Doğa harikalarının buluştuğu efsanevi şehirlerimizden Mardin eşsiz doğal güzellikleriyle inanılmaz güzellikte olan coğrafyasıyla göz kamaştırıyor ayrıca Mardin'e gidip görmeden gelemeyeceğiniz çok güzel noktalar mevcut. Sizler için Mardin'e gidip görmeden gelemeyeceğiniz en iyi yerleri derledik...
Kasımiye Medresesi
Kasımiye Medresesi, Mardin'de bulunan ve tarihi Artuklular dönemine kadar uzanan önemli bir yapıdır. Yapımına Artuklular döneminde başlanan medrese, Timur dönemindeki Moğol saldırıları nedeniyle yarım kalmış, ancak 15. yüzyılın sonlarına doğru Akkoyunlu sultanı Kasım ibn Cihangir tarafından tamamlanmıştır. Medrese, hizmet verdiği dönemde bölgenin en önde gelen eğitim merkezlerinden biri olarak bilinir. 16. yüzyılda Mardin'de en fazla maddi kaynağa sahip olan medrese olduğu kaydedilmiştir. Ancak I. Dünya Savaşı sırasında medrese kapanmıştır. Yapı, iki mescidin yanı sıra bir türbe ve bir çeşmeye de ev sahipliği yapmaktadır. Efsanelere göre Kasım Paşa burada öldürülmüştür. Rivayete göre, Kasım Paşa'nın kız kardeşi, ağabeyinin katledilmesinden sonra kanlı gömleğini alarak medresenin eyvanındaki duvarlara sürmüş ve ağıtlar yakmıştır. İddiaya göre, bu duvarlara su döküldüğünde, hala gömleğin kan izleri belirginleşmektedir. Duvardaki izlerin bu olaydan kaldığına inanılır.
Zinciriye Medresesi
Sultan İsa Medresesi, Mardin'de yer alan tarihi bir yapı olup, Zinciriye Medresesi veya İsa Bey Medresesi olarak da bilinmektedir. Bu medrese, Mardin'in son Artuklu hükümdarlarından biri olan Sultan İsa tarafından yaptırılmış ve inşası 1385 yılında tamamlanmıştır. Medrese, külliye olarak inşa edilmiştir; yani, bir medrese, cami, kurucusuna ait bir türbe ve diğer unsurların iki avlu etrafında düzenlendiği bir dini kompleksten oluşmaktadır. Bu tarihi yapı, geçmişte Mardin Müzesi'ne de ev sahipliği yapmıştır. Kompleksin inşası, üzerinde kurucu Sultan İsa'nın adının ve Hicri 787 yılının 2 Muharrem tarihinin yer aldığı birkaç yazıtta belgelenmiştir. İçerisinde kurucu için tasarlanmış bir türbe odası bulunmaktadır, ancak Sultan İsa bu türbeye defnedilmemiştir. Yapı, Osmanlı döneminde büyük bir restorasyon geçirmiş, bu süreçte taş işçiliği büyük ölçüde yenilenmiştir. 1932 ile 1950 yılları arasında, ana avlunun güney revakı kısmen çökmüş ve portalın üst kısmındaki bazı süslemeler kaybolmuştur. Bu unsurlar, 20. yüzyılda restore edilmiştir. 2006 yılı civarında, yapı yeniden restore edilerek temizlenmiş ve eski taş işçiliğinin büyük kısmı yeni taşlarla değiştirilmiştir.
