İnşaat malzemelerindeki fahiş fiyat artışları ve maliyetlerin artması, birçok inşaat projesinin durmasına neden oldu. Zorluklara mücadele eden sektörde birçok müteahhit proje yapmayı bıraktı. Sektörün yaşadığı sıkıntıları değerlendiren İzmir Ticaret Odası (İZTO) Yönetim Kurulu Üyesi ve Müteahhitler Federasyon Başkanı İsmail Kahraman, “Ülkede yaklaşık 400 bin müteahhit ordusu var. Ancak müteahhitlerimizin neredeyse yüzde 70’i faaliyetlerini ya askıya almış veya sektör değiştirme eğiliminde olduğu gözleniyor” dedi. Orta ve küçük ölçekte proje üreten ve riskli yapıların dönüşmesinde etkin rol alan müteahhitlerin yüzde 70’inin artık sokaklarda proje üretemediğini dile getiren Kahraman, fiyat tutturmakta zorlanan müteahhitlerin bir de ruhsat aşamasında kaybettiği zamanın maliyeti artırdığına dikkat çekti. 

Ismail Kahraman

‘İki taraf da mağdur’


Kentsel dönüşüm ve riskli yapıların dönüşümünde beklenen sonuçların elde edilemediğini aktaran Kahraman, “Binasını kentsel dönüşüme sokan daire sahipleri müteahhitle yaptığı sözleşmedeki rakamın, belediyeden inşaat ruhsatı alınıp inşaata başlanacağı zamanki enflasyon farkına göre tekrar revize edilmesine karşı çıkıyor. Fiyat artışı olmadan yapılan sözleşmelerde müteahhit zarar edeceği endişesi ile sözleşmeyi feshediyor. Malzeme fiyatları fahiş artış gösterince müteahhit ve arsa sahipleri mağdur oldu” dedi. Bu durumun bazı bölgelerde kaos haline geldiğini sözlerine ekleyen Kahraman, “Vatandaşlar, müteahhitte kısmi ödeme yapmış, ara işe başlanacağı zaman müteahhit fark istiyor. Bütçesini anca denkleştiren vatandaşın evi de yıkılınca mağdur oluyor. Uzun ruhsat süreleri nedeniyle iyice geciken projelerde herkes mağdur. İnşaat ruhsat sürelerinin uzun olması enflasyonist ortamda sorunlara neden oluyor. Bu konuda yerel yönetimlerin süreci hızlandırmasının önemli katkı sağlayacak” diye konuştu.

‘Proje yarım kalacak’

İnşaat sektörünün uzun süredir yatay bir seyirde devam ettiğini aktaran Kahraman, “Fahiş fiyat artışları ve yüksek faizler sektörü durağan bir seyre itti; üyelerimiz iş yapamaz hale geldi. En önemli etkenler, finans erişimi, yüksek faizler, yüksek arsa maliyetleri, fahiş malzeme fiyatları, iş gücünde yaşanan sorunlar, bürokratik sorunlar. Bu nedenlerden dolayı proje üretmek oldukça güç. Üretim yapılıp alıcıya ulaşılamazsa finansal sorun yaşanacak ve proje yarım kalacak. Vatandaş konuta erişmek için kredi kullanacak. Ama faizler çok yüksek bu oranlar ve limitler ile kredi ödemesi neredeyse mümkün değil. Özelikle dar gelirli vatandaşların bu kredi oranları ile kenarda bir birikimi yoksa konut alması neredeyse imkânsız” ifadelerini kullandı. Arsa maliyetlerini düşürmek adına kamunun özelikle tarım ve orman vasfı olmayan marjinal arazilerini planlayarak, kentsel dönüşüm ile evini yenilemek isteyen vatandaşlara açabileceğini aktaran Kahraman, “Kentsel dönüşüm yapan müteahhitlere öncelik verilip arsa üretilmesi alım gücüne önemli katkı sağlar” ifadelerini kullandı.

‘Kamu da satsın’

Deprem dirençli şehirler inşa etmek için inşaat malzemelerindeki artışın kontrol altına alınması gerektiğini vurgulayan İsmail Kahraman, “TOKİ nasıl ki kamunun inşaat üretiminde yer alan bir kuruluşuysa temel inşaat malzemelerinde de benzer şekilde devlet yani kamu yer almalı. Kamunun olduğu sektörlerde kartel riski ve tekelleşme riski ortadan kalkar. Demir çelik çimento alçı gibi sektörlerde kamunun söz sahibi olması piyasa dengeleri ve fiyat istikrarı açısından hayatı önem taşıyor” sözlerine yer verdi.

‘Gençler inşaatı istemiyor’

Ülkenin en az yüzde 60 riskli yapı stoğu bulunduğunu belirten Kahraman, “İzmir’de bu oran bir miktar daha yüksek. Yakın tarihte Kahramanmaraş merkezli çok büyük bir deprem felaketi yaşadık. Deprem bölgesindeki yoğun üretim diğer bölgelerde işçi bulmasını zorlaştırıyor. Gençlerimiz inşaatta çalışmak istemiyor. Bu nedenle işçi bulmakta zorlanıyoruz” dedi.


Kaynak: Filiz Erol