Had*Hudut*Hiddet* Ebrar

Abone Ol

Üzülürüm sokak köpeklerine gidecek yerleri var mı bilmediğimden.
Türkiye’de doğmuş eğitimci olan bir kadınım. Ailem çiftçi ve köyde yaşıyor. Yolun yarısından biraz ilerdeyim. Resim yapmayı sevdiğim kadar zeytinyağlı pırasayı da severim. Resimlerim genelde sürrealisttir. Asla okunamayacak kitapların yazarıyım. Çalışkan olduğumu biliyorum. İhtiyarlara çocuklara, hayvanlara, özgürlüğe, bir de ince uçlu kalemlere zaafım var.   
Etim kemiğim bile kötülük yapana iyilik yapmak üzerine yemin etmiş. Annem hep kızar bana; “herkesi kendin gibi sanma” diye. Olsun… Bir de çok dürüst olduğum için söylenir arada. Annemi severim. Birkaç iyi özelliğim daha var; öğrenme merakı gibi, inanmak gibi…
Yağmurlu günlerde fütursuzca yürümek isterim. Kalabalık içinde yalnızlığı seçer, konuşulmayanı duyarım.  Az şekerim ve biraz kolesterolüm var eh biraz da kilom. Boyum kısa sayılmaz ama pek uzun da değilim.  İşte ben böyleyim. Bir de kimseyle küs kalamam.
Teknoloji ile aram pek iyi değildir. Altıncı hisse ve nazara inanır, arada yemeğin tuzunu kaçırırım. Evin dağınık olmasından ve yalancılardan nefret ederim. Hiç unutmayacağım güzel insanlarım var bir de nefret etmeye bile üşendiklerim.  Su içmeyi severim bir de geceleri… Mantıklı olduğumu düşünürüm, kararlarım hep kendime aittir. Bakmam öyle Ahmet’in Mehmet’in lafına. Tamam, tamam, az da dik kafalıyım. 
İlginç zevklerim vardır. Ütü yapmak eğlencelidir tıpkı insanlara inanmış gibi yaparken içimden şarkı söylemek gibi.
Bugün günlerden 05 Eylül 2023 saat 23:38…
Birazdan 24:00 olacak sonrası malum…
Yeliz gibi severim. Sadık olduğum kadar sıkılganımdır. İşte ben böyleyim. Biraz sen gibi biraz da diğerinden sanki. Hepimizden biraz var hepimizde. 
Radyoda bir şarkı ve ben yine yazıyorum. 
Herkes gözlerimin çok güzel olduğunu söyler neyi nasıl gördüğümü bilmeden. Sen gibiyim aslında ne eksik ne de fazla. Mükemmel değilim. İşte ben böyleyim.
İnatçı olduğumu söyler ablam. Haklı da! Ablamı severim. 
Sabırlıyımdır aslında, taa ki sabrımın sonuna kadar. Kimi zaman öfke patlaması yaşadığım doğrudur. Egeli olduğum için arada küfürlü de konuşurum. Aptallara tahammülüm yoktur. Zor biri olduğumu söylerler bana kalsa değilim, belki de öyleyim bilmiyorum. 
“Neden?” diye sorduğum soruların “çünkü” diye cevapları var. Çünkü böyle olması gerekiyordur.  
Peynir kırmızı çizgimdir. Issız bir adaya düşsem peynir alırım yanıma bir de yastık. Sen gibiyim ne eksik ne fazla. Mükemmel değilim aslında.
Kendime kızarım arada “yapma” diye söylendiğim olur. Fevri olabilirim kimi zaman. Öfke kusar bakışlarım. Yol müsaitse hız yaparım ve hatta hız yaparken video da çekerim, kırmızı ışıkta geçtiğim de olmuştur. Arada yalan söyleyebilirim. Şiiri pek sevmem. Bir de ikiyüzlüleri. Alex gittiği gün bıraktım maç izlemeyi ne çok severdim oysa. Geri vitesim yoktur. Tek bir dal sigara yeter çekip gitmeme. En çok öfkemden, sigara içmemden ve gittim mi tam gitmemden nefret ederim. 
 Doğrularımdan çok belki de yanlışlarım var. Evet evet, hatalar yaptım yanıldım, sevdim, korktum ve hatta kaçtım kimi zaman. Kırıldığım kadar kırdığım da oldu. Bir elimde cımbız bir elimde ayna umurumda mı dünya diye düşündüğüm de olmuştur. Dedim ya mükemmel değilim! Sen gibiyim aslında. Biraz iyi belki birazdan biraz fazla kötü ve eksik. İşte ben böyleyim. 
Ama bilirim haddimi. Bilirim bir yanı eksiktir insanların ya da boyu kısadır mesela. İnsan, her şey olabilir şu hayatta. Gözleri kör doğabilir mesela. Ama bilirim haddimi. Had neye denir bilir misin ey okuyucu. Bıçağın keskin yerine had denir. Az bastırdın mı bir şey olmaz. Biraz daha bastırdın mı acıtır ve biraz daha sonra kanatır. 
 Ve bilirim hudut kelimesinin de hiddet kelimesi gibi had kelimesinden geldiğini. Sizi acıtanlara karşı hudutlarınız olması gerektiğini. Eğer hadsizlere hudut koymazsanız yine had kelimesinden gelen hiddetin köşede beklediğini.
“had; bileme, keskinleştirme, bıçağın keskin ağzı, sınır koyma, sınır,
Hudut; ḥadd حدّ  "sınır" sözcüğünün çoğulu “sınırlar” demektir.
Hiddet; ḥdd kökünden gelen ḥiddat حدّة  "keskin ve öfkeli olma, keskinlik, öfke"   
Benim hiç Avrupa şampiyonluğum olmadı, sanırım senin de olmadı.  Bir ömür boyu süren mücadelenin, azmin ardından kazandığım zaferle ekip arkadaşlarıma sarılamadım. Milli Marşım okunurken bu zaferin bir parçası olduğum için ağlayamadım hiç. Evet, güzel şeyler yaptığım olmuştur, hatalarım gibi, ancak bundan kime ne! Tercihlerimden dolayı beni hunharca eleştiren hadsizlerle savaşmadım hiç. Çocuk yaşlarda başlamadım spora. Uyumak güzeldi ne de olsa. A Milli Takım’a girebilmek mi? Hadi canım sen de… Dünyanın en iyi voleybolcuları arasına giremedim ama güzel resimler yaptım. Avrupa Voleybol Milletler Ligi’nde altın madalya kazanmadım hiç. Ülkemi hiç bu kadar heyecanlandırıp gururlandıramadım. Kazandığım parayla dezavantajlı kız çocuklarının eğitimi için bir voleybol akademisi kurmadım mesela. Çöpe gidecek kıyafetlerden spor filesi üretecek kadar zeki de değilim. 
İşte ben böyleyim.  Biraz sen gibi, biraz iyi biraz da eksik. 
Ama bilirim haddimi. 
Hadsizlere inat!
Tüm dürüstlüğümle milyonlarca insanın karşısına geçip Ebrar Karakurt gibi, “Beni eleştirmeyin. Siz benim neler çektiğimi nerden bileceksiniz gerçekten." diyemedim. 
 İşte ben böyleyim biraz sen biraz ben biraz Ebrar’ım.  
Ama bilirim haddimi. 
Hadsizlere inat!