Pek muhterem yerimize karar verici olan büyüklerimizin tutuştuğu siyasi kavga ne yaptı, etti, bizi ikiye bölüverdi... Bir taraf yüzde 52 küsür, diğeri yüzde 47 küsür... İki cenahın da derdi, düşmanı artık neredeyse aynı... Şimdi herkesin ağzında sakız, "Kılıçdaroğlu istifa etsin"... Fazla sakız çene kaslarını geliştiriyormuş, artık hep bağırma dönemi... Kılıçdaroğlu istifa edince Erdoğan'a oy veren yüzde 50 başkasına mı oy verecek? Kılıçdaroğlu istifa edince CHP ülkede lider parti mi olacak? Bence de demokratik bir siyasi partide başarılı ya da başarısız her kim olursa olsun belirli bir yılın sonunda, efendigene istifasını edip partiye desteğini manevi olarak sürdürmelidir. Bizim gibi demokrasinin tepemize boca edildiği toplumlarda padişahlık, liderlik, başkanlık, önderlik gibi vazgeçmenin ölümden önceki son çıkış olduğu durumlar ne yazık ki yaşanmaya devam ediyor. Yine de bağlamdan koparıcılık hatta bağlamsızlaştırmacılık yaparak hıncını 'Kılıçdaroğlu istifa' diyerek çıkarmak, olsa olsa muktedirlerin oyununa gelmek olur. Muhalefetin derdi; muhalefette ömür billah kalmaya devam etmeye and içerek iktidarı tenkit etmek midir, iktidarın yanlışlarına karşı doğru politikaları vatandaşa deklare edip iktidarı kazanmaya çalışmak mıdır? Muktedirin oyunu açık; kaderinin muhalefet olduğuna ikna etmek... İstop oyununu anlamak daha zor kısacası, ya da ben hiç anlayamadım...
Kazanan yüzde 50'nin derdi, kalan yüzde elliyi tamamen parçalamak... Zaten parçalanmaya, bölünmeye, toplanamayıp çıkarılmaya onulmaz bir hevesi bulunan bu söz konusu (temsilcileri bilmemkaçayağı bulunan çoklu masa birlikteliği artığı) yüzde elli için birbirini savunacak kimse kalmadı... Bakın işte, ağzından LGBTiQ+ savunması çıkan kim varsa işsiz bırakmaya yemin edilmiş. Sandıktan başarıyla çıkan, demokratik yolla seçilen bir ilçe belediye başkanı, Melek Mosso ile fotoğraf çekildi, konserini iptal etmedi diye kelimenin doğru anlamıyla kendi mahallesinden aforoz edildi. Bunu gören ders almada birinci belediye başkanları durur mu; adı muhalif olan kim varsa çoktan planlanan konserleri iptal etmeye başladılar bile. Muhafazakar mahallenin gastecileri çıkıp tek tek hedef gösterirken, sosyal medya trolleri jurnalcilik yaparken muhalif mahallenin söz sahipleri dilini yutmuş durumda, sosyal medya trolleri için tek dert Kılıçdaroğlu'nun istifa etmemesi. Ancak bugün haksızlığa uğrayanın yanında durmazsan, yarın sen haksızlığa uğradığında yanında kimseyi bulamazsın. Bak işte 28 Mart'ın rövanşı nasıl alınıyor...
Bugün 'BURUN' diye bağırmazsak yarın kendi burnunu şehvetsizce bile elleyen olsa ötekileştirilecek. Yıldız'a yıllarca kendini kapatan biri yok artık karşında, şimdi karar ver, gardaş sen hangi yüzde ellidensin? Bugün muhafazakar mahallenin bilerek ya da bilmeyerek çok kullandığı, "Şimdi değilse ne zaman?" diye bir söz var, aslen Yahudilerin medeni kanununda geçen bu sözü hep söylemek lazım; Şimdi değilse ne zaman?