Prof. Dr. Naci Görür, son araştırmalarında Marmara fayı ve onun kollarının stres biriktirdiğini belirtiyor ve İstanbul'da bir deprem riski olduğunu vurguluyor. Görür'e göre, Marmara fayının kuzey kolunda bulunan Kumburgaz veya Adalar faylarının kırılma olasılığı bulunuyor ve bu durumda 7,2 ile 7,6 büyüklüğünde bir depremin yaşanması bekleniyor. Bu, İstanbul için minimum bir deprem büyüklüğüdür.
Araştırmalarında deniz tabanında fayları inceleyen Görür, Tekirdağ fayının kırılma olasılığını düşük görüyor ve enerjisinin önceden boşaldığını belirtiyor. Bu tahminler, 1999'dan 2014'e kadar yapılan araştırmalara dayanmaktadır.
Görür, İstanbul'un zemininin genel olarak iyi olduğunu söylemekle birlikte, Avrupa Yakası'nın kayma hızının daha fazla olduğunu ve bu nedenle daha riskli olduğunu ifade ediyor. Zeminin inşaat sürecinde dikkate alınması gerektiğini vurguluyor.
Ayrıca, bina inşası sırasında zeminin önemli olduğunu belirterek, yetersiz zemin analizi yapan inşaatçıların hayal kırıklığı yaşayabileceğini söylüyor. Binaları tehdit eden en büyük faktörün ivme olduğunu ve özellikle kıyı bölgelerinin bu ivmeye daha fazla maruz kaldığını vurguluyor.
Sıvılaşmanın da tehlikeli olduğunu belirten Görür, İstanbul'da sıvılaşma bölgelerinin genellikle akarsu vadilerinde bulunduğunu ve Avrupa Yakası'nda daha yaygın olduğunu ifade ediyor.
Görür ayrıca, İstanbul'un yüzde 60'ının gecekondu mantığıyla inşa edildiğini ve bu binaların deprem haritalarına uygun olmadığını belirtiyor. Bu nedenle olası bir depremin yıkıcı etkisinin büyük olabileceğini söylüyor ve İstanbul'un altyapı ve yapılaşma sorunlarının çözülmesi gerektiğini vurguluyor.
Son olarak, İstanbul'da 100 bin kadar binanın olası bir depremde yıkılabileceğini ve bu durumda 20 bin binanın yıkılmasının bile 800 bin kişinin can güvenliğini tehlikeye atabileceğini belirtiyor.