Bu yazımda sizlere Türkiye’nin Amerika Birleşik Devletleri ile olan ilişkilerinin tarihsel gelişiminden bahsetmek istiyorum. Amerika ile olan bu ilişki, Osmanlı İmparatorluğu dönemine kadar dayanıyor.
Son günlerde Dışişleri Bakanımız Hakan Fidan’ın “AB’nin Türkiye’yi kabul etmemesi durumunda BRICS’e girmeyi düşünebiliriz” demesi dikkat çekiciydi. Rusya Federasyonu Büyükelçisi de bununla ilgili bir demeç verdi.
Amerika Birleşik Devletleri’nin Türkiye topraklarına bu kadar niye önem atfettiği ve bu konudaki çıkarları nedir diyerek bazı soruları sorabiliriz.
Olayların tarihsel gelişimi şöyle:
Amerika Birleşik Devletleri İstanbul’da büyükelçilik açmadan önce 1802 yılında İzmir Kızılçullu’da diplomatik misyonunu açıyor. Amerikan Koleji olarak faaliyet gösteren bu okul, Amerika’ya son derece bağımlı birçok öğrenci yetiştiriyor. Atatürk, Kurtuluş Savaşı’ndan sonra bu okulu kapatıyor ve Köy Enstitülerini açıyor 1937 yılında, Kızılçullu adını da değiştirerek semtin adını Şirinyer yapıyor.
1950’li yıllarda Türkiye’de iktidara Demokrat Parti geliyor, o dönemin Başbakanı olan Adnan Menderes ise Kızılçullu’daki Amerikan Koleji’nden mezun olan birisi. 1950’li yıllarda Amerika Birleşik Devletleri Türk Hükümeti’ne daha yakın olmak için Marshall yardımları ile devreye giriyor ve Türk Hükümeti, Atatürk’ün açtığı Köy Enstitüsü olan okulu NATO’ya veriyor. Türkiye bu arada NATO üyesi olarak Kore’ye asker gönderiyor ve okullarımızda, ülkemizde sütün bol olduğu bu yıllarda süt tozu le öğrencilerimiz beslenmeye çalışılıyor. Tarım yavaş yavaş bitirilirken fabrikalarımız kapılarına kilit vurulmaya başlanıyor.
İkinci Dünya Savaşı’ndan kalma hurda Amerikan silah araç ve gereçleri ile savaş gemileri ordumuz güya güçlendiriliyor, her şeyimizle Amerika’ya bağımlı hale geliyoruz. İhtilaller yaptırıyor, hükümetleri idare ediyor Amerika Birleşik Devletleri günümüze kadar.
Öyle bir dönem geliyor, 2003 yılında Irak’ın kuzeyinde askerlerimizin başına çuval geçiriliyor ama hükümetten ses yok, gün geliyor Türkiye olarak bizim de ortağı olduğumuz F-35 savaş uçağı projesinden çıkarılıyoruz, parasını verdiğimiz savaş uçaklarını da vermiyor.
Şimdi bu, Amerika’nın Türkiye sevdası nerden geliyor?
Türkiye coğrafyası Avrupa ve Asya’yı birbirine bağlıyor. En büyük komşusu Rusya, Rusya’ya komşu bir müttefik var bu da Türkiye.
Diyeceksiniz! Amerika’nın Türk halkı ile hiçbir kan bağı da yok.
Kurtuluş Savaşı’nda Türkiye’ye yardım yapan ülkelerden birisi olan Rusya ile bağımızdan bahsetmek istiyorum. Lenin yönetimindeki Rusya, Kurtuluş Savaşı’nda Türk Ordusuna, Ekim Devrimi’nden sonra silah ve cephane mühimmat yardımında bulundu ve o dönemden beri söz konusu ülke ile siyasetimiz iyi ilişkiler içinde geçti. Rusya’nın süreç içinde Türkiye’de çok büyük yatırımları oldu.
Burada size, Rusya Federasyonu Büyükelçisi, Müsteşarı ve Rus Evi Ankara müdürü Doç. Dr. Aleksandr Sotnicenko’nun ilginç sözlerinden bahsedeceğim.
“ABD bağımsız devlet istemiyor, Avrupa Birliği de güçlü devlet istemiyor. Türkiye zaten Avrupa’da değil Avrasya’da.
Türkiye BRICS’e girsin, petrol ve enerji bizde, teknoloji Çin’de, ABD’ye mahkum değilsiniz. BRICS’e girin, bölücülük biter, ABD bu defa Türkiye’yi kazanmak için Kürdistan projesini çöpe atar. Siz de kazanırsınız biz de” diyor.
Sotnicenko “Rusya’nın üst düzey bürokrasisinin yüzde 90’ı Türk’tür. Hangi Rus’u kazırsanız altından bir Tatar çıkar, Lenin bile bir Tatardır. Baba tarafından Tatar ana tarafından Çuvaş Türk’üdür. Putin de Tatar. Rusya Federasyonu’nda 14 Türk bölgesi var. Özerk veya yarı özerk, Tataristan, Çuvaş, Hakasya, Yakutistan (Saha-Yakuts) Başkurdistan gibi bölgeler. Rusya nüfusunun yarısı Türk’tür. Rusya geçmişten ders çıkartmışa benziyor, bu teklifi kabul etmeliyiz, ne dersiniz diyor…”
Rusya ve Ukrayna halkının arasında bir anket yaparsanız, her on kişiden ortalama dört ya da beşi Tatar asıllıdır. Anneleri ya da babaları Tatardır. Burada Doç. Dr. Aleksandr Sotnicenko Rusya’da bir gerçeği dile getirmiş.