Enflasyon ve fırsat ekonomisi
Prof. Dr. İbrahim Attila Acar
2022 yılı yüksek enflasyon ve hayat pahalılığını birlikte getirdi. Bu enflasyon rakamları böyle devam etmez. Halk da bu fiyat artışlarını kabullenmez. Bundan sonra yaşanacak azalan enflasyon dönemi ve gelir artışları özellikle seçime kadar sistemi rahatlatabilir. Ancak bu gidişin adı Fırsat(çı) Ekonomisidir. Genelde savaş zamanlarında görülür. Ancak zaman zaman yüksek enflasyon hallerinde de etkisi vardır.
Fiyatlar bir anda yükseldiği gibi kademeli olarak da artış devam eder. Stoktan kazanmak ve var olan mala fiyat yüklemek esastır. Şimdi üç ay boyunca azalan bir enflasyon dönemi yaşayacağız. Sonrasında hükümet yeni alacağı önlemlerle bu süreci sıkılaştırarak indirmeye devam edecektir. Bu dönemler ara ara böyle oluşur. Her durumda fırsatçıya karşı önlem şarttır.
Bu yüzden enflasyon, başta değerlerin enflasyonudur. Öncelikle değerler aşınmadan fiyatlar aşınmaz… Alım gücünün düşmesini fırsata çevirmenin ahlakla açıklanması mümkün değildir. Ekonomi ve dayanışmacı toplum bu bütünlüğünü sağlayamaması birilerinin mahrumiyeti bir diğerinin sermaye düşmanlığına sebep olur.
Halkın enflasyonu kanıksaması doğru değildir. Bu durum fiyatlardaki yukarı yönlü hareketi sürdürecektir. Hayat pahalılığı sorununa devletin de müdahalesi olacaktır, olmalıdır. Özellikle devletin kısa vadede kendi alacağından vaz geçmesi şimdilik yeterlidir. Ancak etkili programlar oluşturulması şarttır..
2023 yılı, yeni vizyonlar belirlenmesi ve bu doğrultuda öngörüler oluşturulması açısından önemlidir. Türkiye 20-30 hatta 50 yıla yayılacak bu uzun vadeli planlara ihtiyaç duymaktadır. Yıllık plan ve programların çok ötesinde yeni projeksiyonlar toplumsal dinamizm açısından da önemlidir. Buna bağlı olarak Türkiye’nin 2053, 2071 vizyonları şimdiden çalışılması ve geliştirilmesi gereken ve devletlerin tarihi için kısa sürelerdir. Türkiye yeni hedefler belirleyerek yoluna devam etmelidir.
Bütçe imkanları kamu kesiminin önemli bir aracıdır. Bütçe imkanlarının bu doğrultuda kullanılabilmesi geniş halk kesimleri için olumlu yönde farklı sonuçlar doğurabilecektir. Ancak bütçe içindeki payı oransal olarak hızla artan faiz giderleri, önümüzdeki dönemlerde bütün harcama kalemlerinin önüne geçme ve bütçe imkanlarının belirli kesimlere kaynak transferi haline gelmesine sebep olabilecektir.
Ekonomiler için sınırlı sayıda olması gereken vergi kayıp ve kaçaklarına dair gelişmeler özellikle hassas dönemlerde (kriz, seçim gibi) hızlı artış gösterir. 2023 yılının bir seçim yılı olması, gelir azaltıcı ve gider arttırıcı bir yıl yaşanacağı gerçeğini hatırlatmaktadır. Devletler genelde bu dönemde düzenli olarak vergisini toplayamamaktadır. Devlet borcu da küresel ölçekte, pandemi öncesinin makul sınırlarının çok üstündedir. Bütün Avrupa ülkeleri dahi yüksek borçlular arasındadır.
2023 büyük umutların yılıdır. Şimdilik yeni dengelerden hareket etmek durumundadır. Bu yeni dengeler ve hedeflerle açıklanan gelişmelerin Türkiye’nin ihtiyaçları doğrultusunda belirlenmesi önemlidir. Sadece imkanlar doğrultusunda bir takım önceliklere yatırım yapıldığı da gözlenmektedir.
Ülkelerin henüz pandemi şartlarını atlatamayışı, hemen sonrasında gelişen Rusya-Ukrayna savaşı, enerji ve konteyner krizi ile gıda maliyetlerinin çok artması, enflasyonu tetiklemiştir. Enflasyon, pek çok işletme için de risk olmaya devam etmektedir. Türkiye de bu süreçlerden geçmektedir. 2023 seçimleri ülkenin odağını bir miktar dağıtacak olsa da demokratik bir süreç söz konusu olacaktır. “Savaş ve ambargo riskleri olmadığı sürece” bu zorlukların üstesinden gelinebileceği açıktır.
Yorumlar