Çeşme, Türkiye’nin en güzel tatil beldelerinden biri. Berrak denizi, kumsalları, oksijen dolu havası, onu haklı olarak değerli kılıyor.
Ama Çeşme’nin bir kaderi var; turizmde çok hızlı bir atılım yapamıyor. Rasim Palas, Karabin Otelleriyle başlayan, sonra Altınyunus, Çeşme, Ilıca gibi otellerle atılıma geçen Çeşme, bugün sayısız turizm tesisi ile hizmet veriyor. Üstelik termal imkanları da sunarak.
Ama yıllık hizmet süresi 70 günü geçmiyor.
Kış turizmini oluşturamamış. Yabancı turisti çekemeyen bir yapıya kavuşmuş.
Alaçatı’nın sunduğu ivme de şimdilerde rutinde.
Çünkü aşırı fiyatlar, artık zengin kesimin de tepkisini çekiyor. Alaçatı’daki bu fahiş fiyat rüzgarı, Çeşme’nin de üstünden estiği için ister istemez payını alıyor.
Çeşme’de işletmesi olan dostlar, aşırı sıcaklara rağmen bu yılın iyi geçmediğini, bunun kalıcı olabileceğini söylüyorlar. 70 gün tatil imkanı gibi bir kavram da artık geçerli değilmiş.
Sakız’a ve diğer Yunan adalarına Çeşme üzerinden giden turistlerin sayısı, Çeşme’de tatil yapan turistlerden daha fazla.
Çeşme Turistik Otelciler Birliği’ni kuran kadim dostum ve Yeni Asır’dan çalışma arkadaşım Veysi Öncel, termali kullanarak kış turizmi için büyük çaba sarfetmişti ama olmadı. Geçen yıl, erken rezervasyon döneminde yaşanan depremin durgunluğa neden olduğunu söyleyen yeni Başkan Yakup Demir, bu yıl ekonomik krizi neden gösteriyor ama böyle bir neden sadece Çeşme’yi bağlayıcı bir neden olamaz.
Aynı şey Karadeniz’de, Antalya’da, Kapadokya’da yaşanmıyor.
Ölümün böylesi de varmış
İzmir Müzisyenler Derneği’nin iki üyesi Özge Ceren Deniz ve onu kurtarmak isteyen arkadaşı İnanç Öktemay, dünyada eşine az rastlanır bir kaderin ortak kurbanı oldular.
Yağmurlu bir günde yolda yürürken, kaçak akıma kapılarak can verdiler.
Böyle anlamsız, böyle ucuz, böyle saçma bir ölüm olur mu?
Olur. Türkiye’de olur. Nitekim oldu da.
İnanç Öktenay, 10 yıl önce sosyal medyadan, Albert Camus’nün şu sözünü paylaşmış:
“Bir ülkeyi tanımak için o ülkede insanların nasıl öldüğüne bakın.”
Şimdi bakıyor ve net bir şekilde görüyoruz.
İki:
Ege Telgraf, beş yıl önce bir haberinde; semt esnafının “Burada kaçak akım var. İnsanlar ölebilir” uyarısını haber yapmış.
Değişen bir şey olmamış.
İki pırıl pırıl can, cana kıymet vermeyenlerin ihmali yüzünden bu dünyadan göçmüşler.
Bu son mu olur?
Sanmayın ki son olur.
Devamı kim bilir hangi saçma örneklerle yaşanacaktır ne yazık ki…
Yeni bir senaryo
CHP’liler, içeriğinde Kılıçdaroğlu, İmamoğlu, Mansur Yavaş, Özgür Özel gibi isimlerin çokça geçtiği senaryolar yazmaya bayılıyorlar.
Son senaryo, pek çok mantık hatası içerse de şöyle:
Kılıçdaroğlu, devrilmedi, ayakta. Meclis’te kendisine biat eden 50 milletvekili var.
Özel aşısı tutmadı.
“Özel’i silelim, yeniden Kılıçdaroğlu’nu genel başkan yapalım”
Sonra da erken seçim.
İmamoğlu cumhurbaşkanı, Mansur Yavaş başbakan olsun.
1950’li yılların Yeşilçam filmleri bile bundan daha iyiydi.
İBRAHİM ORMANCI
''Hayatımı yazsam roman olur'' diyenleri bazen fena halde bozup ''Okuduğun son romanı anlat bana'' diyesim var!
***
Denizcilerin her limanda bir sevgilisi olması güzel de, her limanda bir kaynanası olması kötü işte!
***
Ben güzele güzel demem. İlla ki bir kusur bulacağım. Düzel derim!
***
Bir gece ansızın gelebilirim. Elinde terlikle bekleme beni Hanım!