Hak etmiyoruz, tamam da…

Abone Ol

İzmir’de toplu ulaşımın iki kahramanı var: Metro ve İZBAN.
Otobüs ve körfez vapurlarının yıllara uzanan yorgunluğunu, bu iki kuruluş hafifletmeye çalışıyor.
Metro, neredeyse 3 dakikada bir çalışarak büyük bir yükü omuzluyor. İZBAN, daha seyrek aralıkla da olsa yolculara hizmet vermeye çalışıyor.
Ancak İZBAN, özellikle sabah ve akşam saatlerinde, yani işe gidiş ve çıkış saatlerinde tam hizmet veremiyor. Tam hizmetten kastım şu:
Vagonlar, balık istifi doluyor. Malum, İZBAN, neredeyse 100 kilometreye yakın bir mesafede gidip geliyor. İnsanlar, ayakta, burun buruna seyahat etmek zorunda kalıyor. 
Düşünün memur ya da işçi; tüm gün çalışmış, dinlenmek istiyor. Bu seyahat onun yorgunluğunu ikiye katlıyor.
Ve hemen isyan sesleri yükseliyor. İnsanlar, İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne veryansın ediyor, Tunç Soyer’e söylemediğini bırakmıyor.
Ama bilinsin ki haksızlık ediyorlar. Çünkü İZBAN, yüzde yüz bir Büyükşehir şirketi değil. DDY (Devlet Demir Yolları) ile ortaklığı var ve İZBAN trenleri, DDY trenleriyle bağlantılı olarak sefer yapıyor. Aynı hatlar kullanıldığı için, DDY trenlerinin saatlerini aksatmamak ana ilke olarak benimseniyor. Bu da gecikmelerin belli başlı sebeplerinden biri haline geliyor.
Sabah ve akşam saatlerinde, yolcu yoğunluğunun çok olduğu zamanlarda neredeyse 20 dakikada bir çalışan tren olunca İZBAN’ın bütün fiyakası bir anda yok oluyor.
İzmir halkı olarak biz bunu hak etmiyoruz. Siyasi midir, değil midir, aklımın eremediği bu konu giderilmedikçe vagonlarda protesto sesleri ve benzeri şeyler olacak ve çoğalacaktır.

Burası Türkiye

Bu fotoğraflar Türkiye’de çekildi. Cumhuriyet’in 100’üncü yılını kutlayacağımız bu güzel süreçte bu nasıl bir tablodur. Artık sığınmacı ile yerlisini de karıştırıyoruz. Bir yerlerden güç alan bu insanlar, Atatürk Türkiye’sini kapkara bir hale çeviriyorlar.


Alışamayız. Alışmamalıyız ve artık şunu söylemeliyiz:
“Burası Türkiye. Atatürk’ün muasır ülkeler seviyesine çıkardığı bir Cumhuriyet devletinde bu tablolar yakışıksızdır. Türkiye’de yaşıyorsak, bu tabloları çizmemeliyiz ve çizilmesine de izin vermemeliyiz.”
Ancak özellikle son birkaç ay içinde yaşananlar, bu tablolar için ne yazık ki umut vermiyor. Sığınmacılar, Türkiye’nin koşullarına; var olan uygulamaların bir kısmına bakarak ayak uydurma gereği duymuyorlar ve tabloyu daha da karartıyorlar.

Niye okuyalım ki?

Asgari ücretin 11 bin 402 lira olması elbette sevindirici bir şey. Ama bu sadece işçi kesimini kapsıyor. Yani eğitimlisini de eğitimsizini de. İlkokulu bitirmese de bu maaşı alıyor. Sana “Niye okumadın?” diye sorulmuyor.
Ama bu ülkede eğitimli memurun en düşük maaşı 11.500 lira. En az 4 yıl üniversite okuyan öğretmen 12 bin lirayla geçinmek zorunda. Eğitimi ömür törpüsü olan mühendis 16 bin liraya talim ederken aynı eziyetli eğitim sürecinden geçen doktorlar 19 bin 995 lira alıyor.
Ve fakat; işçi sendikalıysa, belediyeler başta olmak üzere iktisadi kamu işletmelerinde çalışıyorsa 24 bin lira maaş alacak duruma geliyor. Onun de eğitimlisi, eğitimsizi diye bir şey yok.
Yani ücret politikalarının vicdanı, hakkaniyetli hiçbir yanı yok. 25 yıl dirsek çürütmüş emekli ise 7 bin 500 lirayla avutuluyor.
Toplumsal huzursuzluğun ekonomiyle ilişkisi kaçınılmazdır. Bu tablo, biraz düşük ama hakkaniyet içerecek biçimde olsaydı, o huzursuzluk bu kadar yaşanmazdı.

Hani nerede o sözler?

Yazdık, bir daha yazalım:
EYT’lilerin önemli bir bölümü, bayramı; verilen söze rağmen parasız geçirecek. Bu insanlara, maaş bağlanmasına rağmen, bayram öncesi ödeme yapılmadı.
Oysa Bakanlık, emekli maaşı ödemelerinin 21 Haziran’a kadar tamamlanacağını ilan etmişti.
Yandaş basında tıs yok. Yandaş basın, iştah kabartan emekli zammı ile ilgili senaryolar yaza dursun, bu gerçekten hiç söz etmiyor. “Benim emeklim, bayramı parasız geçirecek” diyemiyor.
Bu arada bazı aklı evvellerin “Kılıçdaroğlu, bayram için 15 bin lira söz vermişti. Hani, nerede?” diye sorabildikleri bir ülkede yaşıyorsak, buna da diyebileceğimiz bir şey olmamalı.
Cumhur İttifakı, itiraf edelim; biraz da EYT projesiyle iktidar oldu. Bu yolla en az 5 milyon oy topladı. Hal böyle iken ittifakı iktidara taşıyan bir kitleyi tufaya getirmek, bayramın ulviyetine yakıştı mı, siz karar verin.

İbrahim Ormancı - Duvar Yazıları

Kerrat cetvelini ezberleyemez bazen bizim keratalar!
***
Bazen karşınızdakini adam yerine koymazsınız. Çünkü neden? O karşınızdaki zarif bir kadındır. Madam yerine korsunuz!
***
Şimdiki çocuklar harika azizim. Lap demeden laptop'u açıveriyorlar hemen!
***
Bazen evlilik  “Bekarlığın insanın canına tak ettiği” günleri özlemektir!
***
CHP Grup Başkanı Özgür Özel ; Kılıçdaroğlu'na oy vermeyen Abdüllatif Şener'e oy veren CHP'lilerden özür dilemiş. Özrü kabahatinden büyük kişilerin sözlerine aldırmamayı öğrendim!
***
Kullandığım tansiyon hapları yetersiz gelmeye başladı. Ne zaman CHP'de değişim laflarını duysam tansiyonum fırlıyor!
***
TCK'ya bir madde eklenmeli. Tiktok'a düşme eşler için boşanma sebebi sayılmalı!