Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşundan itibaren millî ekonomiyi güçlendirme ve sanayileşme çabaları, devletin önde gelen hedefleri arasında yer aldı. Mustafa Kemal Atatürk, Türkiye'nin bağımsızlığı ve geleceği için ekonomik kalkınmanın önemini vurguladı. İzmir'deki Türkiye İktisat Kongresi'nde yaptığı konuşmada, ülkenin ekonomik gücünü artırarak "fakir bir memleketten zengin bir memleket" olmasını hedefledi.

Cumhuriyet'in ilk yıllarında, millî ekonomiye dayalı bir sanayileşme politikası izlendi. Bu dönemde, Lozan Antlaşması ile kapitülasyonlar kaldırıldı, gümrük tarifeleri millî sanayiyi destekleyecek şekilde düzenlendi ve endüstrileşmeyi teşvik eden yasalar çıkarıldı. Ancak 1929 ekonomik krizi Türkiye'yi olumsuz etkiledi; dış ticaret açığı arttı, Türk lirası değer kaybetti ve tarım ürünleri fiyatları düştü.

İsmet İnönü döneminde, ekonomik darboğazı aşmak için üretim ve tüketimi artırmak amacıyla sanayileşmenin önemine vurgu yapıldı. Devlet, mamul madde sıkıntısını gidermek için büyük sanayi yatırımlarını üstlendi ve ilerleyen yıllarda özel sektöre devretmeyi planladı. 1930'ların başında, iç tüketimi karşılayacak büyük ölçekli sanayi tesisleri kurulması için planlı bir program uygulandı.

1932-1933 dönemiyle birlikte Türkiye, iktisadi ve sanayileşme faaliyetlerine yoğunlaştı. Büyük sanayi tesislerinin inşası için Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası'nın yanı sıra Devlet Sanayi Ofisi ve Türkiye Sanayi ve Kredi Bankası kuruldu. Ancak büyük sanayi tesislerini kurmak için yeterli sermaye sağlanamadı ve bu nedenle 1933'te Sümerbank kuruldu.

Bu süreç, Türkiye'nin ekonomik bağımsızlığı için atılan önemli adımların bir göstergesi olarak değerlendirilebilir.

Kaynak: Haber Merkezi