İnsanın yaratılışından itibaren yaşamak için çabaladığı gibi, topluluk olarak yaşamaya başladıkları andan itibaren, kurdukları devletler içerisinde de hayatlarını devam ettirebilmek için uğraş verdikleri hepimizce bilinmekte. Geçmişe dönük insan yaşamı ile bugünkü insan yaşamı arasında gelişen teknolojinin yarattığı rahatlık (Tabiatı yok etme pahasına) dışında, yaradılış fıtratının özelliği olan nefse bağlı hırs hep aynı kalmış ve insan çoğu zaman nefse yenik düşerek *Brütüsleşmiş* hem kendini hem de içinde yaşadığı toplumu huzursuz, mutsuz, güvensiz yaşanılması zor duruma sokmuştur. İslam dinini kabul eden Türkler, Türk olmakla övünür, Türk askeri olmakla gurur duyarız! dünyadaki bir çok mazlum insan, *Türkler bize yardım için gelecek mi* diye bekler. Çünkü Türk olmak *Allah’ın yardımına aracı olmaktır*. Her ne kadar günümüze kadar geçen süre içerisinde bağımsız yaşadığımızı ve 16 büyük Türk devleti kurmuş olduğumuzu övünerek anlatsak da bu devletlerin hangi sebeplerden yıkıldığını, atalarımızın ne gibi hatalar yaptığını, bugün bizlerin, emperyalist kapitalist sömürgeci ülkelerin, içerideki yerli işbirlikçileriyle, Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalayıp bölerek yıkma çabalarına karşı ne tepki verdiğimize, şapkamızı önümüze koyarak düşünelim! Tarihte Büyük Hunlarla başlayan, Osmanlı İmparatorluğu ile 16 değişik isimle var olan Türk Devletlerinin parçalanmasının en önemli üç sebebini şöyle sıralayabiliriz, 1- Düşman ülkelerin desteklediği ayrılıkçı grupların (Boyların) iç ayaklanma çıkarmaları, 2- Hanedanlık içindeki nefislerine ve hırslarına yenik düşenlerin başlattığı iktidar savaşları, 3- Gelişen teknolojiye zamanında uyum sağlayamadığı için dışarıdan alınan borçla ekonomik bağımsızlığın kaybolması. Bugün, 29 Ekim 1923 tarihinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkmaya çalışan, emperyalist kapitalist sömürgeci ülkelerin, ayrılıkçı, terörist gurupların destekçisi yerli işbirlikçilerinin pervasızca davranışları son derece rahatsız edici bir durum arz ederken, kendilerinin vatansever namuslu vatandaş sınıfında olduğunu düşünenlerin çıtlarının çıkmamasının yanı sıra küçük hesaplar peşinde koşup T.C.’yi kuran parti içinde yer alanlara, bir zamanlar bu partinin başkanlığı yapmış olan İsmet İnönü’nün "Bir memlekette namuslular, en az namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memleket için kurtuluş yoktur” sözünü hatırlamalarını tavsiye ederim. Halkın oylarıyla seçilerek, TBMM üyesi olan vekiller: “Devletin varlığı ve bağımsızlığını, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü, milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma; hukukun üstünlüğüne, demokratik ve laik Cumhuriyete ve Atatürk ilke ve inkılâplarına bağlı kalacağıma; toplumun huzur ve refahı, millî dayanışma ve adalet anlayışı içinde herkesin insan haklarından ve temel hürriyetlerden yararlanması ülküsünden ve Anayasaya sadakatten ayrılmayacağıma; büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine ant içerim” diyerek yemin ederler, ederler de sadık kalırlar mı! Yoksa her fırsatta ve son olarak Kadıköy’de yaptıkları gibi, teröristleri ve terörü destekleyip halkın huzurunu mu bozup kendilerini kanunların üzerinde görüp polise karşı mı gelirler? Bu yemin metnine sadık kalmayan ülkeyi bölmeye çalışan emperyalist kapitalist sömürgeci ülkelerin, nefislerinin esiri olmuş hırslı işbirlikçilerinin, sözüm ona kendilerini sivil toplum kuruluşu üyesi olarak adlandıran zevatın, Niccolo Machiavelli’nin yönetmek için; BÖL, PARÇALA, YÖNET sözlerini derinlemesine düşünmeleri (düşünebilirlerse…) faydalı olur! Nefsin öne çıktığı akıl tutulması, hırs sarmalı etkisiyle, düşmanımın düşmanı dostumdur diyerek, beraberce yola çıktığı, ne yazık ki kendisini desteklediklerini düşündüğü, çok yakınındaki Brütüsler tarafından ihanet edilen( etme bulma dünyası), Saraçhane’yi sosyal medyadan ögrendim, diyen, 2016 senesinden itibaren telefonla görüntülü konuşulduğundan habersiz olan, arkasından çevrilen entrikalar ayak oyunlarından sonra sarılıp öpülerek poz vermelerine, bu siyasi görüşe yakın olduğu bilinen bir gazetecinin, Twitter hesabındaki yazısından bir cümleyi burada aktarmam yerinde olur *Siyaset bu denemez. Buna riyakarlık denir* Her şey güzel olacak diyerek başlayıp, bu günlerde mangalda kül bırakmayan demeçlerle ülkemizi her yönüyle ikinci yüz yıla hazırlayacaklarını söyleyerek bol keseden vaatte bulunanlara, Rahmetli Levent Kırca’nın parodilerinde kullandığı,*Tam yerine rast geldi manzara koyduk* Sözüne uygun olan; Ziya Paşa’nın * Ayinesi iştir kişinin lâfа bаkılmаz. Şаhsın görünür rütbe-i аklı eserinde* beyti manzarayı görmemizi sağlıyor. IMF ile olan ilişkileri bitirdikten sonra, kredi kurumlarının gerçek dışı analizlerine, bankalarca oynanan kur oyunlarına alınan tedbirler sayesinde başarıyla karşı koyma sonrasında gelişen sanayi ve etkili dış siyaset neticesinde, içimizdeki Brütüslerin destekçisi olan ABD, İngiltere, Almanya ve diğer sömürgeci kapitalist emperyalist ülkelerin basın yayın organlarında, ülkemiz aleyhine çıkan yazılar, Avrupa’nın şımarık çocuğu Yunanistan’ın ülkemizi her fırsatta ağababasına ve Avrupa’ya şikayet etmesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomi, dış siyaset teknoloji, sanayi yönünde doğru yolda olduğunun göstergesidir. Ahir ömründe yaradılış gayesini unutan hırsına yenik düşen, *Halka hizmet Hakk’a hizmet* demek olduğunu unutanlar karşısındaki düşüncemiz *İnsаnа sаdâkаt yаrаşır görsе dе ikrаh, yаrdımcısıdır doğrulаrın Hаzrеt-i Allаh* (Ziya Paşa) olmalıdır…