Türk siyasi tarihine damga vuran 367 krizi, birçok vatandaşın zihninde hala net değil. 2007 yılında Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde patlak veren bu kriz, anayasa mahkemesine kadar uzanan hukuki bir mücadeleye dönüştü. Peki, 367 krizi nedir? 367 krizinde neler yaşandı? İşte detaylar...

367 krizi nedir?

367 kararı, Türkiye'nin yakın siyasi tarihinde önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilir ve 27 Nisan 2007'de yaşanan olaylarla ilişkilendirilir. Bu süreçte, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) cumhurbaşkanlığı seçimi için yapılan oylamalarda en az 367 milletvekilinin bulunması gerektiği yönündeki tartışma, siyasi bir krize yol açtı.

2000 yılında seçilen 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in görev süresi 16 Mayıs 2007'de sona eriyordu. Bu durum üzerine TBMM, cumhurbaşkanlığı seçim sürecini başlattı ve ilk tur oylamanın 27 Nisan'da yapılmasına karar verdi. Ancak seçim dönemine girildiğinde, laiklik ve başörtüsü konuları üzerinden yoğun bir tartışma yaşanıyordu. Bu süreçte, "Cumhuriyet Mitingleri" adı altında geniş katılımlı gösteriler düzenlendi ve iktidar partisinin kendi siyasi çizgisinden bir ismi cumhurbaşkanlığına seçmesinin engellenmesi amaçlandı.

Tartışmanın odağında, Anayasa'nın 102. maddesinde belirtilen nitelikli çoğunluk (367 oy) şartı yer alıyordu. Eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, 26 Aralık 2006'da yayınlanan bir makalesinde, bu 367 sayısının sadece karar yeter sayısı değil, aynı zamanda toplantı yeter sayısı olduğunu savundu. Buna göre, oylamalara en az 367 milletvekili katılmadığı takdirde, sonuçların geçersiz olacağı öne sürüldü. Bu iddia, mecliste 354 milletvekiline sahip olan iktidar partisinin tek başına cumhurbaşkanı seçmesini engelleyebilecek bir durum oluşturdu.

Dönemin iktidar partisi, Dışişleri Bakanı Abdullah Gül'ü cumhurbaşkanı adayı olarak gösterdi. İlk tur oylama 27 Nisan'da yapıldı ve 361 milletvekili oy kullanırken, Abdullah Gül 357 oy aldı. Ancak ana muhalefet partisi CHP, Anayasa Mahkemesi'ne başvurarak oylamanın 367 yeter sayısına ulaşmadığı gerekçesiyle iptal edilmesini talep etti.

Aynı günün akşamında, Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde bir bildiri yayımlandı ve bu bildiri, daha sonra "e-muhtıra" olarak anılmaya başlandı. Bildiride, laikliğin seçimlerde tartışma konusu yapıldığı ve TSK'nın bu konuda taraf olduğu belirtildi. 1 Mayıs 2007'de Anayasa Mahkemesi, CHP'nin başvurusunu kabul ederek 367 yeter sayısının bulunmadığı gerekçesiyle ilk tur oylamayı iptal etti. Sonuç olarak, 6 Mayıs'ta yapılan diğer yoklamalarda da yeterli katılım sağlanamadı ve 11. Cumhurbaşkanı seçilemedi.

Bu kriz, dönemin siyasi atmosferinde önemli bir gerilime yol açtı ve erken genel seçim kararı alınmasına neden oldu. 22 Temmuz 2007'de yapılan genel seçimlerin ardından Abdullah Gül, Ağustos 2007'de Türkiye Cumhuriyeti'nin 11. Cumhurbaşkanı olarak seçildi.

Kaynak: HABER MERKEZİ