Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü ev sahipliğinde, Özbekistan Buhara İnovasyon Üniversitesi ile birlikte 31 Ekim 1 Kasım 2024 tarihlerinde “21. Yüzyılda Ekonomi, Politika ve Teknolojide Asya Rönesansı” temalı bir sempozyum gerçekleştirildi. Toplantıya sekiz ülkeden 82 uzman, bildirileri ile katıldı. Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü bir bilgi şölenine dönüştürdüğü programı bahçesinde verdiği ikramları ile de destekledi.
Asya Rönesansıifadesi, “Işık Doğudan Gelir” dedirtmektedir. Tarım toplumundan sanayi toplumuna geçilirken; imparatorluklar çağı kapanırken 19. Yüzyıl’a İngiltere damgasını vurmuştu. 20. Yüzyıl’da ABD daha etkin rol aldı. Şimdilerde ise Pasifik’ten başlayan bir Asya rüzgarı esmektedir. Bir yanıyla rekabetçi, öte yandan kapsayıcı ve dengeleyici bir güç odağı haline gelen ülkeler siyasi, ekonomik ve teknolojik olarak bir odak olma yolunda ilerlemektedir.
Satın alma gücü paritesi ile Asya’nın dünya milli gelirindeki payı %60’lara ulaştı. Bu durum bir politik gücü de beraberinde getirmektedir. Birleşmiş Milletler genel kurullarında Güvenlik Konseyi’ni oluşturan beş daimi üyenin yetkilerinin tartışıldığı bir dönemde yeni güç merkezi olarak Asya öne çıkmaktadır.
Ekonomik faaliyetlerin merkez üssü de dünya milli gelirinden aldıkları pay ile de Asya merkezli değişmektedir. Önceleri Akdeniz çevresinde konumlanan iktisadi faaliyetler sonrasında Kuzey Atlantik’e ve buradan da artık Pasifik’e doğru kaymaktadır. Dünya ekonomisi yirmibirinci yüzyılda önemli bir dönüşüm yaşanmaktadır. Bir kaç sene içerisinde Asya ekonomilerinin daha da yükselişi, bu konuya aşina uzmanları şaşırtmayacaktır.
Asya Kıtası yaklaşık 45 milyon kilometrekarelik yüzölçümüyle farklı siyasi yaklaşımlara, ekonomik politikalara ve muazzam bir kültürel zenginliğe sahiptir. Bölge günümüzde tıpkı on altı ve on yedinci yüzyıl öncesinde olduğu gibi yeniden o parlak günlerine dönmekte olup küresel ticaret ağlarının merkezinde yer almaktadır. Bununla birlikte kıta içerisinde ülkeler arasındaki gelir farklılıkları çok büyük oranlara ulaşabilmekte olup bu açıdan heterojen bir yapıyı kendi bünyesinde barındırmaktadır. Fakat Çin, Japonya, Rusya, Türkiye ve Güney Kore’nin öncülüğünde bu bölgede yer alan ülkeler, karşılıklı ticari çıkarlar yoluyla tamamlayıcı ve birbirine bağlı bir ekosistem oluşturabilmektedirler.
McKinseyCompany’nin son raporuna göre dünya düzeni, teknoloji platformları, demografik güçler, kaynak-enerji sistemleri ve piyasa kapitalizasyonu açısından bakıldığında dünyanın geri kalan kıtalarına kıyasla Asya Kıtası artık daha büyük bir paya sahiptir. Bu coğrafya günümüzde değer bakımından dünya ticaretindeki en büyük 20 koridordan 13'üne ev sahipliği yapmaktadır. Asya Kıtası aynı zamanda ekonomik olarak birbirine kenetlenmiş olup Asya'nın toplam ticaretinde değer bakımdan bölgenin payı yaklaşık % 60 düzeyinde iken yükselme trendi devam edecektir.
Başta Çin, Japonya, Güney Kore ve Avusturalya olmak üzere önemli birçok Asya ülkesinin imzaladığı “Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık Anlaşması – RCEP”, 2022 yılının başında yürürlüğe girmiştir. Bu anlaşma, bölgenin iktisadi ve ticari mimarisini yeniden şekillendirmekte olup bölgesel ticaret ve yatırımın genişlemesini kolaylaştıracaktır.Gerek ikili gerekse bölgesel anlaşmalar, Türk Dünyası’nı da yakından ilgilendirmekte olup, bölgeler arası ticari ilişkilerinin güçlenmesinde kilit bir rol oynamaktadır.Özellikle Türk Devletleri Teşkilatı ile Türkiye, bölgedeki ivmelenmenin odağında yeni bir paradigma değişikliğinin merkezindedir. BRICS, Shanghay İşbirliği Örgütü gibi oluşumlar Asya’nın etkisini artırmasında yeni bir düzen tanımlanmasında etkili olacaktır.
Programa ev sahipliği yapan Ege Üniversitesi Türk Dünyası Araştırmaları Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Nadim Macit’in “Hakkın üstün tutulması” ve “hakkın korunması” temalı konuşması Asya Rönesansının güç odaklı değil, hak - hukuk merkezli olmasının önemi yönünde ipuçları vermektedir.