Sponsorluk harcamalarına yönelik olarak Kurumlar Vergisi Kanunu (KVK) ve Gelir Vergisi Kanunu’nda (GVK) yer alan bir düzenleme mevcut. Mükellefler yapmış oldukları sponsorluk harcamalarının yüzde 50’sini (amatör branşlarda tamamını) vergi matrahlarından indirim olarak dikkate alabiliyorlar.

Türkiye Futbol Federasyonu tarafından yönetilen Süper Lig, Birinci Lig, İkinci Lig ve Üçüncü Lig profesyonel olarak kabul edilirken, Gençlik ve Spor Bakanlığı bünyesinde bulunan diğer tüm branşlar (basketbol, voleybol, tenis vs.) amatör olarak kabul ediliyor. Basketbol ve voleybolun amatör branş olarak kabul edilmesi de enteresan.

Sponsorluk harcamasından ne kastedildiği ise tebliğ bazında yapılan düzenleme yolu ile açıklanmış. Şöyle ki;

“1-) Resmi spor organizasyonları için yapılan saha, salon veya tesis kira bedelleri,
2-) Sporcuların iaşe, seyahat ve ikamet giderleri,
3-) Spor malzemesi bedeli,
4-) Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü’nün uygun göreceği spor tesisleri için yapılan ayni ve nakdi harcamalar,
5-) Sporcuların transfer edilmesini sağlayacak bonservis bedelleri,
6-) Spor müsabakaları sonucuna göre sporculara veya spor adamlarına prim mahiyetinde ayni ve nakdi ödemeler”,

Sponsorluk harcaması kapsamında değerlendiriliyor. 
Bu eksende vergi mükellefleri, bir sponsorluk harcaması yapmaları durumunda ödedikleri ayni veya nakdi tutarların amatör/profesyonel ayrımına göre tamamını veya yüzde 50’sini o yıl ticari kazançlarından indirebiliyorlar. Bu suretle yapılan sponsorluk harcaması çerçevesinde yüzde 25 oranında ödemeleri gereken Kurumlar Vergisi veya yüzde 15-40 bandındaki gelir vergisi avantajını ceplerine koyuyorlar.

Tebliğde yapılan açıklamada sponsorluk harcamalarının ticari faaliyetten ziyade sosyal yönünün ön planda olduğu vurgusu yapılıyor. Şimdi vereceğimiz örneğin sosyal maksadını kamuoyunun takdirine bırakıyoruz.

Galatasaray Spor Kulübü geçtiğimiz sene PSG takımından kiraladığı Mauro Icardi’yi bu yıl 10 milyon Euro bonservis bedeli ile satın aldı. Başkan Dursun Özbek yaptığı basın açıklamasında bu tutarın 4 milyon Euro tutarındaki kısmının sponsorlar aracılığı ile karşılandığını ifade etti. Dolayısıyla 30 TL. kur üzerinden hesaplama yaparsak 120 milyon TL ediyor. Profesyonel seviye kabul edildiği için yapılan sponsorluk harcamasının yüzde 50’si dikkate alındığında 60 milyon TL. ticari kazançtan indirim hakkı elde ediliyor. Bu kapsamda sponsor firma (yüzde 25 vergi oranı üzerinden) 15 milyon TL. vergi ödememiş oluyor.

O zaman 2 soru soralım;

1-) Yapılan sponsorluk harcamasının nasıl bir sosyal faydası bulunmaktadır?
2-) Devletin İcardi transferine 15 milyon TL. finanman sağlaması (alacağı vergiden vazgeçerek) doğru mudur?

Mauro İcardi transferi sadece bir örnek. Yüksek transfer bedeli olan birçok sporcunun sponsorlar aracılığıyla yapıldığını biliyoruz. Amatör sayılan ve tüm harcamaların kazançtan indirildiği özellikle basketbolda da benzer durum mevcut. 

Özellikle spor müsabakaları sonucuna göre sporculara yapılan ödemelerin sponsorluk harcaması olarak değerlendirilmesi ve vergi avantajı elde edilmesi gerçekten inanılmaz bir durum. Düşünün sezonun son haftası ve Fenerbahçe’nin mutlaka 3 puan alması gerekiyor. Bir şirketimiz çıkıyor ve diyor ki, bu maçı kazanın, tüm oyunculara şu kadar prim. Sonra da bu tutarı kazancından indiriyor. İronik değil mi?

Vergi sistemimizde enteresan olaylar görebilirsiniz ama bu husus gerçekten kamu vicdanını yaralayan bir durum. Umarım vatandaşın vergileri üzerinden sponsorluk uygulamasında bir değişikliğe gidilir ve bu ironik durum ortadan kalkmış olur.