Kardelen BUĞDAY
Türkiye’de 2023 yılının ilk iki ayında 343 kızamık vakası görüldüğü açıklandı. Edinilen bilgilere göre Nisan 2022 - Mart 2023 arasında Türkiye, 457 kızamık vakası ile Avrupa'da 3. sırada yer aldı. Kızamık nedeniyle bu yıl da 2 çocuğun hayatını kaybetmesi nedeniyle aileleri salgın korkusu sardı. Konuyla ilgili açıklama yapan İzmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Üyesi ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Dr. Yüce Ayhan, bebeklik döneminde yapılması gereken aşılara dikkat çekti. İzmir’deki vakaların İstanbul’daki kadar yoğun olmadığını söyleyen Ayhan, İzmir’de kızamığa bağlı ölüm vakasının görülmediğini belirtti.
YENİ BİR SALGIN MI GELİYOR?
Vatandaşların bu durumdan dolayı endişeli olduğunu söyleyen Ayhan, artan vakalar nedeniyle özellikle ailelerin salgın beklentisi içine girdiğini belirtti. Sahadaki hekimlerin elde ettiği verilere göre henüz kızamık salgının beklenmediğini kaydetti. Sığınmacılar ve düzensiz göç hareketleri nedeniyle vakaların artmış olabileceğini söyleyen Dr. Yüce Ayhan, bu tür vakaların içinde henüz aşı takvimini tamamlamamış bebeklerde yeni vakalara görülebileceğinin altını çizdi. Deprem bölgesinde yaşanan göç hareketliliği ve bölgede sağlık hizmetlerinin yetersiz kalmasına değinen Dr. Ayhan, “Depremin ilk günlerinde o bölgede aşılama hizmetlerinde bir sıkıntı olduğunu biliyoruz. Belki şu anda o eksiklik giderildi. Gelenler için de bu hizmet yeniden oluşturulmuş olabilir ama o dönemde de bir aşı kaçağı mutlaka oldu. Bu tür kaçaklar tabii ki yeni vakaları ortaya çıkarıyor. Yeni vakalarsa henüz tam bağışıklık sağlamamış bireylere bulaştıklarında vaka sayılarının artmasına yol açıyor” dedi.
9. AYDA AŞI YAPILMALI
Bebeklik döneminde gerekli ve temel aşıların mutlaka yapılması gerektiğine vurgu yapan Dr. Yüce Ayhan, bakanlığın da bu uygulamayı önerdiğini ancak zorunlu tutmaması nedeniyle aile sağlığı merkezlerinde uygulama farklılıklarının görüldüğünü belirtti. Bazı bebeklerin 12’nci ay ve ileriki dönemde aşılandığını söyleyen Ayhan, “O üç veya beş aylık sürede de duyarlılık artıyor ve yeni vakalarla bu kişiler enfekte olabiliyorlar. Bu da sayıyı artırıyor. Burada aşı uygulamasında da aşı takviminde de bakanlığın bir standart uygulamayı zorunlu kılması uygun olacak. Burada da yol gösterecek olan ilgili uzmanlık derneklerinin aşı takvimine ilişkin önerileri olmalı” diye konuştu.
“Salgın dönemlerinde aşının 9 aya çekilmesini öneriyorum” diyen Ayhan, “Bakanlığımız da bunu öneriyor ama özellikle bu dönemde zorunlu uygulama olması önemli çünkü 12’nci aya kadar o üç aylık sürede olan bebeklerin enfeksiyona yakalanma riski artacak” sözlerini kaydetti.
AŞI DOĞRU YAPILIRSA KORKULACAK BİR ŞEY OLMAZ
İzmir’de temel aşı uygulamasında sorun olmadığını belirten Yüce Ayhan, geçtiğimiz günlerde sosyal medyada paylaşılan tüberküloz vakalarına ilişkin de şu açıklamayı yaptı: “Bizim aldığımız bir vaka yok. Doğru aşılama programını uygun şekilde yerine getirdiğimizde bu hastalıklar bizim korkacağımız veya sorun yaşayacağımız hastalıklar değil. Eğer böyle bir vaka varsa mutlaka aşıyla ilgili bir uygulama sorunu olmuş olması gerekir. Şunu genel olarak söyleyebiliriz; İzmir’in temel sağlık hizmetlerinde aşı uygulamalarında genellikle bir sorun yaşamıyoruz. Hem hekim arkadaşlar hem il yöneticileri bu konuda bilinçli davranıyorlar. Bir sıkıntı yaratmamak için herkes elinden geleni yapıyor. Ama öte yandan zaman zaman aşı temininde sıkıntı olabiliyor. Bunun dışında çok büyük sorun yaratacağını ön görmüyoruz şimdilik.”
AŞI STRATEJİK BİR ÜRÜNDÜR
Kovid-19 salgınında yoğun olarak uygulanan Biontech aşısının yan etkileri nedeniyle Almanya’da görülmeye başlanan mahkemeler hakkında da konuşan Yüce Ayhan, “Davalarda bilimsel kanıta dayalı bir veri yok henüz. Aşının öngörülen yan etkisi var elbette. Bu zaten hani taraflarca da biliniyor. Bizim için o dönemde en çok bilinen şey aşıya bağlı kalp rahatsızlıkları, kalp kası iltihabı gibi durumlardır. O dönemde yani aşının uygulamaya girdiği dönemde kısa bir süre sonra yapılan ilk bilimsel çalışmalar kovide bağlı kalp rahatsızlıklarıyla aşıya bağlı kalp rahatsızlıkları karşılaştırıldığında anlamlı bir fark olduğu yani kovidde çok daha ciddi boyutlarda böyle bir sorun olduğunu gösterdiği için aşı rahatça uygulandı. Şimdi aşının çekilmesini gerektiren bir durum yok” dedi.
Aşının geri çekilmesi durumuna ilişkin olarak, “Bunu söyleyebilmek için mutlaka hakemli dergilerde yayınlamış geniş serilerin değerlendirildiği bilimsel çalışmalara ihtiyaç var” diyen Ayhan, son olarak “Aşı bir firmaya ait bir aşı. Firma tarafından geliştirilmiş patenti var. Dolayısıyla ticari bir emtia olarak kâra yöneliyor. Bazı firmaların kar hırsı bilimin önüne geçerse birtakım saklamalar, bulguları değiştirmek mümkün. Burada temel mesaj şu olmalı, aşı stratejik bir üründür. Ulusal düzeyde herkesin kullanımına eşit bir ürün olmalıdır. Dünyada da herkesin kullanımına eşit, açık bir ürün olmalı. Bir kesim aşılanırken bir kesim aşılanamadı. Aşı bir özel şirket emtiası değil de ulusal stratejik ürün olarak piyasaya sürülse muhtemelen bu tür spekülasyonlar daha az olacaktır” diye konuştu.