Kültür Endüstrisi-1

Abone Ol

Theodor W. Adorno, Kültür Endüstrisi kitabında sanatın nasıl ticari bir araç haline geldiğinden bahseder. Kitaba göre günümüzdeki her şeye kültürden benzerlik bulaşmaktadır. Siyasal söylemler bile bundan etkilenmektedir. Tekelleşmenin etkili olduğu noktada bütün kitle kültürü birbirine benzer. Artık tekelleşmeyi gizlemek gibi bir kaygı da güdülmemektedir. Zira bunu yapanlar ne kadar sesleri çıkarsa o kadar güçlü olurlar. Sinema ve radyo artık kendilerini sanat gibi göstermek zorunda değillerdir. Sanat yapmaları gerekirken propagandayı meşrulaştıran bir ideoloji aygıtı haline dönüşmüşlerdir.
Bu işten çıkarları olanlar teknolojik terimlerle kültür endüstrisini süslemeyi severler. Ekonomik açıdan güçlü olanlara hizmet etmeye başlar bir yerde kültür endüstrisi ve manipülasyonun da etkisiyle gittikçe güçlenir. Eserin yapısal özelliklerindense artık her şey seri üretime dönmüştür. Bunun sebebi günümüzdeki ekonomik koşullarda aranmalıdır.
Telefonun ortaya çıkışıyla bazı şeyler değişmiştir. Radyo tek taraflı bir kanal olduğu için otoriter olandır ve dinleyici bu bağlamda anlatıcıya mahkumdur. Yönetici konumundakiler kafalarındaki ideal düzene uymayan hiçbir şeyi onaylamaz veya üretmezler. Tüketici daima hiyerarşik düzendeki yerine hâkim olması adına kitle endüstrisi tarafından manipüle edilir. Kişi daima kendi seviyesine uygun davranmalıdır.
Tüketiciler propaganda ve sürekli reklama maruz bırakılan birer istatistikten ibaret olurlar. Yaş, cinsiyet, ırk gibi demografik yapılara göre ayrıştırılan istatistik malzemesinden başka bir şey değillerdir. Kültür endüstrisinde belirlenen fiyatlar hiçbir zaman yapılan işin değeri veya ortaya çıkan ürünün niteliğiyle ilişkilendirilmez. Televizyon için radyo ile sinemanın sentezi hedeflenirken, estetik kaygılar arka planda kalırlar. Sanat göz göre göre hiçe sayılır. Bu da sermayenin zaferidir. Ne kadar kendi fikirlerini yansıttıklarını düşünseler de en nihayetinde otorite sahibi olan iktidarın bir yansımasıdır ortaya çıkan işler.
Eskiden çizilen bir resme kondurulan tek fırça darbesiyle bile resmin anlatmak istediği duygu ve düşünceler ne denli değişiklikler gösterirdi. Bunları üreten kişiler gerçekten sanat yapmak ve sanatı anlatabilmek için yaparlardı. Gösterilen o kadar emek o kadar çaba günümüzde kültür endüstrisine dönüşerek her şeyin tek tipleştiği, sonu başından belli hikayeler, hep aynı ritimdeki kalitesiz müzikler, birbirine benzeyen dizi film karakterlerini yerine bıraktı. Hiçbir sanat kaygısı bulunmaksızın sermayenin çarkında ezilip gitmiştir. İster çalışırken olsun ister boş vakitlerde olsun her koşulda bu düzenin ayakta kalması mümkündür. Hiçbir yer zaman dinlemeyen bu endüstrisinin en büyük mağdurları da yine tüketicidir.
Stil yokluğundan dolayı hedef gösterilen liberalizmin, tüm stillerin en katısı olan kültür endüstrisinin bir sonucu olduğu ortaya çıktı. Konunun sanatsal düzlemindeki incelemelerini sıkıcı bulan kimseler kültür emperyalizminin içinde kendilerine rahatlıkla yer edinebilirler.
Tüketimin ve üretimin her noktasına hâkim olan kültür endüstrisi yenilikçi fikirleri de eler. Böylelikle sürekli birbirinin benzeri sığ düşünceler ortaya çıkar. Medyanın gücüne güç kattığı bu süreçte kültür endüstrisi en çok da manipüle etmesi gereken kitleleri olan patronları mutlu etmiştir. Her sürekli olarak akışın içinde yürümeli, biri bitip diğeri başlamalı ki seri üretimin de bir kazancı olsun. Seri üretim mantığıyla sanatın yok olduğu bir gerçeklikle karşı karşıyayız.