Büyük gerginlikler, genelde seçim dönemlerinde yaşanır.
Böyle bir gerginliği yaşadık.
Denklemi karışık bir seçimdi. Geldi, geçti.
Ama gerginlik süreceğe benzer.
Erdoğan’ın bir törende Kılıçdaroğlu’nun elini sıkmamasının rövanşıyla başladı bu gerginlik. Cumhurbaşkanı, Meclis’te yemin ederken muhalefet ayağa kalkmadı.
Ancak bunun da rövanşını, AK Parti, alacak gibi görünüyor.
Malum, Kılıçdaroğlu, milletvekili değil. Dokunulmazlığı yok. Önceki yasama dönemlerinde dokunulmazlığının kaldırılması ile ilgili olarak hakkında 17 fezleke var. Üst düzey bir AK Partili, bu fezlekelerin Meclis’e getirileceğini ve Kemal Kılıçdaroğlu’nun “Kanun önünde hesap vermesini” isteyeceklerini söyledi. Suçlamaların hepsi de Kılıçdaroğlu’nun Cumhurbaşkanı’nı eleştiren sözleri.
Bu gerginlik, ülkeye hiçbir yarar getirmeyecek. Kazananı ve kaybedeni ile bütün liderlerin bir araya gelip el sıkışmaları çok iyi olacak. Kılıçdaroğlu, seçimi az farkla da olsa kaybetti. Demirel gibi “Millet bize muhalefet görevi verdi” demesi, Erdoğan’ın da kendisine bir şekilde moral verici sözler sarfetmesi, ortalığı yumuşatır. Gerginlik, piyasalara yansırsa; seçim ekonomisiyle frenlenen ortalık, bir anda fırtınaya dönüşür.
Herkes, kendini değil, ülkesini düşünsün, bir çözüm yolu bulsun.
Bambaşka bir alem
Müzikolik isimli bir WhatsApp grubuna davet edildim. Adeta gençliğime döndüm. 1960’lı, 1970’li yılların sanatçılarını, müzik adamlarını görüyor, onlarla adeta iç içe yaşıyorsunuz.
Grubu İzmir’den Deniz Sipahi, Erkan Sevinç, Tahsin Okyay, Ali Kocatepe gibi isimleri de katmışlar. Eray Bozkurt’un bir projesi. O yılların sanatçıları, anılarını, fotoğraflarını paylaşıyor ve bir anlamda “Ne alemde oldukları” hakkında sevenlerini bilgilendiriyorlar.
İnsanın zamanı olsa; bütün gününü bu yazışmaları takiple doldurabilir pekala.
Zaten şu an itibariyle 4 bin paylaşımı geçmiş durumda.
Gülen Andak, Atilla Şimşek, Beyaz Kelebekler’den Ülkü, Muzaffer Uludağ, Emin Yeğinboy, Uğurkan Erez, Ali Rıza Binboğa, Ersan Erdura, Semiha Yankı, Selçuk Ural, Yalçın Özden, Banu Kırbağ, Doğan Canku, İlhan Şeşen, Erkin Koray, Gürer Aykal, Bambi lakaplı oryantal Burçin Orhon, hepsi de bu grupta.
Şarkılarıyla, anılarıyla bizleri eski o güzel yıllara götürüyorlar.
“Biz böyleydik arkadaşlar” dercesine…
Tufan dediğin
Mevsim, yağışlı geçiyor. Bu mevsimdeki yağışlar da kısa süreli ve bol olunca sele dönüşüyor, çevreye zarar veriyor.
Bunu bir politik malzeme yapanların 1930 yılında yaşanan afetle ilgili bir araştırma yapmasını öneririm.25 Ekim Teşrinievvel (Ekim) günü İzmir’de 36 saat aralıksız yağan yağmurda metrekareye 500 mm yağış gerçekleşti. 200 ev yıkıldı, 20 kişi öldü. Meles Çayı’nın taşması sonucu, Tepecik’te bir eve misafir olan ailenin 18 ferdi boğularak can verdi. Dönemin İzmir Valisi Kazım Dirik, iki kez boğulma tehlikesi geçirdi.
Bütün kent sular içindeydi ve evler genellikle bir ya da iki katlı olduğu için bundan etkilenmeyen adeta yoktu.
Hayat uzun zaman durdu. Zarar ölçülemeyecek kadar büyüktü. Merkezi hükümet, beklenen yardımı gönderemeyince Kazım Dirik, İzmir’deki kulüpler arasında turnuvalar düzenleterek gelirlerini selden zarar görenlere dağıttı.
O günden bu yana da İzmir, böyle bir sel felaketi yaşamadı.
Seçimin dış etkenleri
Seçimlerde sonucu etkilediğine inanılan güçler vardır.
Bunların başında Masonlar gelir. Masonlar, böyle bir etki gücünü nasıl kullanırlar bilmiyorum ama her seçimde suçlanırlar ve bu gücün bu vesileyle kendilerine ihsan edildiğini görüp seslerini çıkarmazlar.
Sonra iş dünyası gelir. Başta TÜSİAD. Bu seçimde TÜSİAD’ın ceddi bir rol oynadığını görmedik. Kaldı ki, artık MÜSİAD da var; tüm gücüyle. Erdoğan, onlarla iyi.
Geçmişte olsaydı, mesela 1978’de…TÜSİAD, istemediği Ecevit’i bir gazete ilanı ile nasıl devirdiyse, bugün de benzerini yapabilirdi. Demek ki, o günün şartlarıyla bugünün şartları örtüşmüyor.
Üçüncü olarak akla cemaatler ve tarikatlar geliyor. Türkiye’de 40’a yakın cemaat var ve hepsi de iktidardan yana bir tavır sergiliyor. Onların oyları nasıl olsa cepte. Ve artı bir şey yaptıklarını da görmedik. Bir-iki camide Erdoğan’ı öven vaaz örneği dışında bu grubun, bu defa siyasete artı bir şey eklediğini sanmıyorum.
Amerika, her zaman hedef gösterilir. Ama bakın; Biden’ın istemediği Erdoğan yeniden cumhurbaşkanı seçildi.
Aslında siyaseti parmağında oynatma hevesi herkeste var. Bu hevesi kursakta bırakmak marifet. Bütün siyasi yapıların buna özen göstermesi ve daha sağlıklı bir demokrasi için bu odaklardan uzak durması gerekir.
Üçüncü dünya ülkesi olmadığımızın en büyük göstergesi budur ve bu olacaktır.
İbrahim Ormancı - Duvar Yazıları
Sosyal medyada amaçsızca vakit geçirenlere, tasarlayarak zaman öldürmekten dava açmalı bence!
***
Yeni çıkacak yönetmelikle hayvanlara, sokağa atılmalarını önlemek için pasaport verilip çip takılacakmış. Yetmez efendim. Hayvanlara eziyeti önlemek için bir de bütün insanlara vicdan vermek gerek!
***
Yüksek tansiyona karşı kabak birebirmiş. İyi de vatandaş olarak kabağın hep başımıza patlaması tansiyonumuzu çıkarıyor zaten!
***
Facebook kullanıcılarının yemeğini bile düşünüyormuş. Ahhh facebook bütçemizi de düşünseydi. Ayının sonunu zor getiriyoruz da!
***
Aşırı temizlik alerji nedeniymiş. Çok doğru. Temizlik hastası bir eşi olan erkek kıl da kapar, alerji de olur değil mi?
***
Çocukken, Süperman, Batman ya da He-Man olmak isterdim. Büyüdüm kendi kendime “Kodamanlık bana yeter ağabey” dedim!