Okusalar tarihimizi; Osmanlı’da sadece cami, han ve hamam inşaatının hizmet olduğunu görüp, devletten bir şey bekleyemeyecekler.Okusalar tarihimizi; İstiklal Marşımı’zın o güzelim mısraları yerine Estergon Kalesi ile idare edecekler.
Okusalar tarihimizi; Osmanlı’da iki Osmanlıca olduğunu, birini Saray’ın ve onun etrafındaki entellektüellerin, diğerini de kelime sayısı 60’ı geçmeyen halkın kullandığını, ikisinin de birbirinin kullandıkları Osmanlı’cadan bir şey anlamadıklarını görecekler.
Okusalar tarihimizi; TOGG’un bile baş harflerinden “Türkiye,Osmanlı’yı geri getiriyor” anlamı çıkaran aklı evvellerin bu rüyasının aslında bir kabus olduğunu , Umre’ye veya Hac’ca giden yakınlarından “Oralardaki düzen nasıl?”diye sorduklarında gerçeği en kısadan öğrenebilme imkanı olduğunu görecekler ve bundan sonra yatağa girerken kendilerine “Popon açıkta kalmış” dedirtmeyecekler…
Temayül, ön seçimin yerini tutar mı?
İyi Parti’de adaylar, temayül yöntemiyle belirlendi.
Acaba bu yöntem, ön seçimin yerini tutar mı?
Ön seçim daha teferruatlı bir uygulama. Ama sağlıklı bir yöntem. Propaganda dönemi var. Tanıtma dönemi var. Kulis dönemi var falan. Orada da parti delegeleri sırayı belirliyor ama kontenjan adayları da şu veya bu sırada yerlerini alıyor.
İyi Parti, bu seçimde de kontenjan adaylarını temayül yoklaması kapsamının dışında tuttu. Tıpkı Aytun Çıray gibi. Ama Müsavat Dervişoğlu da Hüsmen Kırkpınar da yarışta yer aldı. İkisi de kendi bölgelerinde birinci oldular.
Geçen seçimlerde de temayül yoklaması örneklerine rastlamıştık. Anlaşılıyor ki artık bu uygulama ön seçimin yerine geçiyor, geçecek. Ancak İyi Parti, bunu daha da kurumsallaştırmak niyetinde. 20 bin üyenin dört sandıkta tercihlerini ortaya koyması, tabanın mümkün olduğunca geniş tutulduğu anlamına geliyor.
Böyle durumlarda kontenjan ve ithal adaylar gibi konular hep tartışılmıştır. Dervişoğlu ve Kırkpınar’ın er meydanına çıkmaları bu anlamda çok önemli.
Seçime haftalar kala görünen o ki, o eski heyecanlardan eser yok. İyi Parti’nin sergilediği bu iyi örnek, diğer partilerde de olabilse biraz keyiflensek…
Al sana fitre
Eskiden mahalle bakkalları vardı. Bunlar, mahallenin sigortalarıydı. Pek çoğu, şimdiki bankalardan daha çok kredi açardı mahalleliye.
Bu kredileri kayıt altında tutan nesneye de veresiye defteri denirdi.
Adam memur. Maaşını ay sonunda alacak. Ay içinde rahatça alış verişini yapar, bu deftere yazdırır, sonra da öderdi.
İşte bu süreçte insanlık bir kere daha devreye girerdi. Bakkallar, bazen, kredi açtıkları mahallelinin ekonomik durumunu bildiklerinde belli silmeler yaparlardı. Bu arada yine mahallenin bazı hali vakti iyi olanları, isim vermeden bu defteri alır, pek çok borcu silerek karşılığını bakkala öderdi. Bu defterlere o zamanlar zimem denirdi. Özellikle Ramazan aylarının çok rastlanan bir uygulamasıydı bu.
Dayanışmanın, komşuluğun, insanlığın, vicdanın bir biriyle yarıştığı günlerdi o günler. Zimemden borç silmek bazı din adamları tarafından en makbul fitre kabul edilirdi.
Bugün hala mahalle bakkallarımız var ve onlar hala birer sigorta mahalleli için. Veresiye defterlerini masa üstünde tutmasalar da bu geleneği sürdürüyorlar ve iyi ki varlar…
Top soğanda
Bazı vesileler vardır ve bu vesileler hayatımızı bir anda değiştirir.
Bazı vesileler vardır, güzel güzel giden bir yolculuğu sonlandırır. Ama bir ürün vardır, hayatımızın her şeyidir. O, yok olduğu gün ne yaparız bilinmez.
Bu sihirli ürünün adı soğandır.
Tencerenin baş rol oyuncusudur. Lezzetin, sofraların kralıdır.
Cakası değil cefası vardır. Kadını da erkeği de ağlatmasını çok iyi bilir. İçindeki o kimyevi sıvı, en katı adamı bile gözyaşlarına boğar.
Soğanın bugün kilosu 25 liraya satılıyor olması, cakasıyla cefasının işbirliği yapmasıdır.
Bu tehlikeli duruma el koyacak olan da kamuoyudur.
Soğanın sadece kimyasalından değil fiyatından dolayı göz yaşı dökmekte olan halkımızdan bu konuda aklıselim beklemek pek doğru olmaz.
Ama bilinsin ki top soğandadır ve soğan, son pasını verip ülkeyi gole götürecek bir değerdir.
Pas; sağdan da gelse, soldan da gelse önemli değil. Önemli olan golü sağlamasıdır.
İbrahim ORMANCI - Duvar Yazıları
Ne varlığa sevinirim / Ne yokluğa yerinirim / Sosyal medyada avunurum / Unuttum kadın seni!
***
Gençken kendini ÇILGIN hisseden ben, yaşlandıkça bu kez YILGIN hissetmeye başladım!
***
Gazetelerdeki ''Eski koca dehşeti'' haberleri sizi de dehşete düşürmüyor mu? Ne olacak bunun sonu?
***
Bu ülkede herkes eskiden spor yorumcusuydu, şimdi siyaset bilimci!
***
Kelin merhemi olsa televizyonda pazarlardı değil mi ama!
***
Bir kilo kuru soğanın, bir kilo muzdan daha pahalı bir ülkede yaşıyoruz ne desem boş!
***
Kral öldü. Yerine geçen yeni kral ''Referandum yapıp, krallıktan Cumhurbaşkanlığı sistemine geçelim” dedi. Kendince haklı!