İşinizi sevmek zorunda değilsiniz

Abone Ol

Zamanınızın neredeyse üçte birini işte geçirdiğinizde, size en fazla tatmini sağlayacak olanı aramak doğaldır, özellikle de çoğumuzun ne fark yaratacağı ve onları mutlu edecek kariyerleri takip edeceği bu çağda. Bu çağda tatmin duygusunun kelime anlamı biraz boşaltılmış olsa da, yine de herkes bu duygu için mücadele ediyor.

Çalışma yoluyla kendini gerçekleştirme çok yaygın bir şeydir. Ancak hepimizin sevdiği işi yapma lüksü yok. Bazıları bu çağrıyı asla bulamaz, bazıları buna geçiş yapamaz, diğerleri yapmamayı seçer. Gözlemlerime dayalı şunu söyleyebilirim ki, işinin çalışma şartlarından, kazandığı paradan, kariyer planlamasından memnun olmayan kişi sayısı inanılmaz boyutlarda. Her yönden “ben tamamım, mutluyum” diyen kişi sayısı oldukça az. Bu durumu kendinizde ya da çevrenizde gözlemlemeniz genel bir ortalama çıkartılmasını sağlıyor.

İnternet, hobilerini milyonluk işlere dönüştüren, kariyer basamaklarını sarmaşıklara tırmanan maymunlar gibi tırmanan, tutkularını kazanca dönüştüren ve kendilerini işleriyle ifade eden insanların başarı öyküleriyle dolu. Bu hikayeler karşısında kör olmak ve aynısını yaşayamamak farklı ruh durumlarının ortaya çıkmasına neden oluyor. “Bunu ben niye yapamıyorum?” Bu durumun bir başka boyutu, kişilerin kıskançlık durumuna çok daha kolay adapte olmaları. Peki sen bunu yapmak zorunda mısın?

Günümüzde mesleğinizi bulmanız ve sevdiğiniz şeyi yapmanız yönünde büyük bir baskı var ve bu da işinin temel amacını, yani sağlamayı gölgede bırakıyor. Teknolojinin inanılmaz hızı, farklı iş kollarının, daha keyifli ve lüks bir yaşantının daha hızlı ortaya çıkmasını sağlamış durumunda.

Sevdiğiniz şeyi yapmanın ve bunun için para almanın harika bir şey olduğuna ve insanların bunu mümkün olduğunda yapması gerektiğine tüm kalbimle inanıyorum. Sorun şu ki çoğu zaman bu mümkün olmuyor. Özellikle bizim gibi daha az gelişmiş ülkelerde. Eğitim sisteminin başından sonuna kadar, bireylerin doğru kariyer basamaklarına yönlendirilmeleri oldukça zor ve pahalı bir seçenek haline geldi.

İşinizi öncelikle kendinizin (ve/veya ailenizin, sevdiklerinizin) geçimini sağlamak için yapıyorsunuz. Bazı insanlar ilgilendikleri şeylerden daha fazlasını yapmak, ilham almak ve hayatlarında anlam bulmak için hobileri veya etkili nedenleri seçerler. Tutkunuzu günlük rutininiz haline getirmeden artırmanın farklı yolları vardır.

Sizi mutlu eden ve heyecanlandıran bir iş bulacak kadar şanslıysanız bu harika. Bundan en iyi şekilde yararlanın, sizi tatmin eden her anın kıymetini bilin ve değer verin. Bu durumu yaşayan küçük bir azınlığın, sosyal hayatlarında da daha mutlu ve daha yüksek enerjili kişiler olduklarını söyleyebiliriz.

Henüz kendinizi tatmin edecek bir iş bulamadıysanız, çok fazla endişelenmeyin. Bazen ilgi alanlarımızı ve tutkularımızı desteklemek için daha az çekici bir şeyle yetinmek zorunda kalırız. Hedeflediği kariyer için, istediği eğitimi alamayan milyonların olduğunu unutmamalı.

Yeteneklerinizin boşa gitmesine izin vermeyin. Bunun yerine çevrenizi ilgi alanlarınıza daha iyi uyacak şekilde dönüştürmeye ve uyarlamaya çalışın, böylece becerileriniz uygun bir kullanım alanı bulabilir. Çok önemli bir ayrıntı bu. Yetenekleriniz, içinizdeki tutkuyla birleştiğinde birçok görünmez farklı kapı sizin için çalışmaya başlar. Hayal edemeyeceğiniz boyutlarda istenilen fırsatlar karşımıza çıkar.

İşini sevmende sorun yok. Buna tahammül etmekte de sorun yok. Bundan nefret etmek doğru değil; o zaman kesinlikle bazı şeyleri değiştirmeniz gerekir. Nefret kelimesi ile iş kelimesinin bir araya gelmesi, sizi mutsuz ve başarısız kılar.

Hayatınızda yapmak istediğiniz başka bir şey varsa, onu elbette hayatınıza davet edin, ancak bu, onu mesleğiniz haline getirmeniz gerektiği anlamına gelmez. Yazmayı seviyorsanız, sürecin tadını çıkarmak ve kendinizi onun içinde bulmak için (en azından hemen değil) tam zamanlı bir yazar olmanıza gerek yok. Aynı şey diğer sanat türleri, gönüllülük, spor ve benzeri şeyler için de geçerli. Mesleğiniz ile hobilerinizi ve tutkularınızı nasıl bir terazide dengeleyeceksiniz? Bu sorunun yanıtını bulmak kişiden kişiye göre değişkenlik gösteren bir durum. Bunun tek yanıtı sizde.

İşinizin havalı, gösterişli olması ya da ofisinize her girdiğinizde ruhunuzun heyecanla parıldamasına gerek yok, yeter ki hayatınızın geçimini sağlasın ve ondan nefret etmiyor olun. “Sevdiğin işi yaparsan, hayatında bir gün bile çalışmak zorunda kalmazsın” tarzında kişisel gelişim vari cümlelere çok takılmadan, cesaretinizin kırılmasına izin vermeyin. Dışarıdan görünen her şey içine girdiğinde farklı bir yapıya çıkabilir. Bu nedenle, konu tamamen seninle alakalı; sen yapıyorsun.