Bina öldürmez, insan öldürür
Server Varol
Son günlerde sıkça duyduğum saçma vizyon cümlesi; "Deprem öldürmez, bina öldürür.."Ben hiçbir binanın başka bir bina tarafından inşa edildiğini görmedim bugüne kadar.. O yüzden kimse durumu nahifleştirmeye çalışmasın lütfen; "Bina öldürmez, insan öldürür."
06.02.2023 tarihinde, Kahramanmaraş merkezli, 9 saat arayla meydana gelen 7.7 ve 7.6’lık iki depremde on binlerce bina yıkıldı, on binlerce insan öldü..
Yerli ve yabancı yer bilimcilerin verdiği bilgiye göre Türkiye, sarsıntıların etkisiyle 3 metre batıya kaydı.. Nitelik olarak yani bilim, teknoloji, vicdan anlamında batıya yaklaşabileceğimizi düşünmediğim için Avrupa'nın üç metre doğuya kayma olasılığı dışındaki tek fiziki seçenek de buydu zaten.
Yakınlarının cesedini kendi imkanlarıyla enkaz altından çıkaranlar kefen bezi bulamadığı için battaniyelere sardı, yolun kenarında saatlerce başında bekledi.. Bazıları kimliği tespit edilemeden gömüldü.. Bazılarının ise mezar yeri hafriyat kamyonları olarak geçecek tarihe çünkü altında kaldıkları beton bloklar, iş makinalarıyla kaldırılıp şehrin dışındaki boş bir araziye moloz yığını olarak dökülecek..
İnsan öldü, hayvan öldü, doğa öldü. Bunların hepsinin ölüm nedeni ise ülkemizde çok önce defnettiğimiz iki şey. Eğitim ve ahlak..
Eğitimin olmadığı, ahlaksızlığın cezalandırılmadığı tüm coğrafyaların baş ucu kitabıdır aslında şu söz.. "Bonis nocet qui malis parcit" yani "Kötüleri affeden, iyilere zarar verir.." Problem şudur ki, o coğrafyalar kitap okumaz halihazırda..
Mesela ülkemizde, şöyle gelişir olaylar genellikle.. Genel af, Rahşan Affı, vergi affı, imar affı.. İmar barışı adıyla lanse edildiğine bakmayın; para cezasını ödersen insanları öldürebilirsin anlamına gelen bir slogandan başka bir şey değildir imar barışı..
Ülkemizde sadece 1,5 sene çalışan Hırvat teknik direktör Slaven Bilic, dışarıdan bakan bir göz olarak harika özetlemişti aslında durumu.. "Türkiye’de temel problem şu; bilgili insanların yetkisi yok, yetkililerin de bilgisi yok.."
Zaten otokrasi ve oklokrasi karması sözde demokrasilerin en sevdiği çalışma şeklidir nepotizm..
Nüfus plansız bir şekilde arttırılır, eğitim seviyesi bilinçli olarak düşürülür, yetkinlik ortadan kalkar ve liyakatın yerini koşulsuz sadakat, layıkların yerini sadıklar alır.. Eş, dost, akraba, bizden olan kim varsa belli mevkilere getirilir.. Vasıfsız birçok kişi hasbel kader bir yerlere gelmiştir ama o bulundukları yerde hükmedebilecekleri sade vatandaş kalmamıştır.. Şef çoktur ama Kızılderili yoktur artık..
Bir araya gelmek, konuşmak, itiraz etmek yasaktır.. Yapmayın, etmeyin; "Buna olur demek cinayettir" diyen herkes terörist ilan edilir.. İyi bir şey varsa ortada onu muktedir siyasetçiler yapmıştır, kötü bir şey olmuşsa ya dış mihrakların oyunudur ya da bu Allah'ın bir imtihanıdır kullarına..
Yaşanan her felaket kaderle açıklanır..
Yangın kaderdir, tren kazası kaderdir, deprem kaderdir, sel kaderdir, maden faciası kaderdir ama bunların hepsinin sonu halk için kederdir..
Suçlular cezasız kalmayacak naraları uçuşur havada ama ölen ölmüş, giden gideceği yere çoktan varmıştır.. Kalan sağlar bizim midir, orası muamma..
Bu depremi de kaderle anlatırlar artık 10-15 sene sonra herhalde; annesi babası enkaz altında can vermiş 6 aylık Zeynep bebeğe..
"Peki 2000 yılından 2021 yılı sonuna kadar halktan topladığınız 37 milyar dolar (2022 - 2023 verileri henüz raporlanmadı) deprem vergisi yani annemin babamın zor zamanlar için kenara koyduğu ihtiyat akçesine ne oldu?" diye sorarsa da, "Tanıdık müteahhitlere uçuş garantili havalimanları, geçiş garantili otoyollar yaptırdık (yapılmadı yaptırıldı zira) ama kader işte.. Uçak inmediği, araba geçmediği gibi ilk depremde de pişmaniye gibi dağıldı, kadayıf gibi parçalandı otoyollar-havalimanları" dersiniz.. Eminim o da sizin kadar vakur karşılayacaktır bu durumu..
Enkaz altında can vermiş kızının elini saatlerce tutan Mesut Hançer geliyor gözümün önüne; bir Sezen Aksu şarkısı dönüyor beynimde..
Yitirmeli ne varsa, başlamalı yeniden..
Yeğeni enkaz altında arkasında yattığı için, kolumu kesin Kevser'i çıkarın diyen Cuma'nın öldüğünü okuyorum tekrar tekrar; bir Ahmet Kaya şarkısı çınlıyor kulaklarımda..
Beni burada arama anne, kapıda adımı sorma.. Ölmek ne garip şey anne.. Bir açıklaması vardır elbet..
Yorumlar