Nifak…
Ferit Reyhan Sümer
Geçmişte olduğu gibi, günümüzde de kişisel hırslarının esiri olarak çıkarları doğrultusunda, ülke insanının refah içinde yaşaması için yapılan olumlu işleri ve bunları yapanları ve eksik gördükleri yerlerin düzeltilmesi için yapıcı düşüncelerini açıklamak yerine, emperyalist kapitalist sömürgeci ülkelerin dostluğunu! aldıklarını zannedip taşeronluğunu üstlenerek, onların istekleri doğrultusunda gerçek dışı söylemlerle milleti yanlış yönlendiren münafıklara bolca rastlanmakta.
Çoğunluğunun kendini Müslüman kabul ettiği bir ülkede, bolca münafık bulunmasının nedeni ve bunları gerçek inananlardan ayıran çizgi nedir diye sorduğumuzda; Mümin ile münafık arasındaki farkı sağlayacak en belirgin özellik, söyledikleri ile yaptıkları arasındaki tutarlılık ile toplumu kucaklaması ya da kucaklamamasıdır.
Ben de Müslümanım diyen münafık karşısındakileri etkileyici kulağa hoş gelen dini ve milli duyguları kabartan konuşmalar yapar. Mümin kişi de etkileyici hoş dini ve milli duyguları coşturan konuşmalar yapar. Lakin münafığın yaptığı güzel konuşmanın ardında asıl elde etmek istediği gizli emellerine ulaşabilmek için fitne, fesat çıkaran istikbalde toplumun zararına olan, sömürgeci emperyalist kapitalist dostlarının çıkarına hizmet eden eylemler vardır ve bu tür insanlar her türlü, dini inanç, siyaset, sivil toplum, içerisinde bulunurlar.
Mümin olan bir Müslümanın konuşması ve hareketleri bir bütünlük içerisinde olur, tevazu içerisinde gönül kırmadan, yaratılanı yaradandan ötürü seven, yararlı ve ıslah edici söylemlerinin rehberi olarak Kur-an`ı Kerim`i ve Peygamberin sözlerini göz önünde bulundurur.
Münafıkların kendilerini gizlemek için, müminlerin yanında imanlı gözükmeleri; Bakara Suresi/ ayet 14 Diyanet İşleri mealinde açıkça belirtilmiştir: İman edenlerle (Mümin) karşılaştıkları zaman, "İnandık" derler. Fakat şeytanlarıyla (münafık dostlarıyla) yalnız kaldıkları zaman, "Şüphesiz, biz sizinle beraberiz. Biz ancak onlarla alay ediyoruz" derler. Bir de utanmadan hizmet ettikleri emperyalist, kapitalist, sömürgeci ülkeleri aklayarak, üstün göstermek için; neden müslümanlar ve müslüman ülkeler bu kadar fakirler diyerek alay ederler.
Fitne, münafıkların sıkça kullandığı insanla ilgili düşünce ve eylemleri barındıran bir olay ve toplum içinde, fitneye kaynak olabilecek insanların ve düşüncelerin olması, buna karşı toplumun karşı koyan çalışmalar yapmadan lakayt davranması sonrasında, toplumun varlığını ve bekasını ilgilendiren bir konu olarak önümüze gelir.
Fitnenin bir toplumun, ülkenin parçalanmasına, perişan veya yok olmasına sebebiyet verdiğini, tarihteki ibret verici örneklerde görebiliriz. Fitnenin topluluk veya aile içerisinde oluşmasıyla toplumun ve ailenin parçalanmasına, arada kalan masum insanların zarar görmesine sebep olur.
Fitne; Hakkın ve hakkaniyet içerisinde davranmanın terk edilerek nefsine uyup taraf tutup, tarafgir olduğu kişilerin içindeki kötü ve zararlı davranışlarda bulunanları, başka grupların içinde bulunan saygın yararlı insanlara tercih etmelerine, toplum içindeki sevgi bağlarını zayıflatmasına, onarılması mümkün olmayan olumsuzluklara sebep olan, hısımları hasım yapan, kardeşi kardeşe düşman eden bir davranış biçimi olduğunu görürüz!
Fitneye sebebiyet veren münafığı tanımamızı sağlayacak davranışı, diğer insanlarla alay etmesi, onları küçük görmesi, ne yazık ki bugünlerde inançlı olduğunu söyleyen, din adamı kisvesinde, siyasetçi, sanatçı, sade vatandaşların da içinde bulunduğu güruhta sıkça rastladığımız gibi, taktir edilecek işler konusunda alay ederek eğlenerek gerçek dışı söylemlerde bulunanların olması.
Allah cc, Kur-an`ı Kerim Hucurat Suresi 11. ayeti (Diyanet İşleri Meali) bir müminin alay etmeden karşısındaki topluluğa ve insana nasıl davranması gerektiğini açıkça belirtiyor.
