Kastamonu, sadece doğal güzellikleriyle değil, aynı zamanda tarihi ve manevi mirasıyla da dikkat çeken bir şehirdir. Şehirdeki türbeler, geçmişin izlerini taşırken, ziyaretçilere ruhani bir deneyim sunarlar. "Kastamonu türbeleri nerede?" sorusu, şehrin gizemli mirasını keşfetmek isteyenler için bir rehber niteliğindedir. Şimdi, Kastamonu'nun gizemli mirasını keşfetmek için türbelerin izinde bir yolculuğa çıkalım.
Kastamonu’da hangi türbeler var?
Benli Sultan Türbesi
Benli Sultan Türbesi, Kastamonu'nun 30 km uzağındaki Ahlat Köyü'nde, Ilgaz Dağları'nın eteklerinde yer almaktadır. Bu türbenin nakşibendi şeyhi olduğu bilinen kişinin doğum yeri belirsizdir. Ancak, dostu Şeyh Şaban-ı Veli'nin 1569 yılındaki ölümünden yaklaşık 3-5 yıl önce, muhtemelen 1563 yılında vefat ettiği tahmin edilmektedir. Külliyenin misafirhane bölümünün ise Yavuz Sultan Selim Han döneminde, yaklaşık olarak 1512-1520 yılları arasında inşa edildiği düşünülmektedir.
Şeyh Muhittin veya Ebu Şâme olarak da bilinen Benli Sultan adı, yanağında büyük bir ben bulunmasından gelmektedir. Türbede toplam yedi sanduka bulunmaktadır ve en büyük sanduka Benli Sultana aittir. Ancak, diğer sandukaların kime ait olduğu ve içindekilerin kimler olduğu hakkında kesin bilgi bulunmamaktadır. Bu sandukaların değerli eşyaları, muhtemelen yakınlarına aittir ancak isimleri belirsizdir.
Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri Külliyesi
Şeyh Şaban-ı Veli Hazretleri Külliyesi, Kastamonu'nun Hanönü ilçesinde, Çakırçayı Köyü'nde bulunmaktadır. M.1471 yılında doğan Şeyh Şaban-ı Veli'nin hayatı, erken yaşta yetim kalmasıyla başlar. Bir hayırsever tarafından himaye edilerek İstanbul'a gönderilen Şaban Efendi, burada gerekli eğitimini tamamlayıp icazetnamesini alarak ilim neşrine başlamıştır. Daha sonra Kastamonu'ya döndüğünde, burada kaldığı yerlerde tanınmaya başlamıştır.
Halveti Tarikatı'nın Şabaniye kolunun kurucusu olan Şaban Efendi, zamanla Honsalar Camisi'ne davet edilmiştir. Daha sonra Seyyid Sünneti Mescidi'ne yakın bir ev bağışlanmış ve burası dergah olarak kullanılmıştır. Şaban Efendi, yaşarken kendisi ve şeyhleri için vakıfname hazırlatmıştır.
1569 yılında vefat eden Şeyh Şaban-ı Veli'nin yerine Osman El Halveti geçmiştir. Türbenin yapımına 1575 yılında başlanmış ve tamamlanması için çeşitli yardımlarla M.1615 yılında tamamlanmıştır. Türbe içinde Şeyh Şaban-ı Veli ve ona ait olduğu düşünülen diğer şahsiyetlere ait on altı lahit bulunmaktadır.
Külliye içerisinde Seyyid Sünneti Efendi'nin kabri ve dergah çevresinde ulamadan, ricalden medfun olanların kabirleri de bulunmaktadır. Külliye alanında yer alan iki büyük konak, şehirdeki sivil mimari örneklerindendir. Bu konaklardan biri müze olarak hizmet verirken, diğeri sergi salonu olarak kullanılmaktadır.
Külliye alanında bulunan Asa Suyu ise incecik akan ve şifalı olduğuna inanılan bir sudur. Ziyaretçiler tarafından büyük önem taşır ve zemzem suyuna benzer özelliklere sahiptir.