Mardin Arkeoloji ve Etnografya Müzesi
Mardin Müzesi, Mardin'de bulunan arkeoloji ve etnografya müzesidir. Bölgenin tarihsel ve kültürel zenginliklerini gözler önüne seren müze, çeşitli arkeolojik ve etnografik koleksiyonlara ev sahipliği yapmaktadır. Arkeolojik koleksiyonlarında Bronz Çağı'ndan başlayarak Asur, Urartu, Helenistik, Ahameniş İmparatorluğu, Roma İmparatorluğu, Bizans İmparatorluğu, Selçuklu, Artuklu ve Osmanlı İmparatorluğu dönemlerine ait tabletler, silindir ve damga mühürler, kült kapları, figürinler, metal iğneler, takılar, seramikler, altın, gümüş ve bakır sikkeler, gözyaşı şişeleri ve kandiller sergilenmektedir. Etnografya bölümünde ise Mardin ve çevresine özgü gümüş işlemeciliği örnekleri olan kolyeler, küpeler, bilezikler, halhallar, alınlıklar, eski giysiler, kılıçlar, kahve takımları, hamam eşyaları, tespihler, ısınma araçları ve bakır eşyalar yer almaktadır. Müze binası, 1895 yılında Antakya Patriği İgnatios Behnam Banni tarafından Süryani Katolik Patrikhanesi olarak inşa edilmiştir. Binanın doğu kısmında Meryem Ana Kilisesi yer almaktadır. Yapı, uzun yıllar dini amaçlarla kullanılmış, daha sonra askeri garnizon, çeşitli siyasi partilerin merkezi, kooperatif binası, sağlık ocağı ve polis karakolu gibi farklı amaçlar için hizmet vermiştir. Bakanlık, binayı Süryani Katolik Vakfı'ndan satın almış ve 2000 yılında restore ederek, Zinciriye Medresesi'ndeki eserlerin taşınmasıyla birlikte Mardin Müzesi olarak ziyarete açmıştır. Müze, idari birimlerin bulunduğu bir başka bina ile birlikte iki ayrı yapıda hizmet vermektedir. Güney cepheli U planlı ve üç katlı olan bu yapı, geleneksel Mardin ev mimarisinin belirgin özelliklerini yansıtır. Üç katlı tasarım, arazinin eğimi ve parselin derinliğinden kaynaklanmaktadır.
Mardin Kalesi
Mardin Kalesi, Mardin'de yer alan tarihi bir yapıdır ve "Kartal Yuvası" olarak da bilinir. Kale, şehrin geniş bir alanına hâkim olan zirvede, stratejik bir konumda kurulmuştur. Sümerler, Babil, Mitanniler, Asurlular, Persler, Romalılar, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Hamdaniler, Selçuklular, Artuklular, Karakoyunlular, Akkoyunlular, Safeviler ve Osmanlılar gibi birçok medeniyetin izlerini taşıyan, tarih boyunca büyük öneme sahip bir kaledir. Milattan sonra 330 yılında, ateşe ve güneşe tapan Şad Buhari isimli bir kral, Mardin Kalesi'ne yerleşir. Burada kaldığı süre zarfında iyileşen kral, kalede kendisi için bir kasır inşa ettirir ve 12 yıl boyunca burada yaşamını sürdürür. Daha sonra, Pers ve Babil'den birçok asker ve sivili getirerek Mardin'de yeni yerleşim alanları kurdurur. Bu dönemde, halkın etkisiyle milattan sonra 442 yılına kadar kale gelişim gösterir. Ancak, milattan sonra 442'de veba salgını kalede yaşayanların hayatını kaybetmesine neden olmuştur ve bu nedenle MS 542'ye kadar Mardin Kalesi kullanılmamıştır.
Deyrulzafaran Manastırı
Deyrüzzaferân Manastırı, Mardin'in 3 kilometre doğusunda yer alan, 5. yüzyılda inşa edilmiş bir Süryani manastırıdır ve Süryaniler için önemli bir dini merkezdir. Manastır, Mor Hananyo Kilisesi, Azizler Evi, Meryem Ana Kilisesi ve Güneş Tapınağı gibi önemli yapıların yanı sıra tarihi bir Süryanice İncil ve kutsal taş barındırır. Ayrıca, manastırın içerisinde ilk tıp fakültesinin kurulduğu söylenmektedir. Kuruluşundan kalan mozaikler hala korunmaktadır. Manastırın en dikkat çekici özelliklerinden biri, içinde 52 Süryani patriğinin mezarının bulunmasıdır. 2021 yılında, Deyrüzzaferân Manastırı, UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi'ne dahil edilen Tur Abdin bölgesindeki dokuz kilise ve manastırdan biri olarak tanınmıştır.