İzmir’in geleneksel içeceklerinden biri olan ‘Sübye’ Osmanlı’dan bugüne ulaşan tarihi bir değer. İzmir, Tire, Bergama ve Milas bölgelerinde sıklıkla tüketilen sübyenin bugün Alsancak ve Konak’ta oldukça bilindik bir sesi var. O sesin sahibi ise Veysel Kızılay. Her gün sabah erkenden, hazırladığı sübyeleri alarak İkiçeşmelik’ten Kordon’a kadar yürüyerek, İzmirliler’in sıcak havalarda dermanı oluyor. Baba mesleği olan sübyeciliğe devam eden Kızılay’ın bir de kendi mesleği var; ‘Semazenlik’. Şehir şehir dolaşarak semazenlik de yapan Kızılay, baba mesleğine de semazenliğe de uzun yıllardır devam ediyor.
“Her derde deva”
Tarihi Osmanlı’ya dayanan, hatta çok daha eski zamanlara kadar uzanan sübye, tarihi kayıtlara göre Fatih Sultan Mehmet’in çok sevdiği bir içecek olarak da bilinir. Kızılay’ın tarifine göre kavun çekirdeği özünden yapılan sübye, iyice çırpılarak bir süt kıvamına getirilir. Daha sonra buzdolabında bekletilen sübye soğuk şekilde tüketilir. 38 yıldır sübye satan Kızılay, içeceğin birçok rahatsızlığa iyi geldiğini belirtti. Kızılay, “Sübye kavun çekirdeğinin özünden yapılıyor. Mide ağrısına iyi geliyor, böbreklere iyi geliyor, enerji veriyor, bağırsakları temizliyor. Ben bu işi 38 senedir yapıyorum. Baba mesleğim. Babam da sübye yapardı. Babam vefat ettikten sonra ben devraldım” dedi.
İzmir’de yaşayan Kızılay, özellikle yaz aylarında her gün sübye satmak için kilometrelerce yürüdüğünü söyledi. Kızılay rotasını şöyle anlattı:
“Sübyelerimi hazırladıktan sonra her sabah saat 9’da İkiçeşmelik’ten iniyorum. Çankaya, Mimar Kemalettin, Alsancak ve Kordon’da gezerek sübyelerimi satıyorum. Öğle vaktine kadar sokak sokak gezerim. Öğle vakti geldiğinde sübyeler biter.”
Hobisi işe dönüştü
Sübye yapımının yanı sıra çocukluktan beri merak saldığı ‘Semazenlik’ işini de severek yaptığını kaydeden Kızılay, “Semazenliğe de çocuk yaşta başladım. Hala da işimi severek yapıyorum” diye konuştu.
Türkiye’nin her yerinde semazenlik yaptığını belirten Kızılay, “Dünyanın her yerinde konferanslar düzenliyorduk. Buralarda düzenlediğimiz konferanslar genellikle ücretsiz oluyordu. Yıllarca buralarda eğitim aldık. Ancak geçim sıkıntıları ağırlaştı. Bunun üzerine orada bir mürşidim vardı, ondan izin aldım, ‘geçimimi sağlamam gerekiyor, semazenliği ticari amaçla yapabilir miyim’? dedim. O da ‘Tabii ki’ dedi. O günden sonra semazenliği de geçimimi sağlamak için yapmaya başladım” dedi.
“Devam etmesi için teşvikler gerekli”
Asıl işinin sübyecilik olduğunu, semazenliği ise ek iş olarak yaptığını belirten Veysel Kızılay, “Daha önce bir grupla birlikte çalışıyordum ancak aramızda anlaşmazlık oldu ve ben tek başıma semazenlik yapmaya başladım” ifadelerini kullandı. Sübye sezonunun kış gelmesiyle kapandığını ancak semazenliğin yaz, kış sürdüğünü kaydeden Kızılay, semazen kültürünün devam etmesi için teşviklerin yapılması gerektiğini söyledi.