derneği olarak bir kez daha değişti.
TÖB-DER de 12 Eylül 1980’de kapandı. Kapatıldığında 200 bine yakın üyesi vardı. Darbeyle birlikte sıkıyönetim ilan edildi. TÖB-DER yöneticileri ve bir kısım üyeler tutuklandı. Delilsiz, uydurma bahanelerle hapis cezaları verildi. Beş bine yakın öğretmen 1402 sayılı yasaya dayanarak görevden atıldı, on binlerce öğretmen, yönetici sürgüne gönderildi.
Evler arandı, kitaplar ateşe verildi. Ben de evimizdeki kitapların bir bölümünü öğretmen olduğum Şafaktepe İlkokulu’nun dördüncü sınıf kitaplığına taşıdım, kalanını da kömürlükte sakladım. Sonuç olarak “Asmayıp da besleyelim mi?” diyenlerin kurbanı olmuştu nice insan. Her alanda ağır bir yıkım vardı.
Elinde baston, başında fötr şapkayla kendini 'biçimsel' olarak Atatürk’e benzeten Milli Güvenlik Kurulu Başkanı Kenan Evren, bütün yaşanan o karanlık günler yetmiyormuş gibi bir de 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nı bayram olmaktan çıkardı.”
Yıllar önce ülkede ve eğitim sisteminde yaşanan olaylarda mücadeleden geri durmayan öğretmenler şimdi, okullarda değerler eğitimi adı altında verilen çağdışı projelere ve pedagojik uzmanlıktan uzak kişilere karşı mücadelesine devam ediyor.