Ordu'nun mistik atmosferi, tarihi zenginlikleri ve gizemli köşeleriyle dolu olduğunu düşündüğünüzde, şehir efsaneleri de kaçınılmaz bir hal alıyor. Bu güzel Karadeniz şehri, kuşaktan kuşağa aktarılan hikayelerle sarılı, bazıları gerçeklere dayanırken bazıları ise tamamen hayal ürünüdür. Ordu'nun derinliklerinde dolaşan efsaneler arasında kaybolmak, şehre olan bağlılığı daha da artırıyor. Peki, Ordu'nun gizemli dünyası hangi efsanelerle örülüyor? Bu yazımızda, Ordu şehir efsanelerini mercek altına alacak ve şehrin tarihine, kültürüne nasıl yansıdıklarını keşfedeceğiz...

Gelin Kayaları Efsanesi

Ordu'nun mistik atmosferine sahip bölgelerinden biri olan Çambaşı Yaylası'na giden yol, kah tepelerin eteklerinden dolanırken, kah derin vadilere yükseklerden bakarak uzanır. Yolcuların gözleri ise her daim Gelin Kayaları'na çevrilir. Harami Köyü'nden Melet Irmağı vadisine doğru, sırtında duran dik ve keskin bir tepede yer alan taş yığınlarına "Gelin Kayaları" denir. Bu kaya oluşumlarına dair anlatılan efsane, yıllar boyunca kuşaktan kuşağa aktarılan bir hikayedir.

Efsaneye göre, Melet Irmağı'na doğru inen sarp bir tepede yaşayan fakir bir değirmenci bulunmaktadır. Değirmenin taşları, köylülerin bu değirmene getirdikleri Zehraları öğüten yaşlı değirmenci, geçimini buradan sağlamaktadır. Bir gün, yaşlı değirmenci kızını uzak bir köyden bir gencin istemesine karar verir. Ancak düğün gününde gelin kız, babasının "ekmek teknesi" dediği değirmen taşlarının çeyize katılmasını ister. Ancak yaşlı baba, değirmenin ailesinin geçim kaynağı olduğunu düşünerek bu isteği reddeder. Düğün alayındaki bazı kişiler ise taşları sadece bir değirmen taşı olarak görmekte ve almak istemektedirler. Yaşlı baba, taşları vermemekte kararlıdır, ancak düğüncülerin ısrarlarına dayanamaz ve taşları alırlar.

Ertesi sabah, tepelerden Melet Irmağı'na doğru inen dik bir yamacın üzerinde acayip şekilli kayalar ortaya çıkar. Bu kayalar, atıyla, yayasıyla, davullu zurnalı bir gelin alayının tıpkısının heykelini andırmaktadır. Yıllar boyunca, bu kayaların yağmur, kar ve fırtınalara rağmen bozulmayan şekilleri, Gelin Kayaları efsanesini yaşatmıştır. Bu efsane, yaşlı değirmencinin bedduası ve ailesinin geçim kaynağını başkalarına kaptırmanın acı hikayesini günümüze kadar taşır.

Uzun Kızlar Efsanesi

Yüzlerce yıl önce Mesudiye yöresinde yaşanan Uzun Kızlar Efsanesi, üç Türkmen kardeşin yaşam mücadelesini anlatır. Karababa, Karaaslan ve Eriçok adındaki bu kardeşler, düşman ordularının saldırısına maruz kalmış ve mücadeleleri sonucunda şehit düşmüşlerdir. En kuvvetli kardeşleri Eriçok'un direnişi, bir tepede müstahkem bir kalede gerçekleşmiştir. Kale, düşmanların kuşatması altında kalmış ve içindekiler susuzluktan kıvranmıştır. Eriçok'un kızları, su taşıma göreviyle düşmana karşı savaşmaya giderler. Ancak 12 savaşçıları şehit olur ve kızlar, yer yarılarak toprak altına gömülürler. Efsane, Eriçok Tepesi'nde ve çevresindeki binlerce mezarla günümüze kadar gelir.

Sağırlı Köyü Efsanesi

Sağırlı Köyü'nün adının kökeni, bir taun (veba) felaketinden kurtulan köylülerin çağrılarına dayanır. Taun, Bayramlı Kasabası ve çevresini sarmış, birçok köy ıssızlaşmıştır. Ancak Sağırlı Köyü'nden bir kişi, "Heeeyy! Oralarda kimse var mı?" diyerek çağrıda bulunmuş, karşılık olarak "Bir sağır kaldı, bir sağıır..." cevabını almıştır. Bu olayın ardından köy, "Sağırlı" adını almıştır. Biben Köyü'nde de benzer bir durum yaşanmış, köylülerden bir kişi "Bi ben kaldım, bi ben..." diyerek hayatta kalmış ve köyün adı Biben olarak anılmıştır.

Burhaneddin Köyü Efsanesi

93 Harbi sonrasında Kafkas bölgesinden gelen göçmen ailelerinden bir grup, Ordu'ya yerleştirilmiştir. Bu göçmenler, yerleştikleri yerin adını, 2. Abdülhamid'in oğlu Burhaneddin'e şükran borçlarını ifade etmek amacıyla Burhaneddin Kariyesi olarak belirlemişlerdir. Yıllar geçtikçe bu yerleşim, Burhaneddin Köyü olarak anılmıştır. Ordu'nun tarihine bu göçmenlerin katkısı ve Burhaneddin'in anısını yaşatan efsane, köyde hala anlatılmaktadır.

Kaynak: Haber Merkezi