Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in açıklamalarına göre; mesleki ve teknik eğitim alanında ortaokul seviyesinde zanaat sınıfları açılacak. Bu adım, Türkiye’nin nitelikli iş gücü yetiştirme hedefi doğrultusunda atılan stratejik bir hamle olarak değerlendiriliyor olsa da eğitimciler ise bu adımı ‘çocuk işçiliğinin yasallaştırılması’ olarak adlandırıyor.
‘Patronlar sevinecek’
Meslek lisesinde okuyan onlarca çocuğun ‘staj’ adı altında gittikleri sanayi ve atölyelerde yaşamını yitirdiğini söyleyen Eğitim Sen İzmir 2 No’lu Şube Başkanı Zeliha Danyeli, “Biz buna bile karşı çıkarken şimdi de karşımıza daha kötü bir durum konuyor” dedi.
‘Meşrulaştırıyorlar’
Aralarında İzmir’in de bulunduğu 10 ili kapsayan bu uygulamanın çocukların gelişimleri için gerekli olan dinlenme ve tatil haklarının ellerinden alınması olarak adlandıran Danyeli, öğrencilerin ağır iş gücü gerektiren mesleklerde çalışmak zorunda bırakılacağını kaydetti. Halihazırda uygulamada olan Mesleki Eğitim Merkezi (MESEM) adı altında eski adıyla ‘Çıraklık Eğitimi’ uygulamasının, öğrencilerin eğitimden mahrum kalmasına neden olduğunu, çocukların bedenlerinin kaldıramayacağı düzeyde ağır işlerde çalıştırıldığını vurgulayarak, “Bizler eğitimciler olarak MESEM uygulaması başladığından beri bu uygulamanın çocuklar için doğru olmadığını vurguluyoruz. Çocukları ‘staj’ adı altında 4 gün çalıştırıyor 1 gün okullarda eğitime gönderiyorlar. MESEM zaten çocuk işçiliğinin meşrulaştırılmasının adıdır. Bu uygulama MEB eliyle, sermayeye katkı için ucuz işgücü sağlıyor. Ancak çocuğun bundan daha çok akranlarıyla iletişimde olmasına, sosyal faaliyetlerde bulunmasına ihtiyacı var, çalışmaya değil” dedi.
‘Kaza değil cinayet’
MESEM adı altında uygulanan mesleki eğitim okullarında birçok öğrencinin iş kazalarına kurban gitmiştir. Resmi rakamların dışında kaç öğrencinin iş kazalarında uzuvlarını kaybettiğini, iş hastalığına yakalandığını bilmiyoruz. Zeliha Danyeli sözlerini şöyle sürdürdü: “Bunlar iş kazası değil cinayet. İşletmelerde ucuz iş gücü adıyla çalıştırılan çocuklar küçücük bedenlerinin kaldıramayacağı yükte işler yapmak zorunda kalıyorlar. Erken yaşta meslek hastalıklarına kapılanlar da var. Aynı zamanda buralar da öğrenciler her türlü istismar ile karşı karşıya kalabilir. Bu çocuklar kendilerini koruyabilecek yaşlarda değiller. Dolayısıyla çocuklarımızın sermayeye peşkeş çekilmesini kabul etmiyoruz.”
‘Yoksul aile çocuğu’
Çocukların bu tür mesleki eğitimi kendi okullarında, tam donanımlı atölyelerde branş öğretmenleri gözetiminde alması gerektiğini de aktaran Danyeli, “Eğitimin piyasalaştırılmaya çalışıldığı bu düzeni kabul etmediğimiz gibi, lise öğrencilerimiz için kaygılanırken, bu uygulamanın ortaokula indirgenmesi daha da kaygı verici. Şunu da çok net görüyoruz ki, bu okullardaki öğrenciler hep yoksul ailelerin çocukları. O ailelerin çocukların getirdikleri 3-5 kuruşa ihtiyaçları olduğundan bu uygulamaya itiraz etme lüksleri de olmuyor. Bakanımız da kendisi bizzat bu uygulamanın yapıldığı okullara yönlendiriyor. Bu çok yanlış” dedi.