Cinsel tercih, ülkemizde hala rayına oturtulmamış bir konudur.
Geleneksel yapımızın ve toplumsal duruşumuzun tam tersi tercihler, önyargılara teslim olur ve kıyamet koparılır.
Tabiatın gerçekleri unutulur, reddedilir, hatta lanetlenir.
Bizim gibi üçüncü dünya sınırları içinde kalmış ülkelerde cinsel tercih, sopalık bir durumdur. Bu anlamda özel kanunlar çıkarılmış olmasına rağmen yaşanan örnekler, ülkenin bütün sorunlarının önüne geçer ve adeta bir halk mahkemesi kurulur.
Böyle bir örneği yaşıyoruz.
Yirminci Yüzyıl’da, Avrupa Birliği’ne girmek için çırpındığımız şu günlerde bir sporcumuzu, böyle bir tercihi olduğu iddiasıyla yerden yere vuruyoruz.
Ki o sporcumuz, bir dalda Türkiye’ye dünya şampiyonluğu getiren bir ekipte yer almaktadır.
O mırıldanmalar, o kıkırdanmalar, sıradan insanlardan gelse amenna. O mevkie hasbelkader gelmiş profesörler bile bu cinsel tercih için nefret kusuyor ve kendilerini küçültüyorlar.
Biz, cinsel tercihini yasalar çizgisine çekmeyi başarmış Bülent Ersoy’u bağrına basan bir milletiz. Onun evliliğini kabullenmiş bir toplumuz.
Bu ufak hesapların peşinde koşanlarla mı başa çıkmayacağız?
Resimaltı…
Bülent Ersoy, Cem Adler ile 1998 yılında evlenmiş, çift daha sonra ayrılmıştı.
Kime yaranıyorsunuz ki?
Ziraat Bankası, 1863 yılında Mithat Paşa tarafından kuruldu.
Cumhuriyet’in ilanından sonra devlet kuruluşu olmaktan çıkarılıp anonim şirkete dönüştürüldü.
Şu anda Türkiye Varlık Fonu’na bağlı ve 25 bin çalışanı var.
Yani devletin müdahale hakkı; Varlık Fonu’na müdahale ile sınırlı. Çalışanları, ortakları, mudileri daha güçlü durumda.
Ama devlet, bu bankanın başındaki TC harflerini ısrarla kaldırıyor.
Birilerine yaranmak için elbet. Kimlere yararlanmak istediğini de herkes biliyor ama insan sormadan da edemiyor:
“Kime yaranıyorsunuz?”
“Türkiye Cumhuriyeti” tanımından rahatsız olanların gücü, az önce saydıklarımdan daha mı çok ki, bu boyun eğme yaşanıyor.
Bir zamanlar kurtarılmış bölgeler vardı ve hepimizin içini sızlatırdı. Çünkü bu bölgeler, var oldukça devletin zafiyeti de ortaya çıkardı.
Bunun ondan ne farkı var ki?
Nam olsun kar olmasın
Vasat bir belediye başkanlığı seçiminde başkan adayının asgari harcayacağı para 30 milyon TL.
Hadi bunun 10 milyonunu parti verdi. Geriye kaldı 20 milyon.
Tabii seçim yapılacak kentin nüfusu da önemli. Hele bir de büyükşehir belediye başkanlığı seçimi söz konusu ise çok farklı. Orada artık 100 milyon TL’den bile söz edebiliriz.
Seçim propagandasında heba olup giden bir para bu.
Peki dönüşü var mı?
Dönüşü dediğimiz belediye başkanı maaşı tabii.
Türkiye’de belediye başkanlarının maaşları, yönettikleri kentin nüfusuna göre 77 bin TL’den başlayıp 95 bin TL’ye kadar yükseliyor.
Varın hesap edin. Göreceksiniz, seçimler “Nam olsun, kar olmasın” mantığıyla yapılıyor.
İbrahim Ormancı - Duvar Yazıları
Botoks depresyona sokuyormuş. Sokar ağabeyciğim. Örneğin benim karım botoks yapsa, masrafın altından nasıl kalkacağım diye depresyona girerim kesin!
***
Ayvayı yemek yaşlandırmayı yavaşlatıyormuş. Fakat ben ayvayı yiyip durunca, kafayı tırlatıyorum hani!
***
Çin’de aileler küçük yalnız çocuklarına 250 sterline robot kardeş alıyormuş. Ben söyleyeyim. Yakın gelecekte yalnız büyükler için robot sevgililer üretilecek!