Hayat

Ege'nin iki yakası aynı sofrada: Türkiye ve Yunanistan'ın dikkat çeken 15 ortak noktası

Ege Denizi, zengin kültürel mirası ve tarihiyle ön plana çıkan bir bölgedir. Tarih boyunca çeşitli medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan bu sularda, farklı dinler, diller ve kültürler bir araya gelmiştir. Bugün, Ege'nin kıyılarında ve adalarında yaşayan insanlar, bu ortak geçmişi paylaşmanın yanı sıra kendi benzersiz kimliklerini korumaktadır. Bu yazıda, Ege'nin zengin mozaik yapısını ve bölgedeki farklılıkların bir araya gelerek nasıl bir zenginlik oluşturduğunu inceleyeceğiz

Abone Ol

Baklava tartışmalarına girmeden, baklava, karnıyarık, kokoreç ve börek gibi lezzetler, aynı yemek kültürünü paylaştığımızın açık göstergesidir. Yemek isimleri bile benzerlik taşır; cacık-tzaziki, kadayıf-kadaifi, dolma-dolmaki, baklava-baklavas, biftek-bifteki gibi. Türk kahvesi ile Yunan kahvesi arasında da hiçbir fark yoktur. Türkiye'den sonra beyaz peynirin bulunabileceği tek yer Yunanistan olup, burada bu peynir "feta" olarak adlandırılır. Ayrıca, bizde olduğu gibi, Yunanlar da kapta yemek verdiklerinde, o kap asla boş dönmez.

Bizde rakı, onlarda uzo olarak bilinir. Uzo, içimi daha rahat, tat olarak rakıya göre biraz daha yumuşak ve alkol oranı daha düşüktür. Rakı-balık ikilisi bizde olduğu gibi Yunanistan'da da çok sevilir. Bizdeki çeşit çeşit mezelerin hepsini Yunanistan'da görmek mümkündür ve çoğu zaman isimleri de aynıdır. Mezeler, hem Türk hem de Yunan mutfaklarında önemli bir yer tutar. Cacık-tzatziki, dolma-dolmades, ezme-meze gibi isimler ve tatlar iki kültürün de sofralarını süsler. Bu benzerlikler, yemek kültürlerimizin ne kadar iç içe geçtiğinin ve ortak bir mirasa sahip olduğumuzun en güzel kanıtlarıdır.

Kemençe, 1923 mübadelesiyle Yunanistan'a giden Rumlar tarafından, özellikle Selanik ve Kuzey Yunanistan'daki göçmen köylerinde kullanılmaya devam etmektedir. Bu enstrüman, iki milletin ortak mirası olup, Yunanlılar da kemençeyi büyük bir ustalıkla çalmaktadır. Bizdeki bağlamaya karşılık, Yunanistan'da buzuki öne çıkar. Müzik alanında da birçok ortak noktaya sahibiz. Hem Türkçe hem de Yunanca seslendirilen pek çok şarkı bulunmaktadır. Türkiye'de Sezen Aksu'nun, Yunanistan'da Haris Alexiou'nun söylediği şarkılar, her iki dilde de dinleyicilerle buluşmuştur. Bu ortak kültürel zenginlik, iki halkın müzikle birbirine ne kadar yakın olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektedir.

Müziklerin neredeyse aynı olması, halk oyunlarına da yansımıştır. Bizdeki halayın çok benzeri, Yunanistan'da "sirtaki" adıyla oynanır. Zeybek, yani "zeimbekiko", ve "tsifteteli" ise adından da anlaşılacağı gibi bizim çiftetelli ile büyük benzerlik gösterir. Bu danslar, iki halkın kültürel mirasını ve müzikal zenginliğini paylaşmalarının bir diğer güzel örneğidir. Müzik ve dans yoluyla ifade edilen bu ortak kültür, Türk ve Yunan halklarının arasındaki güçlü bağları daha da pekiştirir.

