Türkiye'de tarımsal üretimi artırmak ve çiftçilerin yaşam koşullarını iyileştirmek amacıyla çıkarılan Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu, uygulama sürecinde beklenen etkiyi yaratamadı. Kanunun hayata geçirilmesinin üzerinden geçen sürede ortaya çıkan engeller ve karşılaşılan zorluklar, hedeflenen değişimi sağlamakta yetersiz kaldı. Detaylar ve analiz için haberimizi takip edin...
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu nedir?
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu, 11 Haziran 1945'te Şükrü Saraçoğlu hükûmeti tarafından çıkarılan bir yasadır. Bu kanunun temel amacı, topraksız veya az topraklı çiftçilere arazi sağlamaktı. Kanunun önemi, ekonomik politikalarından çok, siyasi süreç içindeki çıkışıyla ilgilidir.
Kanun, 500 dönüm ve üzeri arazilere sahip olanlarla birlikte kullanılmayan devlet arazilerini, dinî vakıf arazilerini, tarıma elverişli hale getirilmiş arazileri ve mülkiyeti belirsiz arazileri hedeflemiştir. O dönemde Türkiye'deki çiftliklerin %99,75'i 500 dönümden küçükken, sadece %0,01'i 500 dönümden büyüktü. Yaklaşık 3 milyon köylü ailesi geçimini sağlayacak toprağa sahip değildi. Bu durum, çoğu köylünün gelir ve yaşam düzeyi açısından düşük seviyelerde ortaklar haline gelmesine neden olmuştu: şehirli zengin veya büyük toprak sahibi, onlara tohum ve alet sağlar ve karşılığında hasadın büyük bir kısmını alırdı.
Kanunun 17. maddesi, yoğun nüfuslu bölgelerde 200 dönümden fazla araziye sahip çiftçilerin belirli bir miktarının kamulaştırılmasını ve bu arazilere sahip çiftçilere faizsiz, 20 yıllık bir süre için borç verilmesini öngörmekteydi. CHP, Kasım 1947'deki kongresinde bu maddeyi kanun metninden çıkarma kararı aldı ve meclis, bu değişikliği 1950'de uyguladı.
Bu kanunun siyasi sonuçları önemliydi; Türkiye'de örgütlü siyasal muhalefetin doğuşuna ve özellikle Demokrat Parti'nin kuruluşuna zemin hazırladı. DP, Türkiye'nin ilk yasal muhalefet partisi olarak tarihe geçti.
Toprak reformu, toplum içindeki sosyal ilişkileri güçlendirmeyi, ekonomik hayatı düzenlemeyi ve tarımsal üretimi destekleyerek köylülerin geçim şartlarını iyileştirmeyi hedefleyen bir düzenleme olarak yorumlanabilir. Cumhuriyet’in ilk yıllarında gündeme gelen toprak reformu, özellikle toprak sahibi olmayan köylüleri toprak sahibi yapmayı amaçladı. Ancak başlangıçta geniş çaplı bir uygulama gerçekleştirilemedi; bazı kesimlerin muhalefeti nedeniyle istenilen düzeyde sonuç alınamadı.
1923’te Türkiye ve Yunanistan arasında imzalanan nüfus mübadelesi sonrasında, 1923 ve 1929’da çıkarılan kanunlarla bir miktar toprak dağıtımı yapıldı. Ancak toprak reformu konusu 1934’te kabul edilen İskân Kanunu ile tekrar gündeme geldi. Bu kanunla Doğu’dan Batı’ya göç ettirilenlere toprak dağıtımı sağlandı. 1937’de ise Atatürk’ün meclis konuşmasında, ülkede topraksız köylü olmaması gerektiği vurgulandı.
Ancak II. Dünya Savaşı’nın başlaması ve Atatürk’ün vefatıyla birlikte toprak reformu düzenlemeleri ertelendi. Ancak savaş yıllarında İsmet İnönü, toprak reformunu tekrar gündeme getirerek önemli adımlar attı. 1945’te TBMM’de kabul edilen ve çiftçilere toprak dağıtımını öngören yasa, önemli tartışmalara yol açtı ve muhaliflerin sert eleştirilerine maruz kaldı.
Topraklandırma Kanunu neden başarısız oldu?
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu, toplumun geniş bir kesimini etkiledi ve özellikle büyük toprak sahipleri tarafından şiddetli muhalefetle karşılandı. Yasanın amaçları arasında tarımsal üretimi artırmak, toprak mülkiyetindeki dengesizliği azaltmak ve köyden kente göçü önlemek bulunmaktaydı. Ancak yasanın uygulaması sırasında bazı eksiklikler ve yeterli desteklerin sağlanamaması, küçük işletmelerin sürdürülebilirliğini olumsuz etkiledi ve çiftçilerin diğer iş kollarına yönelmelerine neden oldu.
Çiftçiyi Topraklandırma Kanunu, Türkiye tarımının yapısal dönüşümünde önemli bir adım olmasına rağmen, bazı eleştirilere ve pratik zorluklara maruz kaldı. Bugünse, tarımsal politikaların daha geniş bir perspektifle ele alınması gerektiği düşünülmektedir, zira bu alan hâlâ ülke ekonomisi için kritik bir rol oynamaktadır.