Cumhuriyetin 100. yılına doğru
Prof. Dr. İbrahim Attila Acar
Cumhuriyetin 100. yılı ile ilgili çalışmalar 75. yıl programlarından sonra başlar. O zaman “100. yılda nasıl bir Türkiye?” heyecanı ciddi ciddi tartışılan ve konuşulan bir konu haline gelir. Ancak ülkenin ekonomik ve siyasi hayatındaki çalkantılar, 1998-99’dan söz etmekteyiz, bu konuların ayrıntılı tartışılmasına pek fırsat vermez.
Sonraki dönemde Türkiye, 2000 Kasım ve 2001 Şubat krizlerini yaşamıştır ve ülke, ekonomik çalkantıların arkasından, IMF programları ile siyasi olarak farklı bir yöne doğru yol almıştır.
2002 yılında yürürlüğe konan 8. Kalkınma Planı çalışmalarında,Uzun Vadeli Makro Planlama olarak Cumhuriyet’in 100.Yılı tartışılır, öngörüler ortaya konulur. Ve planda bu konuya belirli bir yer ayrılır. Daha sonraki 9. 10. ve 11. Kalkınma Planları da bu hedefleri gerçekleştirmeye yöneliktir.
Ancak plan dönemi dünya açısından da Türkiye açısından da pek çok zorluğun yaşandığı bir dönemdir. Bu dönemde ilk olarak 2008 yılında dünyada bir ekonomik kriz yaşanır.Özellikle Portekiz, İtalya Yunanistan, İspanya'nın (PIGS) başı çekmiş olduğu, Akdeniz ülkelerinde başlayan ekonomik kriz, Amerika'da ve Avrupa'da derin izler bırakır.
Türkiye açısından da dönem çok farklı değildir 2009 yılında. Türkiye % 9 küçülür 2013 yılı 17/25 kumpasları, 2015 yılında Rus uçağının düşürülmesi, 2016 yılında hain darbe girişimi, 2018 papaz krizi, 2019 pandemi, 2022 Şubat'ında Rusya - Ukrayna çatışması derken Türkiye'nin çevresindeki olumsuz gelişmeler önemli sonuçlar doğurur.
Bunun yanı sıra başta Irak ve Suriye olmak üzere Mısır, Libya, Cezayir hattında yaşanan olumsuz gelişmeler, Türkiye içinde farklı olumsuzluklara sebep olmaktadır. Özellikle Suriye krizinin üzerinden 10 sene geçmiş olmasına rağmen, mülteci durumuna düşen bu ülkelerin insanları, etrafındaki ülkeler için de kriz ve sorun kaynağı olmaya başlamıştır.
Artan petrol fiyatları, lojistik krizi, gıda enflasyonu gelişmiş ülkelerde yaşanan % 10’ları bulan enflasyon dahi Türkiye'nin önünde sorun olmaya devam etmektedir.
2023 yılı bu gelişmelerin etkisi altında başlayacaktır
2023 yılında planlanan 2 trilyon dolarlık milli ekonominin büyüklüğü, 25 bin dolar kişi başına refah seviyesi, % 7 sürekli büyüme, 1 trilyonu aşan dış ticaret hacmi… Bunlar yeni döneme aktarılan gelişmeler durumundadır, hedeflerin gerisinde gerçekleşmeler vardır.
2023 bütçesinde, milli gelir hedefinin de kişi başına yaklaşık 9000 dolar seviyesinde gerçekleşmesi beklenmektedir.
Faiz harcamalarının milli gelir içerisinde en yüksek olduğu yıllar şüphesiz IMF programından sonraki 5 yıldır. Bu dönemde bütçe faiz yükünü azaltmaya çalışmıştır. Ancak 2016-17-18 yılları bütçe içerisinde faiz harcamalarının milli gelir içerisindeki payı, % 2'nin altındadır, ancak 2023 beklentisinin 3,3'e yükseldiği görülmektedir.
Bu durum bütçe açıkları arttıkça daha da artacak gibi görünmektedir. Faiz harcamalarının bütçe içerisindeki payına bakıldığı zaman 2006 yani 2000'li yılların başında bütçe neredeyse üçte birini yutan bir harcamadır. Faiz harcamaları rakamı 2016-2017 yılında % 8'lere kadar düştü ancak sonraki dönemdeki olumsuz gelişmeler yeniden 2023 beklentileri içinde dahi bütçe tahminlerinde de faiz harcamalarının % 12,65 olarak gerçekleşmesine sebep olmuştur.
Ancak burada sorun olan yatırım harcamalarıdır. Yatırım harcamaları, son 20 yıllık sürece bakıldığı zaman yüzde 8 ile yüzde 13,4 arasında gidip gelmiştir. Ancak 2023 yılı bütçe tahmini % 8 olarak görülmektedir. Yatırımların en fazla olduğu yıl 13.4 ile 2015 yılıdır. 2010 ile 2018 arasında % 11 ile başlayan dönem 9 yılda % 13'e kadar yükselmiştir. 2023 yatırım harcamaları 353 milyar beklenmektedir bütçe açığının yarısı kadardır.
Türkiye bu bütçe açığı –faiz sarmalından çıkabildiği ölçüde rahatlayacaktır.
Yorumlar