Atatürk ile İsmet İnönü arasındaki bazı fikir ayrılıklarını ‘kavga’ diye yansıtan, bu şekilde sansasyon oluşturmayı hedeflenen nice kitaplar vardır.
Her ikisi de aynı okulda okumuşlar, arkadaşlık kurmuşlar ve vatanın kurtarılmasında en ön planda yer almışlar.
Bu gerçek ortada iken, bazen fikir ayrılıkları da kaçınılmaz olmuştu.
Falih Rıfkı Atay, bu fikir ayrılıklarından en ateşlisini “Çankaya” adlı kitabında aktarır.
İspanya iç savaşı günlerinde Akdeniz’de kime ait olduğu bilinmeyen denizaltıların Türkiye’nin de desteğiyle avlanması için İngilizler ve Fransızlar bir teklifte bulundular. Bu amaçla toplanan Niyon Konferansı’nda Dışişleri Bakanı Tevfik Rüştü Aras’ın raporunda bu teklif açıkça yapılmış gibi görünmese de Fransızca metni okuyan Atatürk, bunun net biçimde ifade edildiğini fark etmiş ve hükümeti uyarmıştı.
İnönü, böyle bir ortaklığa karşıydı ama Atatürk, “Bizi eşit büyük devlet saydıklarından bizim için pek faydalığı olduğu” görüşündeydi.
Bir akşam, Atatürk, vekilleri topladı. İnönü, iddiaya göre Anadolu Kulübü’nde iki kadeh viski içtikten sonra toplantıya katıldı. Hem Niyon Konferansı, hem de Ankara Bira Fabrikası’na rakip olarak kurulan Bomonti Fabrikası ile ilgili iddialar konuşulacaktı ama Gazi, o gün gezdiği Atatürk Çiftliği’ndeki bazı ağaçların bakımsızlığını dile getirince aralarında tartışma çıktı. Atatürk, İnönü’nün alkollü olduğunu anlamış ve bunu Kazım Özalp’e de gizlice fısıldamıştı.
İnönü, ikinci bir çıkış yaptı ve şöyle dedi:
“Ne oldu paşam size? Eskiden böyle değildiniz. Artık emirlerinizi hep sofradan mı alacağız? Aramıza Kara Tahsin’ler giriyor. Konuşmamıza meydan vermiyorlar.”
İnönü, kardeşini yeni kaybetmişti ve zaten üzüntülü ve gergindi. Atatürk, kibar bir şekilde masayı terk etti. Ertesi gün trenle İstanbul’a hareket ederken İnönü’yü kompartımanına çağırdı ve “Görev arkadaşlığımız bitmiştir. Ama dostluğumuz devam edecek” dedi.
Bununla da kalmadı, İnönü’ye “Yerinize kimi münasip görürsünüz?” diye sordu. İnönü de “Kimi münasip görürseniz” diye yanıtladı. Gazi, Celal Bayar’ı düşündüğünü ifade etti.
Ayrıldılar.
İnönü, ayrılıp gittikten sonra Atatürk, Umumi Katibi Soyak’a, şöyle emir verdi:
“Şimdi git, arkadaşlara şöyle. Bizde adettir: Biri makamdan ayrıldı mı, etrafındakiler ondan yüz çevirir. Dikkatlerinizi çekiyorum. İsmet İnönü’ye eskisinden fazla saygı gösterecekler.”
Bitpazarı, polisin ikinci adresiydi
İzmir’in Çankaya semtinde şimdi Elektronikçiler Çarşısı olarak hizmet veren alan, uzun yıllar meşhur Bitpazarı idi. Burası dara düştüklerinde elindeki eşyayı, giysileri satanlarla ve yine yenisini alma gücüne sahip olmayan müşterileriyle dolar taşardı.
İnsanlar, ellerindeki pantolonu pazarlarken “Yaması yok abi” diye seslenirlerdi. Bisikletini, futbol ayakkabısını, evindeki elektronik eşyaları satanların haddi hesabı yoktu.
Bu arada hırsızlar da çaldıklarını, bu pazarda elden çıkarırlardı. Bu yüzden bit pazarı, “Taharri memuru” adı verilen polislerin de ikinci adresi olurdu. Bu polisler, eşyası veya giysisi çalınanların ifadeleri doğrultusunda edindikleri bilgilerle buraya gelir, çoğu kere onu satan hırsızı da bulur yakalarlardı.
Yurt dışına çıkmak mı?...
Döviz kurlarındaki hızlı yükselişler, bireylerin yurt dışı gezilerini de engelledi.
Artık gazetelerde çarşaf çarşaf yurt dışı gezi reklamları göremiyoruz.
Oysa bu geziler, kurun düşük seyrettiği yıllarda Türkler için ciddi bir kafa dağıtma vesilesi olurdu.
Hatırlıyorum; Küba turizme açıldığında Türkiye’den Havana’ya her gün uçak kalkıyordu. O yılların ne kadar devrimcisi varsa, Castro hayatta iken bu gizemli ülkeyi görmek için akın akın Küba’ya taşındılar.
Seyşeller, Dubai, Tayland, Mısır gezileri çok ünlüydü. En çok da Yunan adalarına gidilirdi. Çeşme’den Sakız’a ikisi Türk, biri Yunan gemisi olmak üzere günde üç tekne gider gelirdi. Sakız, Samos, Midilli gibi popüler Yunan adaları bu turistler sayesinde ekonomik olarak ayakta kalırlardı ve onlar siestalarını ihmal etmeseler de bizimkiler, bu gezilerin kendilerini mutlu ettiklerini söylerlerdi.
Yurt dışı gezilerini etkileyen ikinci sebep vize. Avrupa ülkeleri, kolay kolay değil, çoğu kere hiç vize vermiyor, vermek istemiyor. Sanıyor ki, aradan sığınmacılar da sıvışacak ve başları ağrıyacak.
Dış geziler bir güzel rüya gibi geçmişte kaldı. Giden gidiyor elbet ama emin olun, o bile eski keyfi almıyor.
İbrahim Ormancı - Duvar Yazıları
Hasretinden prangalar eskiteceğime, sosyal medyada zaman öldürdüm. Bak hasret masret kalmadı. Bitti gitti!
***
Ölürsem kabrime gelme istemem kadın. Sağlığımda çektirdiğin kabir azabı yetmedi mi?
***
Değişmez kanundur. Tarih boyunca, üzenler değişir, üzülenler değişmez!
***
Bazı insanlar neden sözünün eri değil? Çünkü askerlikten terhis olmuşlar!
***
Zeytin gözlüm sana meylim nedendir/Bu zeytinliklere göz dikmenin kabahati kimdedir!
***
Sevgi emektir diyen karısına ''Yine mi yemek yapmadın mı yoksa. Sevgi yemektir'' deyiverdi adam!
***
Erkekler kadınlara göre daha sıklıkla cep telefonlarına bakıyormuş. Kadınlar cep telefonlarıyla konuşmaktan hiç bakamıyorlardır kesin!