Mübadele döneminde Yunanistan'a göç eden Rumlar, fakir ve alt tabakadan gelen "rebetis" olarak adlandırılan insanlarla birlikte, buzuki, bağlama, gitar, kanun ve klarnet gibi sazlarla taverna müziğinin aslı olan rebetiko müziğini oluşturmuşlardır. Türkiye'de ise tarihçesi Bizans dönemine dayanan meyhaneler, özellikle liman kentlerinde yaygındır. Bu meyhaneler zamanla taverna halini almış ve lavta, kemençe, ud ve kanun gibi sazlarla Rum ve Türk müziği icra edilmeye başlanmıştır. Hem rebetiko hem de taverna müziği, iki halkın ortak müzikal mirasını ve kültürel etkileşimini gözler önüne seren güzel örneklerdir. Bu müzik türleri, hem Türkiye'de hem de Yunanistan'da önemli birer kültürel değer olarak yaşatılmaktadır.

Tavla oynayan, nargile içen, tavlada yenilince rakibin koltuğunun altına sıkıştırmaya çalışan, bıyıklı, arkasına basılmış sivri burun ayakkabı giyen ve ellerinde tespihleri olan kabadayı-külhanbeyi amcalar... Türkiye'yi anlattığımı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Burası Yunanistan. Bu sahne, Yunanistan'da da günlük hayatın bir parçası olup, iki ülke arasındaki kültürel benzerliklerin çarpıcı bir örneğini oluşturuyor. Hem Türkiye'de hem de Yunanistan'da bu tür geleneksel figürler, ortak bir kültürel mirasın yaşatıldığını gösteriyor. Bu benzerlikler, iki halkın tarih boyunca ne kadar iç içe geçtiğinin ve ortak değerleri paylaştığının en güzel kanıtlarıdır.

İki ülke insanının futbol tutkusu müthiş boyutlardadır. Türkiye'de futbola ve tuttuğumuz takıma ne kadar bağlıysak, Yunanistan'da da aynı tutkuyu rahatça görebiliriz. Bu bağlılığın en güzel örneklerinden biri, İstanbul'dan Atina'ya göç eden Rumlar tarafından kurulan AEK takımının renklerini Beyoğlu ve İstanbul'un sarı-siyahından almasıdır. Aynı şekilde, İstanbul'dan Selanik'e göç eden Beşiktaşlıların kurduğu PAOK takımı ise siyah-beyaz renkleri taşımaktadır. Bu takımlar, futbolun iki ülke arasındaki güçlü kültürel bağları ve ortak geçmişi nasıl yansıttığını gösteren somut örneklerdir. Hem Türkiye'de hem de Yunanistan'da futbol, insanların hayatında önemli bir yer tutar ve bu sporun etrafında şekillenen güçlü duygusal bağlar, iki ülkenin ortak tutkularını ortaya koyar.

Vücut dili kullanmada bire bir özellikler taşıyan iki millet diyebiliriz. Konuşurken el hareketleri, mimikler, karşındakine dokunma, dürtme ve ''bugün cuma enseni kapa'' tarzı el şakaları benzerliğin en büyük kanıtları. Ayrıca Avrupa'da bağırarak ve yüksek sesle konuşan birini görürseniz bu kişinin Yunan olma ihtimali çok yüksektir.

Vücut dili kullanımında benzer özelliklere sahip olan iki milletten bahsedebiliriz. Konuşurken yapılan el hareketleri, mimikler, karşındakine dokunma veya hafif dürtme gibi davranışlar, aynı özellikleri taşır. Ayrıca, "bugün cuma, enseni kapa" gibi el işaretleri de bu benzerliğin önemli kanıtları arasındadır. Avrupa'da yüksek sesle konuşan birini gözlemlediğinizde, bu kişinin Yunan olma olasılığı oldukça yüksektir. Bu benzer vücut dili özellikleri, Türk ve Yunan halklarının kültürel benzerliklerinin bir yansımasıdır. Hem Türkiye'de hem de Yunanistan'da, insanlar arasında iletişim kurarken, vücut dili genellikle konuşmanın önemli bir parçasıdır ve ortak bir iletişim dili oluşturur.

