Çarşı pazar fiyatları enflasyon için önemli bir göstergedir. Bilindiği gibi siyasetinde gündeminde bir dönem soğan vardı. “Soğan 30 TL. oldu,” ‘Bu gidişle bize 100 TL.’ye soğan yedirecekler’ söylemleri seçim meydanlarını şenlendirmekte idi. Soğanlı seçim videoları, soğanlı capsler, hatta seçim sandığında bile alınan görsellerde soğan gündem olmuştu.
Mevzu soğan değil elbette. Gıda ürünlerinde yaşanan geçici istikrarsızlıkların, kaldıraç etkisi… Tarım dünyada yeniden gündemdeki haklı yerini almaya başladı. Ülkeler, bir şekilde halkını açlığın vurmasını istemiyor. Ukrayna Rusya savaşında tahıl koridorunun ne kadar önemli olduğunu en çok ona ihtiyacı olanlar biliyor. Tahılın ulaşmadığı bölgelerin gerilimi bir başka sorun.
Henry Kissinger’in “Petrol ile devletleri, mutfak ile iktidarları kontrol ederiz.” dediği noktadayız. Zaten siyasi yapılar küçük dalgalanmaları, ya da kısa vadeli hareketlilikleri yönetebiliyor. Asıl sorun “şok gelişmeler” ve “sert dalgalanmalar”… Bu yüzden siyasi iktidarlar bu sert hareketleri yumuşatmak ve alabildiğine zamana yaymanın politikalarını üretmeye çalışıyor. Bunun için eldeki tüm araçların kullanıldığını söyleyebiliriz.
Toplumsal hareketlenmelerde etkili durumlardan birisi şüphesiz hayat pahalılığı ve devamında gelen enflasyondur. Hükümetlerin bu konuda ucuz ithalat dışında ki, bunun da kendine göre sorunları vardır: kullanabilecekleri iki araç halkın alım gücünü arttırmak ya da üretim destekleri ile fiyatların ucuzlamasını sağlamak…
Türkiye’nin her iki tuşa da bastığı görülmektedir. Seçim sonuçlarına bakıldığında bu politikaların karşılık bulduğu da söylenebilir. Şimdi bunun sürdürülebilirliği ve kayıpların telafisinin başlaması beklenmelidir. Ancak bu defa geciken yağmurlar derken, kırkikindi yağmurları üretim ve üretici için sorunlu oldu. Bütün bu gelişmelerden anlaşılıyor ki, başka bir üretim modeli üzerinde odaklanmak gerekmektedir. Çiftçinin yüzünün gülmesi çarşı pazar fiyatlarına yansıyacaktır.
Benzer bir durum İspanya’nın da başındadır. Avrupa’nın gıda merkezi İspanya da tarihindeki en sıcak ilkbaharını yaşamıştır. Gölleri kurudu, tarım yapılamaz hale geldi.
İspanyol ziraat birlikleri (COAG): “Kuraklığın, İspanyol tarım arazilerinin % 60’ında “geri dönüşü olmayan hasara neden olduğunu” ve geciken yağışların önemine dikkat çekiyor. Yaz ayları da “aşırı derecede sıcak” ve “kurak” geçecek olursa, ciddi tarımsal üretim kıtlığı ve bütün kıtayı etkileyecek fiyat artışlarına dikkat çekiliyor. Yaz yangınlarının yıkıcı etkileri bu yıl daha da korkutucu olabilir ifadesi açıklamalarda yer alıyor. Avrupa, İspanya Avrupa’nın 1 numaralı meyve-sebze üreticisiydi… Ancak ülkedeki su rezervleri 8 Haziran itibariyle yüzde 47’ye düşmüş durumda.
Çiftçiler haklı olarak, mali destek istiyor. İber Yarımadası yani İspanya’nın en önemli tarım bölgesi olan Endülüs’te de durum vahim. Sıcaklıklar şimdiden 39 derecelere ulaşmış durumda. Nehirlerdeki su miktarı da azalıyor.
İspanyol Hükümeti geçen ay kentsel suyun yeniden kullanımı için finansman ve kuraklıkla mücadele eden çiftçilere daha fazla yardım da dahil olmak üzere 2.4 milyar dolar değerinde müdahale önlemlerini açıkladı. Bunun 784 milyon Eurosu ülkedeki 890 bin çiftçiye dağıtılacak. Bu da yetmedi, Madrid Hükümeti Avrupa Komisyonu’na çiftçilerine mali destek vermesi için başvurdu.
İspanya, Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası Kurumu’ndan geçen sene 64.5 milyon Euro almıştı. Avrupa şimdi bunu da alarm kabul edip, bir yandan halkı uyarırken öte yandan İspanyol çiftçisini de destekliyor.
İngiltere bu konuda en panik ülke durumunda. Çünkü İspanya’dan domates, biber, salatalık, marul, brokoli ve narenciye alan İngiltere bunun çözülmesi konusunda çalışıyor ancak tarımdaki “arz esneksizliği” elini kolunu bağlamış durumda. Gazete manşetleri şimdiden bu manşetlerle dolu. Şu bir gerçek ki, tarım sadece bir ülkenin sorunu olmanın ötesine geçmiş durumdadır. Türkiye de ya bu politikalara uygun stratejiler geliştirecek ya da buna mecbur edilecektir.