Şimdi “İcraat” zamanıdır

Abone Ol

Bir seçimden yeni çıktık ama 6 ay sonra seçim var. İktidarın da muhalefetin de bir gözü ve gündemi bu takvime dönmüş durumda. Cumhurbaşkanı seçiminin ikinci tura kalması piyasalar açısından olumlu oldu. Sıkıntı yok.  Cumhurbaşkanı ve Meclis çoğunluğu farklı partilerde olabilir endişesi ve ardından yeniden seçim telaşı, ülkeyi “seçim yorgununa” çevirebilirdi. Bu da ittifakla çözüldü. Bunda da sıkıntı yok. Eh artık işin “siyaset” kısmı tamamdır.  Şimdi icraat zamanıdır.

Kalkınma planı yolda, Orta vadeli program açıklandı, arkasından bütçe gelecek ve sonra yerel yönetimler seçimleri... Enflasyon, işsizlik, faiz, döviz derken bütün göstergeler, “dikkat” mesajı veriyor. Bir yanda ABD göstergeleri, öte yanda FED faiz arttırımı diğer taraftan 5 sene önce 60 dolar olan petrol fiyatının bugün 90 dolara dayanması, iyimserliklerin iyiden ihtiyatlı hale gelmesi gerektiğini söylüyor.  Maliyetler yükselecek. Bu da enflasyona sebep olacak bir gerekçe olarak görünüyor.

İçeride vergiler, özellikle ÖTV ile frenlenen akaryakıt fiyatları devletin düzenleyici fonksiyonunun bir sonucudur.  Ancak petrol, akaryakıt fiyatları hala çok yüksek. Çarşı pazar fiyatları beklenen ölçüde düşmedi. Fiyat karmaşası tam anlamıyla şaşkınlık verici bir durumdur. Kılcal damarlara kadar hissedilen bu durumun seçimlere yansımasını göreceğiz.

Sorunu baştan söylemek gerek: Döviz ihtiyacı… Hem borç ödemeleri hem de cari açığın el ele verdiği bir durumda bu ihtiyacın yönetilmesi kolay değildir. 
Yabancıların Türkiye’deki faizlere ilişkin, “burada da faizler iyiymiş” diyecekleri bir seviye de henüz yok. Hala daha dövize ihtiyaç duyar bir durumdayız.  Ancak belimizi büken enflasyon ve kurdaki yükselme yabancıların ilgisini bir anda dağıtabiliyor. Şöyle bir durum yok: Kur sabit, faiz yüksek. Belirli bir kur üzerinden giren yabancı reel olarak %15-20  her neyse faizini alacak sonra çıkmaya karar verdiğinde aynı kur üzerinden dövizini alıp çekilecek. Döviz bazında da % 15-20 kazanç… Mümkün değil! Dünyanın pek çok yerinde yaklaşık 10 yılda elde edilen faizi vermek demek; kelimenin tam anlamıyla “devlet eliyle soyguna kapı  açmak” demek. Olmaz. Olamaz!

Yüksek faize razı olan bir ülkenin, hala daha döviz temininde bir güçlük yaşanıyorsa, bir yerlerde başka sorunlar var demektir. Bunu da bulmak yönetimin işidir. Kurun yükselmesi nispeten ihracatçıyı mutlu ediyor. Ancak ithalatın da düşmesi söz konusu değil. Her 100 TL ihracat için yaklaşık 80 TL ithalat yaptığımız düşünülürse, ihracatın da kendine göre bir maliyeti olduğunu ihmal etmemek gerekir. Gelen son veriler ithalatın da hız kesmediği yönünde. Bu, düpedüz cari açık habercisi demek.

Umudumuz turizmde. Turizm verileri, umut vaat ediyor. Artışın 60 milyar dolar bir seviyeye ulaşması turizm için de, cari açık için de, ülke ekonomisi için de çok önemli bir kaynak anlamına geliyor.

Hakikaten birikimli sorunlarla geldiğimiz milletvekilliği ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin hemen üzerinden yeni bir yerel seçim atmosferine giriş, göstergelerdeki iyileşme hamlelerini “topal” bırakabilir.  Bugünlerde “Merkez Bankası bağımsızlığı” üzerinden geliştirilen söylemlerin ülke lehine olacağı bir gerçek. Bu düzenlemelerin de yapılacağı günler yakındır. Komple bir devlet reformunun başladığı bugünlerde onun da değişmesi söz konusu olabilir. Halk yetkiyi verdi, söz yürütme organınındır…