Bir müzeyi gezmek orada bulunan eserlerle ilgili bilgi almak en kolay iş. Ücretliyse ücretini verirsiniz, kartınız varsa gösterir geçersiniz. Peki o tarihi eserin bulunması ve sergilenmesi için verilen emekler hiç aklınıza geldi mi? Bizler basit olanı yapıyoruz.
Arkeolojik kazı çalışmasında bulunanlar ve yurtdışından ülkemize getirilenler. Burası gerçekten önemli… Çünkü ülkemize ait olup bir şekilde kaçak yollarla dışarı çıkartılan sayısız tarihi eser var. Hem maddi, hem de manevi amaçla çıkarılan eserlerin geri dönmesi, ülke tarihimize ışık tutmak açısından değerli.
Ülkemizin tarihi eser kaçakçılığı ile mücadelesi, Osmanlı dönemine dayanıyor. O yıllarda uluslararası kazılara izin verilirken, yabancı heyetlerin çok sayıda eseri beraberinde yurt dışına götürdüğü tespit edilmiş. Osmanlı devleti, bu meseleyi çözmek için 1869 yılında ilk yasal düzenleme olan Asar-ı Atika Nizamnameleri’ni yürürlüğe koymuş.
Asar-ı Atika Nizamnameleri ile ilgili bir parantez açmak istiyorum. Asar sözcüğü Arapça kökenli bir kelime olup, eserler kelimesinin çoğuludur. Yani izler ve alametler anlamındadır. Atika sözcüğü ise yine Arapça kökenli bir sıfat olup eski anlamını taşımaktadır. Bu bilgiyi de verdikten sonra kaldığım yerden devam edebilirim.
Ancak 7 maddelik Asar-ı Atika Nizamnameleri yetersiz kalınca Osmanlı Devleti, yapılan düzenlemelerle 1874 yılında Asar-ı Atika Nizamnameleri ile yurt dışı kaçakçılığının önüne geçmeye çalışıyor. Bu yasadaki en köklü değişiklik ise müzelerin başına getirilen bir Türk olarak Osman Hamdi Bey’in geçmesiyle gerçekleşiyor. 1884 tarihli Asar-ı Atika Nizamnamesi ile kazıdan çıkan eserlerin tamamı devlet malı sayıldı, hiçbir eserin yurt dışına çıkarılmasına izin verilmedi. Bu yasa günümüze kadar geliştirilerek geldi.
Geçmişten bugüne uzanan mücadelede Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın da önemli çalışmaları var. Bakanlık bünyesinde bulunan Kaçakçılıkla Mücadele Daire Başkanlığı dünyanın her yerinde Anadolu menşeli ürünleri bulmak için çalışıyor.
Bakanlık bünyesinde görevlendiren 50 kişilik ekip tarafından, Anadolu kaynaklı ürünleri bulmak için dünyanın önde gelen müzayedeleri ve sanat evlerinin katalogları takip ediliyor. Her yıl binlerce eserin dönüşü için adeta dedektif titizliğiyle çalışılırken, 1980 yılından bu yana 25 bine yakın eser Türkiye’ye getirildi.
Sadece 2023 yılında 3 bin 16 eserin Türkiye’ye dönüşünün sağlandığını duyurdu bakanlık. En fazla kaçak eserin, komşu ülkemiz Bulgaristan’da bulunması da bana göre pek tesadüf değil.
Dünyanın çeşitli yerlerinden eserler Türkiye’ye getirilirken Kültür ve Turizm Bakanlığı web sitesinde yer alan kayıtlara göre, en çok ABD’den kaçak eser girişi sağlanmış. Kaçırılan ürünlerin arasında para kadar küçük ürünlerin yanı sıra cami kapısı gibi büyük eserler de bulunuyor.
Yazıda bahsettiğim gibi bu işler o kadar kolay olmuyor. O yüzden bir müzeyi gezerken değerini iki kere düşünelim ve sahip çıkalım. Bu eserler hepimizin tarihi.