5 bin hayvan Macaristan’dan, 15 bin de Brezilya’dan ithal edeceğiz. Anlaşmalar Kasım’da yapıldı. Geldik bu günlere… Hayvancılık en çok konuşulan, bir o kadar da emek isteyen bir alan olarak görülmelidir. Emeği çok, meşakkati çok, şartları bir o kadar da ağır… Bakmayın 10 yılda 150 milyar teşvik aldığına: yetmez! Vermişler vermesine de, sonrası yok!.. Soran yok!. Eden yok!. Konu bu haliyle, bir soğutulup bir ısıtılan konu gibi; her seferinde daha ağır sorunların eklendiği bir hale bürünmek üzere. Üniversite kürsülerinden iş çevrelerine, kalkınma planlarından, Hükümet programlarına kadar; hatta sivil toplumun da sürekli gündeminde olmasına rağmen “bir dokun, bin ah işit” tarzı vaziyetler ortadadır. Hayvanın besi maliyeti ile piyasa fiyatı arasındaki farkı ay ay hesaplayan Ulusal Kırmızı Et Konseyi (UKON), 2022 boyunca maliyetlerin piyasa fiyatının en az % 10 üstünde olduğunu belirlemiş. Bazı aylar % 20 kadar maliyetler daha fazla olmuş. Bu maliyetleri besi tarafının uzun dönem katlanması mümkün değil. Üretici umutla işlerin düzeleceği ve ak günlerin eninde sonunda geleceği, talihin yüzüne bir gün nasıl olsa güleceği günleri bekliyor. Öncelikle üretici kaynaklı sorunlar var: Köyler terkediliyor, üretici besiden vazgeçiyor, meralar ya maden ocaklarına ya imara açıldı.. Saman bile ithal eder durumda olmak her tür üretimin yetersizliğinin bir göstergesi. Besinin etrafındaki çember daralıyor. Üretim yapan vatandaş yaşlanıyor, genç nüfusun besi ile alakası yok. Çobanlık mesleği tercih edilmiyor, bazı illerde çobanların ¾’ü (Kars, her dört çobandan üçü Afgan) yabancı. Yem fiyatları sürekli artış eğiliminde. Ümitler Kurban Bayramı’na kalmış durumda. Çözüm ithalat değildir. 20 milyon büyükbaş hayvanın olduğu bir ülkede 20 bin hayvan ithalatı piyasaya bir ay müdahale etmek demektir. Sonrasında pazarlama, piyasa hatta talep kaynaklı problemler, girdi maliyetleri, hükümet politikaları ve desteklemelerin de yan çıktısı olan temel meseleler ve “ithalat” gündemin sıcak konularıdır. 2010-2014 arası beş senede 3 milyon; 2015-2018 arası dört senede 4 milyon canlı hayvan ithalatı yapılmıştır. Son 15 senede yapılan ithalatın değeri 10 milyar dolara ulaşmış durumdadır. Bu rakam aynı dönemde besiye verilen desteğin tamamına eşittir. Bu destek kendi tarımımıza, kendi besicimize, kendi üreticimize kendi vatandaşımıza verilebilir ve çok daha katma değeri yüksek sonuçlar alınabilirdi. Üretimden vazgeçen, damızlık ineklerini satıp geçen üreticiyi bugün konuşuyor olmazdık. Bütün bunların belirli plan ve program dahilinde gerçekleşmesi, “yap-boz”lara izin verilmemesi, bunun bir “devlet politikası” haline getirilerek sürekliliğinin sağlanması esas olmalıdır. Her bakan ya da hükümet değişikliğinde konu sil baştan ele alınmamalı ve iyi niyetle başlayan çabaların sonucu alınmadan yeni bir faaliyet alanı ve paket açıklanmamalıdır.