Emekliler, bir süredir zam vaatleriyle avutuluyor.
Bir zam yapıldı ama ne kadar bilemiyorum. Çünkü hükümet EYT’lileri ayrı, yeni zam yapılmış emeklileri ayrı, eski emeklileri ayrı değerlendirdi. Kafaları karıştırdı ama kimseyi de memnun etmedi.
Şimdi emekliler ağlaşıyor. “Hakkımız yeniyor” diyor.
Bu ülkede 15 milyon emekli var. Büyük bir sayı. Bu kadar emekli, bir olsa ve tek yumruk olsa onu böyle şamar oğlanına çevirirler mi?
Seçim sonuçları gösteriyor ki, “Allah devletimize zeval vermesin”ci emeklilerin kime oy verdiği belli. Ama onlar da ağlaşıyor. Çünkü tek çatı altında toplanma çağrılarına yanaşmadılar, yanaşmıyorlar.
Bu ülkede emeklilerin yıllardır çözülememiş intibak sorunları var. Ortalık Arap saçına dönmüş. 4 bin lira emekli maaşı alan var. Eh hani en düşük emekli maaşı 7 bin 500 lira olmuştu.
Emekli dernekleri, kömür dağıtacağına bu örgütlenmeyi güçlü bir noktaya ulaştıracak akılcı planlar kurmalı ve emeklileri örgütlemelidir. Çünkü mevcut anlayış, emeklilerin “Dikkate almaya değer olmadığı” saçmalığını beynine yerleştirmiş anlayıştır ve değişmesi de mümkün değildir.
15 milyon emeklinin siyasi hiçbir angajmana girmeden tek yumruk olması, oyunu bozabilecek tek çıkar yoldur ve mutlaka denenmelidir.
Mahdum bey, isterse olur
Bilal Erdoğan’ın 2014 yılında kurup başkanlığa geldiği TÜGVA yani Türkiye Gençlik Vakfı, güçlendirilmiş yapısıyla müthiş bir müdahale hakkına sahip.
Tüzüğünü incelediğinizde; ülkedeki en önemli bakanlıklardan birinin faaliyetinin benzerini görebilirsiniz. Ama asıl konu, Türkiye’de Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı olarak faaliyet gösteren ve istihdam gücünü artırmayı hedefleyen Halk Eğitim Merkezleri’ne müdahalesi. Açıktan ya da gizli; iddia ediliyor ki, TÜGVA izin vermeden bir kurs açılamıyor.
Açılan kurslara bakıyorsunuz; artık pek çok yerde Halk Eğitim Merkezleri, Kur’an Kursları’nın yerini almış, bu görevi üstlenmiş durumda. Diğer pek çok kursun içeriğinde de yine dini konular ağır basıyor.
Mahdum Bey olmanın normal uzantısı da sayılabilir ve kurs açanların bir kısmı tırstıkları için bu izni almadan yola çıkmayabilir ama aksini gösteren hiçbir örnek yok.
Sistem, tam yol gidiyor.
İzmir Atatürk Lisesi’nin bu vakfa tahsisi konusu da gündemde ve bu çok özel eğitim kurumu, aynı çizgiye getirilme durumunda.
İstihdam niye hala çözülemeyen bir mesele diye yırtınıp duruyoruz, istihdamı artırıcı gayretler, niye patinaj yapıyor diye hayıflanıyoruz ya, TÜGVA’nın çalışmasına şöyle yakından bakalım, meseleyi şıp diye çözeriz.
Güç olsa da..
Resmen kaşınıyoruz
Piyasa analizleri gösteriyor ki, arz-talep dengesi, talepten yana bozulmuş.
Bu, şu demek:
Millet olarak, “Her şey daha da pahalanacak” deyip elimizde avucumuzda ne varsa harcayıp alışveriş yapıyoruz.
Talep artınca arz azalıyor.
Arz azalınca fiyatlar yükseliyor.
Çok basit bir ekonomi kuralı.
“Seçimden sonra görün hele…”
“Bir ay sonra Dolar 40 lira”
“Rusya, tahıl anlaşmasını bozmuş. Un, pirinç ne bulursan al, bir kenara koy.”
Bu söylentiler, toplumda dalga dalga yayılıyor. Sonunda söylentiyi çıkaran, kendi bile inanıyor, koşuyor markete. Raflar boşalıyor.
Boşalan raflara aynı mal, fiyatı çokça artırılarak yerleştiriliyor. Biz de bu oyunun birer kuklası durumuna düşüyoruz.
Ne zaman akıllanacağız, bilemiyorum…
İbrahim Ormancı - Duvar Yazıları
Hanımla evlenince Göreme'ye gitmeye karar verdik. Yolda kavga edip geri döndük. Göreme’yi göremeden geldik anlayacağınız!
***
Düşenin dostu olmazmış sözü külliyen yalan. Bugün yolda bir kadın düştü. Herkes yardıma koştu. Ben de dahil!
***
Yarışma programlarına o kadar alışmışım ki. Hanıma yaptığı yemek için puan verdim. Verdiğim puanı az bulan hanım beni tencereyi başıma geçirmekle tehdit etti. İyi mi?
***
Hayallerim hep kırılıyor, hep kırılıyor. Hayallerim de Çin Malı mı ne yoksa?