Hastane büyük, dertler daha da büyük

Abone Ol

Bayraklı’daki Şehir Hastanesi’nin açılışına yakın günlerde bir başhekimin odasındayım. O gün beni yok saydı, belki on hekim arkadaşını aradı. Herkes, bu hastaneye başhekim olmak için can atıyormuş.

Onlar, bunu bir prestij olarak kabul etmişler.

Sonuçta hastane açıldı. Önce ulaşımla ilgili sorunlar çıktı. Sonra, hastanenin bir iç ulaşım sorunu yaşandı. İnsanlar, servislere ulaşmak için gün boyu dolaşıp duruyorlardı. Bir labirent yapı herkesi bezdirmişti.

Son olarak da burada çalışan temizlikçiler, isyan etti. Koca hastaneyi çok az sayıda personel temizliyordu ve bu sayı yetersizdi.

“Büyük başın büyük derdi olur” derler.

İşte örneği.

Bu hastane, kent içinde sıkışmış ufak tefek, modası geçmiş gibi görünen hastanelerin yerine “Adam gibi hastane kurma” mantığı ile inşa edilmişti. Ama onca detay görmezden gelinmiş veya atlanmıştı.

Kısacası hastalar, o mahalleler arasına sıkışmış butik hastaneleri arıyor yine. Hiç değilse ulaşım sorunu yaşamıyor, hastane içinde kaybolmuyorlar. Temizliği de hak getire. Ona da razı olmuş durumdalar.

Bir düşünür olsam, şöyle bir söz üretirdim:

“Her hizmet deva değildir.”

Bu karikatür yaşandı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü görevinden emekli olunca; ilgi alanı ile ilgili bilgilendirici günlük yazılar yazması için Ümran Çölaşan’dan söz almıştık.

Ünlü yazar Emin Çölaşan’ın da babası olan Ümran Bey’i okuyuculara tanıtmak için yaptığım röportajda, mesleğinde karşılaştığı ilginç olayları sormuştum.

“Olmaz mı” dedi ve ekledi:

“En çok da meteorolojik verilerin zirve yaptığında. Hava aşırı ısındığında, telefona sarılır, bize etmedik küfrü basarlar. Sanki o sıcaklığın sebebi bizmişiz, havanın gidişatı bizim kontrolümüzdeymiş gibi. Kar yağıyor ve uzun zaman kesilmiyorsa, fırtına dinmiyorsa hedef yine biziz. Basıyorlar küfrü. Bu insanları yatıştırmak, ikna etmek imkansızdır. Cahiliye döneminin yaşanmışlığı diyemeyiz. Bu ileride de hep olacak. Meteorolojinin kaderi …”

Çevre savaşçısı diyor ki

Çevre eylemlerinde hep öne çıkan ve Bergama’da siyanürlü altın üretimini hukuk mücadelesi ile sonlandıran 51 yıllık avukat Senih Özay’la Kaynaklar’da çok kısa bir sohbete katıldım.

Özay, Türkiye’de 220 bin avukat ve 24 bin de hakim ve savcı bulunduğunu, hepsinin de durumlarının perişan olduğunu söyledi. “Umudumuz yok” diye ekledi ve özellikle Z kuşağının bir gün bilgisayar, teknoloji, yapay zeka gibi ilgi alanlarından sıyrılıp mutlaka çevre ile ilgileneceğini, sadece bu konuda bir umut besleğini sözlerine ekledi.

Özay’ın bir tespiti de kırsalı yok eden hobi bahçeleriyle uğraşmanın, Bergama’daki direnişten daha zor olduğu.

İBRAHİM ORMANCI

Aşkın gözü kör mü bilemem ama aşığın kendisi bonkör olmalıdır kesin!

***

Alzhemir'a karşı salatalık yiyecekmişiz. Ben ayvayı yiyip duruyordum sayılmaz mı!

***

Kaz gelecek yerden tavuk esirgemeyenler aman dikkat. Sonra kaz gibi yolunup karşımıza çıkmayın ha! 

***

Bak bir yıldız kayıyor sevgilim. Yoksa bir belediye başkanı daha mı partisi tarafından istifa ettiriliyor?