Ben mi yanlış biliyorum acaba diye birçok kaynaktan araştırdım ve sadece yazılışını yanlış bildiğimi fark ettim.. Benim ötenazi olarak bildiğim ama doğrusu ötanazi olan kavramın tam karşılığı şu..
Yaşamından umut kesilen, öleceği kesinlikle bilinen bir hastanın, acısını bir an önce dindirmek amacıyla ve hastanın isteği üzerine, bir hekimce uyutularak yaşamına son verilmesi biçiminde gerçekleşen ve ülkemizde uygulanmayan ölüm biçimi..
Burada önemli nokta şu, 'Kişinin isteği üzerine'.. Yani eğer TBMM'de doğaüstü güçleri olan ve kedinin köpeğin kararını kayıt altına alabilecek bir vekilimiz yok ise, insan dışında bir canlıyla ötanaziyi sadece aynı cümle içerisinde kullanmak yeterince oksimoron bir durum halihazırda..
Gelelim yapılmaya çalışılan şeyin vahametine.. Bütün sokak köpeklerini toplayıp barınaklara tıkmak, sonra da sırayla itlaf etmek.. İtlaf falan diyerek ben de yüce vekillerimiz gibi ne güzel kelime oyunları yapıp zevahiri kurtarıyorum değil mi sevgili okur.. Eğip bükmeyi hiç sevmem, işin Türkçesi ÖL-DÜR-MEK, dümdüz, CANINI ALMAK.. Sorsan ülkenin yüzde 98'i Müslüman ve herkes yaradılanı seviyor yaradandan ötürü de, bu ne perhiz bu ne lahana turşusu..
Yarın ben çıksam ve 'Çok hastayım, ötanazi yasallaşsın, ben ölmek istiyorum' desem Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın söyleyeceklerini duyar gibiyim.. “Allah'ın verdiği canı Allah'tan başkası alamaz..”
Kesin bir söyleyeceği vardır bu konuya dair, anlamlı ya da anlamsız..
Benim kendisine söyleyebileceğim ise, 'Kırkayaklar koyun kadar olaydı, ne paça çorbası içerdik de, o işler öyle olmuyor işte!
Yasanın çıktığı 2004'ten beri yapman gereken hiçbir şeyi yapmamışsın ve aklına ilk gelen şey öldürmek.. “Çok Türkiye annecim..”
Madem bu kadar hayvanı toplayacak gücün var, niye öldürüyorsun? Kısırlaştır, hasta olanları tedavi et, iyileştir ve yoluna devam et; yapılması gereken tek şey bu..
Ama hayır, illa uyutacağız..
Şimdi sıra geldi sokak hayvanlarının canına…
Bir köpeğin başını okşamamış, yeni dikilmiş bir ağaca can suyu vermemiş adamlardan, sokak kedisinin köpeğinin gözünün yaşına bakmasını beklemek büyük saflık olurdu canım kardeşim!
Ne bekliyorduk ki!