Cübbeli Ahmet olarak bilinen Menzil Şeyhi'nin açıklamasında şu ifadelere yer verildi:

Kamuoyuna ve Hâssaten Şerefli Menzil Câmiasına Mühim Bir Îzâh

Geçen Perşembe akşamı yaptığım mûtad sohbetimde geçen bazı kelimeler bazı çevreler tarafından yanlış mânâda algılanarak benim Seyyid Mübârek ve Seyyid Fettâh efendilerin halîfeliklerini reddettiğim şeklinde yorumlanmıştır. Halbuki bu mânâ benim beyânımda bulunmamaktadır. Zaten bu benim haddim de değildir.

Zira yüce velî Bâkī Billâh (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin verdiği halîfelik icâzetini tartışmaya açmak asla benim gibi Ehl-i Beyt sevdâlısı ve meşâyih-ı kirâmın hâdimi olan bir dervişten sâdır olması muhtemel bir şey olamaz.

Benim anlatmak istediğim husus, Mevlânâ Hâlid Zü’l-cenâhayn (Kuddise Sirruhû)nun: “Hılâfetten önce ve sonra seyr-i sülûkte hizmet ve gayreti müddet bakımından uzun olan ile kısa olanlar fazîlet mertebesinde müsâvî olmazlar” kelâm-ı kibârının mefhûmundan ibârettir.

Gel gör ki; iki saatten fazla süren konuşma içerisinde sadece iki dakîka süren beyânımın maksadını aşmış olması ve bu durumun Menzil sâdât-ı kirâmıyla mürîdânını üzmüş bulunması bana çok geç intikal etmiş, dolayısıyla da bu saatte bu açıklamayı yapmak zorunluluğu hissettirmiştir.

Tabî ki “Mühim olan ne konuştuğundan ziyâde nasıl anlaşıldığındır” kelâmı fehvâsınca; burada bana düşen, bu büyüklerin üzülmesine gayri ihtiyârî de olsa sebebiyet vermemden dolayı özür dilemektir.

Bu vesîleyle sâdât-ı kirâmın emvâtının ervâh-ı tayyibelerinden ve ehyâsının zevât-ı kirâmından ve evlâd-ı ahfâdından özrümü kabul etmelerini ricâ ediyorum.

Ehîran sizleri de şâhid tutuyorum ki; asrın müceddidi Mahmûd Efendi (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nin en hakîr hâdimi olan bu fakîr dervîş: “Bâkī Billâh (Kuddise Sirruhû) Hazretleri’nden hilâfet almış mehâdîm-i kirâmdan üçünün hilâfetini de kabûl ve tasdîk ettim ve ediyorum.”

Zaten evvelce de bu husûsta hiçbir aksi beyânım sâdır olmamıştır. Tâziye ziyâretine gittiğimde sâdat-ı kirâmın üçüne de tâzîm ve ihtiramlarım ile takbîl-i eyâdîde bulunduğum herkes nezdinde zâhir olmuştur.

Artık ben bana düşeni yaptığımı düşünüyorum. Onlara düşen ise: Ka‘b ibni Züheyr (Radıyallâhu Anh)ın Rasûlüllâh (Sallellâhu ‘Aleyhi ve Sellem)in huzûrunda inşâd buyurduğu: “İnsanların kerîm olanları nezdinde özür makbuldür” mısrâ‘ı misdâkınca, özrümü kabul buyurmalarıdır. Zaten seyyidlerin keremli olduklarında şüphe duymadığım için kabûl buyuracakları husûsunda da tereddüd taşımıyorum.

Artık bu saatten sonra fitneyi uzatarak seb ve hakāretleri sürdürenleri de Allâh-u Te‘âlâ’nın adâletine havâle ediyorum.

Allâh-u Te‘âlâ pkkya karşı duruşları ve vatanımızın bölünmez bütünlüğü husûsunda doğu ve güneydoğuda üstlendikleri üstün hizmetlerinden dolayı Menzil meşâyihını ve sâdâtını her türlü fitnelerden muh

Kaynak: Feyaz Tatar