Stres kelimesi ilk olarak bilim dünyasında yerini 17. Yüzyıl’da aldı. İlginçtir ki, stres kelimesini psikologlar yerine ilk olarak fizikçi Robert Hook kullanmıştır.
Sanırım nu kelimenin ilk kullanımı, ilk defa çıkışı ile ilgili olarak bir fizikçi tarafından kullanıldı. Çünkü sanayi devriminin başlaması ile birlikte iş gücü yanında buharlı makineler kullanılmaya başlandı. Ve bu buharlı makineleri üreten insan onların bozulabileceğini, dinlenmesi gerektiğini tahmin etmedi. Tıpkı bir başka insanda insanın nasıl yaralar açabileceğini, onun tüm düzenini bozabileceğini tahmin etmediği gibi. İşte bu makinelerin durumunu gözden kaçıran insan, makinenin bozulması üzerine fark etti ki makinelerin bile dinlenmeye, mola vermeye, anlaşılmaya ihtiyacı var.
Hayatımızın temel kavramlarından biri haline gelen bu kelime ilk olarak buharlı makinelerin bozulması sonucu ortaya çıktı. Sonra baktılar ki, sadece makineler değil insanlar da bozulabiliyor. Tam da burada 17. Yüzyıl’da felaket, bela, musibet, dert, keder, elem; 18. ve 19. Yüzyıllara gelindiğinde ise güç, baskı, zor anlamlarında objelere, kişiye, organa ve ruhsal yapıya yönelik olarak kullanılmıştır.
İnsan da bozuluyordu…
Tüm vücudumuz üzerinde etkisi bulunan bu manyak durumun üç aşaması var. Bu üç durum: uyum ya da direnme ve tükenme.
Yaşanılan bu durumlar tüm beden ve zihnimiz üzerinde etkili olmakta.
Türkiye’de günden güne artan antidepresan kullanımı, narsist kişilik tanımları, psikoloji servislerinde randevu bulmanın zorluğu ve her gün hayatımızda olan intihar, öldürme, aile içi katliamlar, kavga olayları ülkedeki insanların da ayarının bozulduğunun açık ve net göstergesi.
Hem bireysel hem de toplumsal olarak bozulmuş durumdayız.
Stres mi yaşıyorsunuz; yürüyüş yapın, bir uzmana başvurun, kitap okuyun, yok tatile çıkın gibi öneriler var.
He yavrum he…
Var da var ….
Stresle başa çıkma yolları için birçok şey önerilmekte. Uzatmayacağım. Bunları hepiniz biliyorsunuz. Ancak ve ancak ve hatta gözden kaçan bir durum var.
Hiçbir sonuç sebepsiz değildir.
Bunu en güzel bilim adamı Hans Selye anlatır. Stres varsa stresör de vardır. Yani o durumu oluşturan etken.
Herkesin görmezden geldiği bizi kör kuyunun içine düşüren etken ya da kişi oluyor stresör.
Ne güzel söyler Münir Nurettin Selçuk; beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın…
Yaşadığımız durumdan kurtulmanın en mantıklı çözümü stresörden kurtulmak!
İlişkiler kanser gibidir. Önce bir bölgede başlar eğer kesip atmazsak tüm bedeni sarar. Onun içindir ki kitap falan hikâye…
Midenizi ağrıtan, uykunuzu kaçıracak ne varsa oradan uzaklaşın. Ne de olsa erkekliğin onda dokuzu kaçmaktır.
Bazen kaçmak gerekir.