Genetik yapılarının benzerliği, Türk ve Yunan halklarının fiziksel olarak birbirlerine oldukça benzemesine yol açmıştır. Özellikle Karadeniz bölgesinde sıkça görülen Pontiaki burnu, bu benzerliğin önemli fiziksel örneklerindendir. Ayrıca, erkeklerde görülen esmerlik ve kıllılık, kadınlarda ise yuvarlak hatlı bir vücut yapısı da bu benzerliklerin bir diğer göstergesidir. Türk ve Yunan halklarının genetik yapısı, binlerce yıldır bu coğrafyada bir arada yaşamalarından kaynaklanan ortak bir mirası yansıtır. Bu benzerlikler, iki halk arasındaki derin kültürel ve tarihsel bağların bir göstergesidir.

"Bırak oğlum, sen karışma, ben ödeyeceğim" diye başlayan sahne, belki de nice farklı ülkeden insanlarla karşılaşmış olabilirsiniz. Ancak, Türkler ve Yunanlar dışında, hesabı ödemek için birbirleriyle yarışan başka bir millet bulunmamaktadır. Bu, Türk ve Yunan halklarının misafirperverliğinin ve cömertliğinin eşsiz bir ifadesidir. İki millet arasındaki bu kültürel benzerlik, yüzyıllar boyunca paylaşılan tarihsel ve coğrafi bağlara dayanır. Bu özellik, Türk ve Yunan halklarının birbirlerine olan derin saygısının ve dostluğunun bir yansımasıdır.

İki ülke de Eurovision Şarkı Yarışması'nda birinci olmak için büyük bir hırs göstermiş ve en az bir kez bu başarıyı elde etmiştir. Karşılıklı olarak 12 puan vermek pek sık rastlanan bir durum olmasa da, Yunanistan'dan gelen puanlar bizi, bizim gönderdiğimiz puanlar da onları her zaman mutlu etmiştir. Eurovision, Türk ve Yunan halklarının müzikal yeteneklerini ve yaratıcılıklarını sergilediği ve aralarındaki kültürel etkileşimi gösteren önemli bir platformdur. Bu yarışma, iki ülke arasındaki dostluğun ve müzikal karşılıklı saygının bir yansımasıdır.

Buna rağmen, hala iki ülke arasında devam eden karşılıklı dizi ithalatı bulunmaktadır. Ancak, bahsedilen dizi bu kategoriye girmemektedir. İki ülke arasındaki sıcak dostluğu ve ilişkileri yansıtan, her iki ülkede de büyük ilgi gören güzel bir dizi olan "Yabancı Damat" ile içimizi ısıtan bir örnektir. Bu dizi, Türk ve Yunan halkları arasındaki kültürel etkileşimin bir simgesi olarak değerlendirilebilir. İki ülke arasındaki dostluğun ve karşılıklı anlayışın güçlü bir ifadesidir.

Genel algının aksine, Türk ve Yunan halklarının birbirlerine karşı düşmanlık duygusu bulunmamaktadır. Bu, sadece politikacıların yarattığı suni bir düşmanlık algısıdır. Her iki milletin de akılcı ve sağduyulu bireyleri, diğer millete karşı düşmanlık beslemezler. Türklerin veya Yunanların geniş bir kesimi, karşılıklı anlayış ve barışçıl ilişkilerin önemini kavramış ve bu doğrultuda hareket etmektedir. Aslında, Türk ve Yunan halkları arasındaki ilişkiler, tarihsel, kültürel ve ekonomik bağlar göz önüne alındığında oldukça olumludur. Her iki milletin de ortak bir geçmişi ve geleceği paylaşması, dostluk ve işbirliği için güçlü bir temel oluşturur.

Kırmızı ışıkta karşıya aceleyle geçen yayalar, ani duraklamalarla seyreden trafik, hızlıca ilerleyen araçlar, sol şeritte yavaş ilerleyen trafiğe karışan araçlar, her sabah işe gitmek için yola çıktığınızda trafik kazaları nedeniyle oluşan yoğunluklar... İstanbul ile Atina arasında bir fark yok gibi. İki şehirde de benzer trafik ve ulaşım sorunlarıyla karşılaşmak mümkün. Bu durum, hem Türk hem de Yunan halklarının büyük şehir yaşamının zorluklarını paylaştığını ve benzer deneyimler yaşadığını gösteriyor. İstanbul ve Atina gibi büyük metropollerde, trafiğin yoğunluğu ve karmaşıklığı, her gün karşılaşılan ortak bir gerçeklik haline gelmiştir.