Muhtarlar, vatandaşın devlete ulaşabileceği en yakın adrestir. Sığınacakları, yakınacakları, her anlamda çaresizliklerini giderecekleri yerdir. Avrupa’da galiba bir Fransa’da, bir de bizde muhtarlık sistemi var. İki ülkede de muhtar, seçimle iş başına geliyor. Öncelikle gücünü vatandaştan alıyor. Ancak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ülkeyi yönettiği günden beri muhtarlara ayrı bir önem verdi. Onları, mahallelerinde kendisinin temsilcisi ilan etti.
Bu yüzden muhtarlar, sorunların çözümünde pek zorluk yaşamıyor. Her kapı açılıyor onlara.
Ama son zamanlarda “Muhtarlık kalksa iyi olur” tarzında bir kamuoyu oluşturma gayreti gözleniyor. Bunu savunanlar, mahalle muhtarlarını hedef almışlar. “Köy muhtarlıkları kalabilir” diyorlar.
Türkiye’de 2024 seçimleriyle seçilmiş 32 bin 238 mahalle muhtarı, 18 bin 278 köy muhtarı görev yapıyor. Onları sadece nüfus sureti, ikametgah temin etme görevi ile sınırlamak çok yanlış. Belediye, polis, her zaman onların desteğiyle çalışıyor. Polis, bir yere baskın yapacaksa, gece yarısı sıcak yatağından muhtarı kaldırıp onunla birlikte harekete geçiyor. Muhtarlar, devletin her kademesine ulaşılabilme aracı olarak önemli bir görev ifa ediyorlar. Mahallede ihtiyaç sahiplerini tanıyor, onlara destek veriyorlar. Şüpheli birilerini gördüklerinde gerekli yerlere bildiriyorlar. Dertleri, sevinçleri paylaşıyorlar. O yüzden muhtarlık müessesesi, hepimiz için önemli ve zaruridir. Onlara sahip çıkalım.
Köy muhtarlarına gelince; öncelikle köyleri mahalle statüsüne dönüştürmek hataydı. Bu yüzden mevcut şartlarda onların işi, mahalle muhtarlarından daha da zor ve sıkıntılı.
Sonuçta muhtarlığın kaldırılmasını isteyenlerin, öncelikle bu gerçekleri idrak etmesi gerekir. Aksine devlet, onları daha büyük yetkilerle donatmalı ve işlerini kolaylaştırmalıdır.
Muhtarlara ödenen 18 bin 500 liranın da bir kıymet-i harbiyesi yoktur.
Türkiye’de yaşlı olmak
Pek çok dünya ülkesinde olduğu gibi Türkiye’de de yaşlı nüfus, giderek artış gösteriyor.
Bunun temelinde genç evliliklerin uzun ömürlü olmaması yatıyor.
Teknoloji, sağlık alanında yenilikler, dikkatli yaşam kültürünün gelişmesi gibi faktörler, yaşını almış bireyleri, biraz daha ömürlü kılıyor.
Ancak şimdilerde “Sessiz Kuşak” olarak isimlendirilen bu grup, hak ettiği ilgiyi ve saygıyı da gereğince görmüyor. Devlet, 65 yaş üstü insanımıza kefil olmuyor. Güvenmiyor. Bu grubu “Gidici”, “Bunak”, “Geleceği olmayan” diye nitelendiriyor.
Seçimde ona oy kullandırıyor. Onun oyuyla iktidara gelip ülkeye hükmediyor ama oyuyla menkul olan aynı kişi, 65 yaş üstü vatandaşa kredi vermiyor, tapu işleminde sağlık raporu istiyor. Bu da yetmezmiş gibi yeterince emekli maaşı ödemeyerek, onu ikinci baharında zora sokuyor.
Onun için Türkiye’de yaşlanmak, keyifli bir süreç değildir.
Bu grup insanımıza “Sessiz kuşak” denmesi de isabetli bir tanımlamadır.
Rapçilere dikkat!
Türkiye’de ciddi bir sorun var: Madde bağımlılığı. Bağımlıların sayısı da her geçen gün artıyor.
Polis, ciddi bir mücadele içinde. Ama kökünü kazıyamıyor.
Bu piyasada at koşturan birileri de var:
Rapçiler.
Sözde şarkılarında uyuşturucu reklamı yapıyor ve gençleri alenen zehirliyorlar. Mimlenmiş isimler var. Tutuklanıyor, serbest bırakılıyorlar.
Bazı arabesk sanatçıların da bu yayılmaya destek verdiklerini cümle alem biliyor.
Ne olup bittiğini net görüyoruz ama çözüm üretemiyoruz.
Suçluyu tanıyoruz ama elimizden fazlası gelmiyor.
İnsanı kahreden de bu işte.
İBRAHİM ORMANCI
Kurban fiyatları ateş pahası. Nişanlına koç gönderemeyeceğiz oğlum. Nişanı bozalım, kurban bayramından sonra tekrar nişan yüzüğü takalım size!
***
Fransa'da trafikte ''Kadın gibi sür'' kampanyası başlatılmış. Türkiye'deki kampanyanın ismi ''İnsan gibi sür'' olmalı kesin!
***
Türkiye'de doğum hızı düşüşteymiş. Hayat pahalılığı karşısında dokuz doğurup duruyoruz ya!
***
Bir simit 15 TL olmuş. Eskiden maaşı alınca bizimkileri dışarıda yemeğe götürüyordum. Şimdi ancak onlara simit alabiliyorum!