Güncel

17-25 Aralık kumpası nedir? Hangi sene oldu?

Abone Ol

2013 yılı, Türkiye siyasi tarihinin en çalkantılı dönemlerinden birine sahne oldu. 17-25 Aralık 2013 tarihlerinde, ülkenin iki büyük metropolü Ankara ve İstanbul’da gerçekleştirilen operasyonlar, yolsuzluk ve rüşvet iddialarıyla ülke gündemini altüst etti. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yürütülen bu operasyonlar, kamuoyunda büyük yankı uyandırdı ve dört bakanın da aralarında bulunduğu birçok kamu görevlisinin adının karıştığı suçlamalarla Türkiye siyasetini derinden etkiledi.

Operasyonların Arka Planı ve İlk Aşama
Operasyonun ilk adımları, Eylül 2012 ve Şubat 2013 tarihlerinde savcılığa yapılan rüşvet, görevi kötüye kullanma ve ihaleye fesat karıştırma ihbarlarıyla atıldı. 17 Aralık 2013 tarihinde Cumhuriyet Savcısı Celal Kara’nın talimatıyla başlayan operasyonlar, aralarında dönemin İçişleri Bakanı Muammer Güler’in oğlu Barış Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan’ın oğlu Kaan Çağlayan ve Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar’ın oğlu Abdullah Oğuz Bayraktar’ın da bulunduğu çok sayıda ismin gözaltına alınmasıyla kamuoyunun dikkatini çekti. Gözaltına alınanlar arasında iş insanı Ali Ağaoğlu, Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan ve iş insanı Rıza Sarraf da yer alıyordu. Yapılan aramalarda ele geçirilen yüklü miktarda para ve değerli eşyalar, soruşturmanın ne denli ciddi olduğunu gözler önüne serdi.

İddialar ve Medyaya Yansıyan Bilgiler
Operasyonun ilerleyen günlerinde, soruşturma dosyasında yer alan bilgiler medyaya sızmaya başladı. Özellikle Rıza Sarraf’ın, dört bakanla kurduğu ilişkiler ve bu ilişkiler üzerinden yürüttüğü rüşvet çarkı ile kara para aklama ve altın kaçakçılığı gibi suçlamalarla karşı karşıya kalması, operasyonun kilit ismi olarak öne çıkmasına neden oldu. Ayrıca, soruşturma kapsamında gözaltına alınan bazı isimlerin, rüşvet alıp vermeye aracılık ettikleri iddia edildi. İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturmanın genişlemesi üzerine iki ek savcı görevlendirerek, soruşturmanın daha kapsamlı bir şekilde yürütülmesini sağladı. 18 Aralık’ta şüpheliler hakkında cezai kovuşturma yapılabilmesi için hazırlanan fezlekeler, Adalet Bakanlığı aracılığıyla TBMM’ye gönderildi.

25 Aralık ve Sonrası: Gözaltılar, Tahliyeler ve Siyasi Gerilim
25 Aralık 2013 tarihinde, Savcı Muammer Akkaş tarafından başlatılan ikinci operasyon kapsamında dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın oğlu Bilal Erdoğan da ifadeye çağrıldı. Ancak bu çağrı, Emniyet Müdürü Selami Altınok tarafından yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle geri çevrildi. Bu süreçte, hükümet ve emniyet birimleri arasında yaşanan gerilim, medyaya da yansıdı. Başbakan Erdoğan, operasyonların hükümeti zayıflatmak amacıyla yapıldığını iddia ederken, gözaltına alınan şüphelilerin serbest bırakılması üzerine hükümetin yargıya müdahale ettiği iddiaları gündeme geldi.

Soruşturmanın Ekonomiye Etkisi ve Kamuoyundaki Tepkiler
Operasyonların ardından, Türk ekonomisi de ciddi bir darbe aldı. Borsa İstanbul’da yaşanan sert düşüşler, döviz kurlarındaki hızlı yükseliş ve piyasalardaki genel belirsizlik, ülke ekonomisini olumsuz yönde etkiledi. Özellikle gözaltıların başlamasıyla birlikte kamuoyunda oluşan tepki, hükümetin bu süreçten zarar görmesine neden oldu. Hükümet, bu süreçte operasyonları yürüten yargı ve emniyet mensuplarını "paralel devlet" yapılanmasının bir parçası olmakla suçladı ve operasyonların, Gülen Hareketi tarafından organize edildiğini iddia etti.

İstifalar ve Kabine Değişikliği
Operasyonların en büyük sonuçlarından biri, hükümet içinde yaşanan istifalar oldu. İçişleri Bakanı Muammer Güler, Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Çevre ve Şehircilik Bakanı Erdoğan Bayraktar ve Avrupa Birliği Bakanı Egemen Bağış görevlerinden istifa ettiler. Erdoğan Bayraktar, yaptığı açıklamada, Başbakan Erdoğan’ı eleştirerek milletvekilliğinden de istifa ettiğini duyurdu. Bu istifaların ardından, AK Parti içinde de büyük bir çözülme yaşandı ve birçok milletvekili partiden ayrıldı.

Soruşturmanın Uluslararası Boyutu: Rıza Sarraf’ın Tutuklanması
17-25 Aralık operasyonları, sadece Türkiye’de değil, uluslararası arenada da yankı buldu. Rıza Sarraf, 19 Mart 2016 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin Miami kentinde, banka dolandırıcılığı, kara para aklama ve ABD’nin İran’a yönelik ambargosunu delmek suçlamalarıyla tutuklandı. Bu tutuklama, Türkiye’deki yolsuzluk soruşturmasının uluslararası bir boyut kazanmasına neden oldu.