6 Şubat 2023 tarihinde Türkiye'nin güneyinde ve Suriye'nin kuzeyinde meydana gelen 7,8 ve 7,5 büyüklüğündeki iki yıkıcı deprem, Antakya'nın büyük bir kısmını enkaza çevirdi. Bu felaket, 50.000'den fazla insanın hayatını kaybetmesine ve milyonlarca kişinin yerinden edilmesine yol açtı. Antakya, Hatay ilinin başkenti ve tarihi Antioch kenti üzerinde yer alan bu şehir, en ağır darbe alan yerleşimlerden biri oldu. Şehrin %80'inin tamamen yıkıldığı rapor edildi.
Depremin ardından altı ay sonra, Foster + Partners mimarlık firması, Antakya'nın yeniden inşası için bir ana plan hazırlamakla görevlendirildi. Temmuz 2024'te kamuoyuna açıklanan bu vizyon, Antakya'nın gelecekteki doğal afetlere karşı dayanıklı bir şehir olarak yeniden inşa edilmesini öngörüyor. Planın temelinde, şehrin sadece yeniden inşa edilmesi değil, aynı zamanda gelecekteki depremlere, sellere ve diğer doğal afetlere karşı dayanıklı hale getirilmesi amacı yatıyor.
45.000'den fazla insan sel tehlikesi altında
Antakya, Habib Neccar Dağı'nın eteklerinde, Asi Nehri'nin vadisinde yer alıyor. Ancak bu coğrafi konum, şehri depremlerin yanı sıra su taşkınları gibi diğer doğal afetlere karşı da savunmasız bırakıyor. Toprak sıvılaşması adı verilen bir fenomen, depremler sırasında toprağın sertliğini kaybedip sıvı gibi davranmasına neden olarak yıkımın etkilerini artırıyor. Ayrıca, Asi Nehri'ne yakınlığı nedeniyle, şehir sakinleri uzun zamandır sel tehdidi altında yaşıyor. Foster + Partners'ın tahminlerine göre, geçen yılki depremden önce bile 45.000'den fazla insan sel tehlikesi altında bulunuyordu.
Yeni Antakya'nın yeniden inşa sürecinde, mimari ve şehir tasarımı, doğal afetlere karşı ilk savunma hattı olarak tasarlandı. Bu bağlamda, geçmişte şehri domine eden büyük ve uzun L şeklindeki binaların yerine, daha kompakt yapıların inşa edilmesi planlanıyor. Ayrıca, Barcelona'dan ilham alınarak tasarlanan "süperblok" mahalleleri, afet sonrasında acil durum hizmetlerinin ve kaçış yollarının kolaylaştırılmasını amaçlıyor. Bu yaklaşım, şehirdeki trafik yoğunluğunu azaltmayı ve yeşil alanların sayısını artırmayı hedefliyor.
"Yeşil koridorlar"
Şehrin yeniden inşasında en önemli unsurlardan biri de yeşil alanların artırılmasıdır. Asi Nehri boyunca, sel riski taşıyan bölgeler üzerine yeniden yapılaşma yapılmayacak; bunun yerine bu alanlar, sürekli nehir cepheleri ve parklar ile doldurulacak. Bu yeşil tampon bölgeler, nehir taşkınları sırasında suyu emerek şehri koruyacak. Aynı zamanda, bu alanlar, yerel flora ve fauna için hayati yaşam alanları sağlayacak ve biyoçeşitliliği artıracak "yeşil koridorlar" oluşturacak.
Antakya'nın yeni yüzü, sadece binaların inşa edilmesiyle değil, aynı zamanda şehir sakinlerinin güveninin yeniden tesis edilmesiyle de şekillenecek. Projenin liderlerinden Nicola Scaranaro, "Bu sadece binalarla ilgili değil; bu, güven ve aidiyet duygusu inşa etmekle ilgili," diyor. Proje kapsamında, yaşlı vatandaşlarla yüz yüze görüşmeler yapılarak, onların şehre dair anıları ve gelecekteki umutları dinlendi. Bu görüşmelerden biri sırasında, konteyner yerleşiminde yaşayan yaşlı bir kadın, "Bu binalara artık güvenmiyorum, çünkü bu binalar beni yarı yolda bıraktı," diyerek duygularını ifade etti.
"Sürdürülebilirlik"
Bu yeniden inşa süreci, sadece Antakya için değil, dünya genelindeki afet bölgeleri için de yeni bir model oluşturmayı hedefliyor. Scaranaro'nun ifadesiyle, "Sürdürülebilirlik terimini kullanıyoruz, ancak bazen ona bir anlam kazandırmamız gerekiyor."
Antakya'nın yeniden inşası, geçmişin acılarını hafifletmeyi ve gelecekteki nesiller için daha güvenli bir şehir inşa etmeyi amaçlayan kapsamlı bir vizyon olarak karşımıza çıkıyor. Bu süreç, şehrin tarihi dokusunu ve ruhunu koruma çabasını da içinde barındırıyor. Antakya, sadece fiziksel olarak değil, aynı zamanda toplumsal olarak da yeniden doğmayı hedefliyor.