1 Ocak tarihinden bu yana geçen 10 aylık süreçte Türkiye’de 315 kadın hayattan koparıldı. Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi İzmir de kadın cinayetlerine ev sahipliği yapıyor. 2024 yılının 10 ayında Türkiye’de 315 kadın öldürüldü. Hayatını kaybeden 315 kadının 19’u ise İzmir’de cinayete kurban gitti. Kadın cinayetlerinin her geçen gün artması ve hem kadınlar hem de çocukların erkek şiddetine maruz kalmasının önüne geçilmesi adına caydırıcı yaptırımların uygulanması gerektiğini belirten Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği Başkanı Müjde Tozbey, cezai yaptırımların yetersizliğinin, şiddet vakalarının artışında doğrudan bir etkiye sahip olduğunu söyledi. Türkiye’deki gerici ve cezasızlık politikalarının, şiddeti adeta meşrulaştırdığını kaydeden Tozbey, adaletin sağlanmasının ancak güçlü bir kadın dayanışması ile mümkün olabileceğinin de altını çizdi.
‘Sıradanlaşıyor’
Şiddetin artışında yetersiz cezalar olduğunu belirten Tozbey, aynı zamanda sosyal medyada şiddetin yaygınlaşmasının özellikle gençler üzerinde olumsuz etkiler yaratabildiğini söyledi. İktidarın gerici politikalarının şiddeti adeta sıradanlaştırdığını kaydeden Tozbey, “İktidarın gerici politikaları, bu şiddeti adeta sıradanlaştırıyor ve gençler için örnek teşkil eden bir mekanizmaya dönüşüyor. Şiddetin toplumda normalleştirilmesi, toplumsal çöküşün en büyük göstergelerinden biridir. Gençlere gerçek bir adalet ve özgürlük mücadelesi örneği göstermek zorundayız. Şiddete karşı durmak, örgütlü mücadele ile mümkündür” dedi. Kadına şiddet ve kadın cinayetleri konusunda siyasilerin ise yeterince ses çıkarmadığını belirten Tozbey, “Siyasetin sessizliği, doğrudan kadın düşmanı bir tavırdır. İktidar, gerici politikalarıyla kadınları ve çocukları korumak yerine şiddet faillerini ödüllendiriyor. Bu sessizlik, erkek egemen düzenin ayakta kalmasına hizmet ediyor. Kadın ve çocukların yaşam haklarını koruyamayan bir devlet, adaleti sağlayamaz” dedi.
‘Medya yaygınlaştırıyor’
Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’nde Psikiyatrist olarak kadın ve çocukların hayatına dokunan Uzman Doktor Eren Ezgi Gevher Avcı ise sosyal medyanın gençler üzerinde şiddet davranışlarının etkilerini ortaya çıkardığını belirtti. Avcı şunları söyledi: “Gençler, şiddet içerikli haberlere ve sosyal medya paylaşımlarına maruz kaldıklarında, farklı psikolojik tepkiler verebilir. Bu içerikler gençlerin dünyanın güvenli bir yer olduğuna ilişkin inanışlarını sarsarak endişe ve kaygıya neden olabilir. Uzun süre şiddet içerikli unsurlara maruz kalmak, mağdurlara karşı empatik yaklaşımı körelterek, gençlerin şiddet davranışlarına duyarsızlaşmasına neden olabilir. Öte yandan öfke duygusu bulaşıcıdır. Gençlerin dürtüselliğini arttırarak şiddete yatkın hale gelmesine sebep olabilir.”
‘Duygusal bağ kurun’
Sosyal medyanın şiddet mağdurlarında, travmatik unsurların sebep olduğu bir takım ruhsal bozuklukları tetikleyebileceğini belirten Eren Ezgi Gevher Avcı, “Çocuklarla duygusal yakınlık kurabilmek ve doğrudan iletişim kanallarını açık tutmak her zaman gerekli. Öncelikle çocuklara duygusal ihtiyaçlarını ifade etmelerini sağlayan güvenli bir alan yaratmalı ve onların duygusal ihtiyaçlarına yabancılaşmasının önüne geçmeliyiz. Şiddet davranışlarına özenmek, çocuğun kimlik boşluğunun sonucudur. Çocuğun şiddet içeren sosyal medya unsurlarına eleştirel bakış açısı geliştirmesini desteklemeliyiz. Sosyal medyanın çalışma prensiplerini öğrenmeli ve gençlere öğretmeliyiz” diye konuştu.