Kadın ve erkek davranış özelliklerinde yeni yeni tanımlamalar sıkça karşımıza çıkmaya başladı. Eskiden sadece mert ve namert olarak adlandırılan davranış özelliklerine yeni yeni terimler ekleniyor ve ben artık bunları takip etmekte oldukça zorlanıyorum. Çevrenizdeki on kişiden dokuzu size, “Ben insanları hiç tanıyamamışım” der. İşte bunun temeli sürekli değişen davranış modelleridir.

Türkiye’nin ilk olarak “Issız Adam” filmi ile tanıştığı bu farklı erkek davranış tiplemesine gün geçmiyor ki yenisi eklenmesin. “Issız adam” modelini metroseksüel erkek tiplemesi izlerken şimdilerde ise karşımıza sık sık narsist erkek tiplemesi çıkıyor. Peki, nedir bu erkek tipinin özelliği?

Narsist erkek adına yazılıp çizilen birçok şey var ama önce narsist kelimesi nereden geliyor ona bir bakalım. Dünyanın en yakışıklı erkeği olarak bilinen Narkissos, herkesi kendine aşık etmesiyle bilinirmiş̧. Güzeller güzeli kızımız Ekho da görür görmez Natkissos’a aşık olmuş̧. Aşkın en hasta edici yanına sürüklenen Ekho, karşılık bulamadığı aşkını kalbine gömmüş̧. İçten içe Ekho’yu güzel bulan Narkissos ona da yüz vermemiş. Fakat Ekho ne yemek yiyebiliyormuş̧ ne de su içebiliyormuş̧, karşılıksız aşkı karşısında. Her yeri eriyip bitince sadece Narkisosu sayıklayan sesi kalmış̧. O sesiyle de Narkissos için ah etmiş̧; “Sen de benim kadar sev ama kavuşama.”

Narkissos bir gün susamış̧ ve bir dereye inmiş̧. Tam su içecekken suyun yansımasından kendi yüzünü̈ görmüş̧ ve deli divane kendine aşık olmuş̧. Günlerce kendini izlemiş̧, kendine seslenmiş̧ ve bir çıkış̧ yolu bulamamış̧. Ekho’nun ahı tutmuş̧, dillere destan Narkissos aşık olmuş̧ ama kavuşamıyormuş̧. En sonunda içindeki imkânsız aşkla beraber derenin kenarında ölmüş̧. Günler sonra Narkissos’un cesedi aynı yerde bulunmuş̧ fakat bir koku, daha önce kimsenin duymadığı herkesi hayran bir koku ve bir çiçek; Nergis. Oradakiler Narkissos anısına onun adıyla seslenmeye başlamışlar o muhteşem çiçeğe. işte böyle. Nergis çiçeği kökünden gelen bu kelime Yunanca olup eski Yunan mitolojisinde “kendi yansımasına aşık olan genç” özel isminden günümüze kadar gelmiş.

Narsist erkek tipini araştırırken “Eee ben bunu tanıyorum! “ dedim. Sanırım yazıyı okuyunca sizde aynı şeyi söyleyeceksiniz.

Narsislerin en temel özelliği asla hatalarını kabul etmemeleri ve hatta başkalarının en küçük hatalarını çok ama çok büyütmeleridir. Kendi yaptıklarını yok saymaları başlıca özellikleri olup onlara göre bir doğru vardır; o da kendi doğruları!

Onlar, asla hata yapmazlar! Onların hataları varsa bile bunun müsebbibi sizsinizdir. Her şeyi çok iyi bilmeleri ve çıkar odakları olmaları da diğer en belli başlı özellikleridir. Her şey çok güzel giderken bir anda bambaşka olmaları ile onları tanıyabilirsiniz. Narsist, önce seni sinirlendirir sonra da “Aslında sen busun” der. Dengesizleştirip “Ne dengesizsin” der, akıl sağlığınla oynar “Ben seni böyle bilmezdim” der, “Ben olmasaydım, sen ne yapardın?” diyerek seni güçsüz muhtaç kılar.

Bunları görünce üç Nas, bir Felak okuyup hızla uzaklaşmak gerekiyor. Çünkü sizde öyle yaralar bırakırlar ki, iyileşip yeniden hayata dönmeniz biraz zaman bile alabilir. Hatta sosyal medyada “Narsist mağdurları” diye bir oluşum bile var. En temel becerileri insanları manipüle etmektir. İlgi odağı olmak sürekli övülmek isterler. Empati nedir bilmezler. İsterler ki, sadece kendi dedikleri olsun. Ohh ne ala dünya…

Alakasız olacak ama kedi mamalarına zam yapmayın!

Neyse nerede kalmıştık? Bir de tüm bu değişen erkek tiplemelerine karşı kendini korumaya almaya, onların içinde var olmaya çalışan “ Güçlü kadınlar” var.

Yapımda ve yayımda emeği geçenlere teşekkür ederek kimseye eyvallah etmeden ayaklarının üzerinde durmaya birey olmaya çalışan “Güçlü kadınlar”!

Erkekler, kadınlar ne ister diye dalga geçip espri yaparlar. Aslında çok basit. Kadınlar ayakları yere basan ne isteğini bilen, istikrarlı bir hayat yaşamak isterler. Pasif agresif, manipülasyona dayalı, kendine aşık, ya da kararsız ve dengesiz bir hayatın içinde güçlenmek zorunda kalır kadın. İnsan kendinde olmayana, kendinde eksik yanına âşık olur. Tamamlanmak ister. Tamamlanmadığında ise kendi kendine yetmeyi öğrenir. Tıpkı güçlü kadınlar gibi.

Düşünsenize Tolstoy’a göre kadın sadece çocuk doğurmak için, Nietzsche göre kadın doğası gereği kötü ve vahşidir. Kierkegaard’a göre ise kadın olmak talihsizliktir ve Schopenhauer ise kadınları aşağılar. Düşünür ve yazarlar bile böyle söylerken bırakın narsist erkeğe karşı durmayı bırakın kadın güçlenmesin de ne yapsın?

 Güçlü kadınlar; “Bekleyip görelim” değildir. Güçlü kadınlar ikinci seçenek olmayı kabul etmezler. Tercih değillerdir. “Uygun olursa bakarız” asla değillerdir. Güçlü kadınlar kendi değerlerini kendileri belirlerler. Kontrol edilmekten manipülasyondan, sömürülmekten hoşlanmazlar. Neyi, neden istediklerini bilirler.” Hayır” demekten korkmaz, tutarlıdır güçlü kadınlar! Sınırlar vardır ve kimsenin geçmesine izin vermediği kırmızı çizgileri! Bu kadınları; para pul, mal mülk ile etkileyemezsin! Güçlü kadınlar bilir ki her istediğini yaşamazsın. Ne istediklerini bilirler. Yalnızlıktan, yalnız kalmaktan korkmazlar çünkü kötünün içinde olmaktansa yalnız olmak iyidir.

Buruşturup çöpe attığı şeyler için çöp kurcalamaz güçlü kadınlar. Bilirler ki insanlar ile iki defa tanışılır; gelirler iken ve giderler iken… Giden zaten bitmiştir. Güçlü kadınlar eyvallah etmezler. Bilirler ki insan kendini keşfederse dünyayı keşfeder. Fakat kendini fethetmek dünyayı fethetmekten daha zordur. Onun için ki, tüm kadınların bağımlı değil bağımsız olduğu günlerde görüşmek üzere…