Ey iman edenler! Bir topluluk bir diğerini alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da diğer kadınları alaya almasın. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler. Birbirinizi karalamayın, birbirinizi (kötü) lakaplarla çağırmayın. İmandan sonra fasıklık ne kötü bir namdır! Kim de tövbe etmezse, işte onlar zâlimlerin ta kendileridir.
“Nifakın bir toplumda nasıl ortaya çıkış sebebi nedir”e cevaben; bir toplumda, ülkede iki karşı davranış ve görüşün bulunduğu çevrede, bir davranış ve görüşü diğer davranış görüşe tercih edemeyen şahsi ikbal peşinde, çıkar düşkünü kimselerin davranışlarıyla olur diyebiliriz.
Nifak çıkaranlar yaptıkları işlerde Allah cc rızasını almanın dışında dost edindikleri emperyalist kapitalist sömürgeci ağa babalarının da rızasını hesaba katmalarıdır ki, böyle bir davranış riya ve münafıklık olup şirk olarak Yusuf Suresinin 106. ayetine de Diyanet İşleri mealinde belirtilen:
Onların çoğu Allah’a ancak ortak koşarak inanırlar (Müşrikler, Allah’ın varlığına inanmakla birlikte, ilâh edindikleri kimseleri veya şeyleri Allah ile aralarında aracı ilâhlar olarak kabul ederler veya ancak Allah’a nispet edilebilecek nitelikleri ilâh edindikleri bu şeylere verirler, onların kendilerini Allah cc yakınlaştıracağını zannederler.)
Günümüzde bu tip kerameti kendinden menkul şeyler, hocalar ve bunlara inanan zavallılar bolca bulunmakta.
Fitne ile toplum içerisine nifak tohumları yerleştirmeye çalışan münafıklar, toplumu ikna etmeye çabalayarak “Benim insanlık ve milletim için iyilikten başka bir şey istemediğime Allah cc şahittir. Ben şahsi ikbal peşinde değilim, insanların milletimin refahı için çaba gösteriyorum hak yolunda çalışıyorum” der. Der de bu tiplerin emperyalist kapitalist sömürgeci dostlar edinmesi, iftira atarak karşısındakini zor durumda bırakmaya çalışmasıyla iki yüzlü olup, Allah`a ettiği yeminlerin havada kaldığını, insanlık ve millet için zararlı ve kötü eylemlerde bulunduklarını görürüz.
İnsanların hayatlarını karartan, Milletlerin, ülkelerin yok olmasına sebep olan, bencillik, kıskançlık, haset, cehalet önyargı, suizan insanları kandırma, dedikodu, iftira, yalan söyleme, kibir, gurur, yanlışında ısrarcı olma, zorbaca davranma, haksızlık karşısında susma (haksızlık karşısında suskun kalan şeytandır) insanın iman durumunu gösterdiği gibi, kendisine fitne yapılabileceğini, fitneye sürüklenebileceğini gösterir.
Müslümanım demek, zahir olarak bizleri kuşatsa da, bir takım ibadetlerimizi yerine getirdiğimizi düşünsek de, gerçek iman sahibi olup mümin olanları, Allah cc Âl-i İmrân Suresi 118. Ayeti Diyanet İşleri Mealinde:
“Ey iman edenler! Sizden olmayanlardan hiçbir sırdaş edinmeyin. Onlar size fenalık etmekten asla geri kalmazlar. Hep sıkıntıya düşmenizi isterler. Onların kinleri konuşmalarından apaçık ortaya çıkmıştır. Kalplerinde gizledikleri ise daha büyüktür. Eğer düşünürseniz size âyetleri açıkladık” diyerek uyarıyor, buna rağmen emperyalist kapitalist sömürgecileri dost edinen onlardan yardım bekleyenlere değer verip peşlerinden gidiyor veya Müslümanlık kisvesi altında sevmediğimiz insanlara, fikirlere karşı galiz sözlerle, onların kullandığı sin kaflı sözleri kullanmaktan imtina etmeden, geçmişte kalan insanlara hakaretler yağdırıyorsak, imanımızı gözden geçirmekte zaman kaybetmeyelim.
Fitnenin içimize nifak tohumları saçmasını önlemek için, Hucurât Suresi 6. Ayetin Diyanet İşleri mealinde Allah cc bizlere bildirdiği:
Ey iman edenler! Size bir fasık bir haber getirirse, bilmeyerek bir topluluğa zarar verip yaptığınıza pişman olmamak için o haberin doğruluğunu araştırın.
Her daim aklımızda bulunduralım. Allah(cc), Fitneden ve fitneye maruz kalmaktan, fitne çıkartan olmaktan korusun!
Yorumlar