CHP, fabrika ayarlarına döner mi?

Abone Ol

Seçim sonuçları, CHP’nin kendini sorgulama sürecini de başlattı. Eğer kurmaylar, bu sorgulamayı ciddiye alır, önünü açarsa; görülecektir ki CHP, kurulduğu 1923 yılından bu yana 100 yıl içinde defalarca fabrika ayarlarıyla oynanmış bir partidir.
CHP, 1923’te Cumhuriyet Halk Fırkası adıyla kuruldu ve tüzüğünde; altı okta belirtilen ilkelerden asla ödün verilmeyeceği açık seçik belirtilmişti.
Atatürk’ten sonra parti, “Zamana uydurulma” kaygısıyla büyük değişiklikler yaşadı. 1960 yılında İsmet İnönü, “Ortanın Solu” kavramıyla partisini yeni bir yapıya taşıdı.
1974’te Dışişleri Bakanı Turan Güneş, CHP’yi daha da sola yönlendirmek için parti içinde bir hizip oluşturdu. “Turan Güneşçiler-Genel Merkezciler” kavgasında parti ilkeleri büyük yara aldı.
Sonraki yıllarda Ecevit, DSP’yi yönetirken sağa daha yakın bir CHP modeli oluşturdu. Bu model, 1999’da onun iktidarına yol açtı. Sonraki üç genel başkan, partiyi ayakta tutmaya çalışırken özüne dokunmamaya gayret ettiler. Deniz Baykal, ilkelere dönüş yapmak istedi, gücü yetmedi. Kemal Kılıçdaroğlu’na gelindiğinde görüldü ki, CHP, eski CHP değil.
Atatürk’ün kurduğu partiyle zerre benzerliği yok.

Atatürk, CHP’nin 4. Büyük Kurultayı’nın açılış konuşmasını yaparken. (9 Mayıs 1935)

Bugün, aslında bu süreç de sorgulanmak zorunda. Bütün kabahati Kılıçdaroğlu’na atarak kimse sorumluluktan kurtulamaz.
Bundan sonra o ayarlara dönmek de partinin ve onu yönetenlerin işine gelmez.
Yani bu iş hayal kurmak, dilemek ve beklemekle olmuyor.

İsyan ve istifa

CHP’de uzun yıllar Kadın Kolları’nda politika yapan ve birkaç kez milletvekili aday adayı da olan Yazar Kadriye Selçuk, CHP’deki son gelişmeler sonucu partisinden istifa etti. Bugün CHP’nin; geleneksel ilkelerinden kopuk, farklı bir siyasi yapıya büründüğünü söyleyen Selçuk, “Bunu kabul etmemiz mümkün değil. Seçimi bal gibi kazanacakken beceriksizlikleri yüzünden kaybettik. Şimdi suçu birbirlerine atarak bizimle adeta dalga geçiyorlar. Partiye gönül verenler, gelinen bu noktadan çok rahatsız. Ben de bunu kendime yediremiyorum. İstifamı verdim, tepkimi ve isyanımı bu şekilde haykırıyorum”dedi.

CHP bunları da yaptı

Türkiye, 1940’lı yılların ortalarına gelindiğinde ciddi bir yol ayırımı olayı yaşadı. Yeni kurulan Demokrat Parti, ülkenin muhafazakar ve ezilen kesimini kendine çekmiş, iktidar işaretleri vermeye başlamıştı.
Bu süreçte CHP, entelektüel bir parti kimliğiyle daha çok memurların, subayların, büyük işadamlarının etrafında hale oluşturduğu izlenimini verirken Demokrat Parti, köylünün, işçinin ve esnafın partisi olmuştu.
1950 seçimlerine giderken CHP, bir taktik uyguladı. Türkiye’nin en önde gelen din adamlarından Ord.Prof.Dr. Şemsettin Günaltay’ı başbakan yaptı. Ülkede illegal din yayınlarına göz yumdu. Yeni ilahiyat fakülteleri açtı. Cemaatlere, dini gruplaşmalara müsamaha gösterdi. 1950 seçimlerini kazanırsa Günaltay’ın başbakanlığının devam edeceği mesajını verdi. Ama olmadı; kazanamadı.
Orhan Veli Kanık, sahibi olduğu Yaprak dergisindeki minik makalesinde; “Seçimler bitti. Demokrat parti, Cumhuriyet halk Partisi’ni korkunç bir bozguna uğrattı. Oysa ki, Halk Partisi, halkı kazanacağını umarak, fikirleriyle, prensiplerinden son zamanlarda çok fedakarlık etmişti” diye yazdı.

Böyle sevgi mi olur?

Yer, Buca’nın Kaynaklar Köyü meydanı. Bir baba, dört yaşındaki kızını tarihi çınar ağacına bindirmeye çalışıyor. Sadece sol kolunun bir bölümünden tutmuş, kızcağızı yukarıya tırmanmaya zorluyor.
Elbette yüreğinde; kızını mutlu etme duygusu var. Ama bu duyguyu sunarken öyle büyük bir yanlış yapıyor ki… Hiçbir güvenlik kaygısı yaşamadan kızının hiç bir şeyden habersiz olarak yansıttığı mutlulukla marifet sunduğunu sanıyor.
Benzerlerini motosikletini aynı yaşta çocukları alanı, otomobilinin ön koltuğuna oturtan dangalak babalarda da görebilirsiniz.

Rıdvan Dilmen’e mesaj

Geçenlerde bir törende, futbolun ünlü isimlerinden ‘Şeytan’ lakaplı Rıdvan Dilmen, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a yaklaşmak isterken eşi Emine Hanım, “Biraz öteye git” diyerek onu tersledi.
Sebebi neydi?
Şuydu:
Rıdvan Dilmen, ne zamandır Futbol Federasyonu Başkanı olmak istiyor. Bunun hakkı olduğuna inandırmış kendini. Bu yüzden kendine bir yol çizdi. Önce AK Partili oldu. Sonra da futbola zaafı olan Erdoğan’a yaklaşmaya başladı. Erdoğan, buna gördüğü yerde selam veriyordu, çünkü geçmişe dönük bir hukukları vardı.
Erdoğan, baktı; Rıdvan’ın kamuoyunda hiç desteği yok, sildi onu defterinden.
Emine Hanım, o mesajı eşi adına verirken ikisi de kendilerinden son derece emindi.
Rıdvan mesajı tam aldıysa konu kapanmış demektir.

İbrahim Ormancı - Duvar Yazıları

Che'nin '' Gerçekçi ol, imkansızı iste'' sözünü  “Gerçekçi ol. Yetinmesini bil. Hiç bir şey isteme. Otur oturduğun yerde'' olarak değiştirebilir miyim acaba!
***
Şapkadan tavşan çıkarmak, Deniz Seki'den kahraman çıkarmaktan daha kolay kolay ve dürüstçedir değil mi?
***
Kırkından sonra azanı teneşir paklar. Kırkından sonra yazanı da hapishane. Ülkemizde yazar olmak kolay mı öyle?
***
Komşusu tok sözlü, hatta arsızın teki iken efendiliğini muhafaza eden insan adamın dibidir!
***
Bütün gün konu komşu gezip dedikodu yapıp, FİTNE çıkaracağına, spor soluna git FİTNESS yap kadın!
***
Seçimlerden sonra zam yağmuru başladı gerçekten. Hanım ve oğlan harçlıklarına yüzde yüz zam yaptı! 
***
Ailede Reis olabilmek için oğlana “Birleşe birleşe kazanacağız”  dedim. “Anamın yaptığı makarnaya fit oldum babacığım. Başka kapıya” dedi. Hain evlat Ökkeş!