Hatun Sultan Türbesi
Hatun Sultan Türbesi, Kırkçeşme Mahallesi'nde, Selçuk Sokağı'nda bulunmaktadır. Türbe, M.1436 yılında Yıldırım Beyazıt'ın oğlu Mehmet Çelebi'nin kızı Candaroğlu İbrahim Bey'in eşi olan, aynı zamanda Fatih Sultan Mehmet'in halası olan Hatun Sultan tarafından yaptırılmıştır.
Kare şeklindeki türbe, kesme ve moloz taşlar kullanılarak inşa edilmiştir ve üzeri kubbe ile örtülüdür. Türbenin içinde ise toplam 8 adet lahit bulunmaktadır.
Müfessir Alaeddin Türbesi
Müfessir Alaeddin Türbesi, Kastamonu'nun kuzeybatısındaki Tevser Tepesi'nin zirvesinde konumlanmıştır. Türbenin ilk kabri, Müfessir Alaeddin'e aittir ve kendisinin Belh veya Buhara'dan geldiği bilinmektedir.
Müfessir Alaeddin, Kuran-ı Kerim'i tefsir eden bir alimdir ve kendisine ait eserler bulunmaktadır. Ayrıca, Hz. Mevlana'nın oğlu Arif Çelebi ile Kastamonu'da bir araya gelmiştir. Arif Çelebi'nin yaşadığı döneme göre, Müfessir Alaeddin'in de aynı tarihlerde yaşadığı tahmin edilmektedir. Ancak, türbede kimin yattığı net olarak bilinmeyen diğer bir zat da bulunmaktadır: Kurban Risalesi Müellifi Mumcuzade olarak bilinen Kastamonulu bir alimdir. Türbenin ilk yapılış tarihi ise belirsizdir.
Türbenin içinde bulunan ve müzeye taşınan bir kitabede, M.1289 yılında Yaman Bin Mehmet tarafından yaptırıldığı ifade edilmektedir. Bu kişinin Candaroğlu Beyliğini kuran Şemseddin Yaman Candır olması muhtemeldir.
Türbede bulunan bazı mezarların kimlere ait olduğu kesin olarak bilinmemektedir. Ancak, bazı mezarların üzerindeki tarihler ve kayıtlar, bazı kişilerin kimlikleri hakkında ipuçları vermektedir. Örneğin, 4. kabirde M.1870 tarihiyle Sırtlı Hoca Ali Senai Efendi'nin, 7. kabirde ise M.1813 tarihiyle İzbelizade Mehmet Bey'in gömülü olduğu bilinmektedir. İzbelizade Mehmet Bey'in Türkistan'ın Belh şehrinden geldiği ve tefsir okuttuğu da diğer kayıtlardan öğrenilmektedir.
Yılanlı Dergahı ve Abdülfettah-ı Veli Türbesi
Yılanlı Dergahı ve Abdülfettah-ı Veli Türbesi, Selçuklu Darüş-Şifası'nın içinde yer almaktadır. Hastanenin H.671/M.1272 yılında yapıldığına dair kitabeden anlaşılmaktadır. Şifa evinden günümüze sadece bu giriş kapısı kalmıştır. Türbenin duvarları harçla moloz taşından yapılmış olup, çatısı ahşap malzemeden yapılmış ve üzeri kiremitlerle kaplanmıştır.
Türbede, Abdülkadir Geylani Hazretleri'nin evladı olan Abdülfettah-ı Veli sülalesinden kişilerin kabirleri bulunmaktadır. Abdülfettah-ı Veli Hazretleri'nin tahmini vefatı da M.1272 yıllarına rastlamaktadır ve Kastamonu'ya irşad etmek amacıyla gelmiştir.
İsa Dede Türbesi
İsa Dede Türbesi, Atabey Camisi'nin doğu giriş kapısının hemen karşısında bulunmaktadır ve büyük kemerli bir tonozla örtülüdür. Türbenin ön cephesinde ve yan cephesinde toplam üç pencere bulunmaktadır. Candaroğulları Dönemi'nde, yaklaşık olarak 1400'lü yıllarda inşa edilmiştir. Türbede yatan kişiye Bayram-ı Şeyhi İsa Dede adıyla hitap edilmektedir.
İsa Dede, Ankara'da medfun olan Hacı Bayram-ı Veli Hazretleri'nin halifesi ve damadıdır. Türbede üç adet sandukalı mezar bulunmaktadır. Bu mezarlardan biri, kuzey tarafındaki makberede yatan Maden Dede'nin halifesi Veli Dede'ye aittir denilmektedir. Diğer üçüncü mezarın kimliği ise bilinmemektedir.
Aşıklı Sultan Türbesi
Aşıklı Sultan Türbesi, Kale Kapısı mevkiinde, Kümbet Sokağı'nda bulunmaktadır. Türbenin alt katında beş adet sanduka bulunmaktadır ve bu sandukalardan ortadaki zat halk arasında Yanık Evliya olarak bilinen Aşıklı Sultan'dır.
M.1116 tarihinde, Selçukluların Bizanslılardan kaleyi almak için savaştığı dönemde, Türk kuvvetleri komutanı olan Aşıklı Sultan, bir okla vurularak şehit olmuştur. Aşıklı Sultan'ın şehit düştüğü yere defnedildiği ve türbenin bu yerde, muhtemelen Çobanlar veya Candaroğulları'nın ilk devirlerinde inşa edildiği düşünülmektedir.
Türbedeki sol taraftaki kabir, bir şehit ve ikincisi Mağripli Mehmet Ağa'ya aittir. Sağ tarafta ise 4. ve 5. sandukaların kimlere ait olduğu net olarak bilinmemektedir.
Atabeygazi Camisi ve Türbesi
Atabeygazi Camisi ve Türbesi, Kastamonu'da dört Ata Bey'den hangisinin yaptırdığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, muhtemelen Muzaffer Yavlak Arslan döneminde yaptırılmış olabilir.
Caminin kitabesinden M.1273 yılında inşa edildiği anlaşılmaktadır. Bu cami, önceden bir başka dini yapı olan Fetih Camisi'nin yerine inşa edilmiştir. Kesme ve moloz taşlar kullanılarak yapılan caminin ahşap direkli ve ahşap tavanlı olması nedeniyle giriş kapısından mihraba doğru sıralanan ahşap direklerden dolayı "Kırk Direkli Cami" olarak da adlandırılmaktadır.
Türbe, cami kıble duvarının doğusuna bitişiktir ve moloz taştan harçla sekiz köşeli bir yapıya sahiptir. Dış cephesi yuvarlak olup, tuğlalardan süslemeli vaziyette kaplanmıştır. Ancak, zamanla sırlı olduğu anlaşılan tuğlaların sırları bozulmuştur. Türbenin içinde üç adet sanduka bulunmaktadır. En büyük sandukanın Atabey'e ait olduğu, onun yanındakinin kızı ve diğerinin ise Şehit Kırkkızlar'dan birine ait olduğu söylenmektedir. Cami ile türbe arasında bulunan beş sandukanın ise kimlere ait olduğu belli değildir.
Karanlık Evliya Türbesi
Karanlık Evliya Türbesi, Kastamonu'nun Yavuz Selim Mahallesi'nde, türbe sokağında yer almaktadır. Vakıflar İdaresi tarafından şahsa satılan bahçenin içinde bulunur. Bina, kesme taşlar kullanılarak sekiz köşeli ve iki katlı olarak inşa edilmiş olup, üzeri taş sivri bir külah ile örtülmüştür.
Türbenin sandukasına, alt katta basit kemerli bir kapıdan girilmektedir. Yanında sonradan eklenmiş bir mescit bulunmaktadır. Türbe, tamamen Selçuklu mimari tarzının bir örneğidir. İki katlı olması ve inşaat tekniği, bu mimari tarzı doğrulamaktadır. Ancak, türbenin üzerinde herhangi bir kitabe bulunmamaktadır. Ayrıca, yazılı kaynaklarda da türbe hakkında başka bilgiye rastlanmamıştır. Kastamonu'nun en eski türbelerinden biri olarak kabul edilir.
Türbenin mimarisinden dolayı, yapısal özelliklerinden dolayı bu eserin Çobanlar Devri Hükümdarlarından birine ait olduğu tahmin edilmektedir.