Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu'nun verilerine göre, Türkiye'nin nüfus yapısında yaşanan önemli bir değişim, ülkeyi uluslararası platformda dikkat çeken bir konuma taşıdı. Yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranının yüzde 10'u aşmasıyla birlikte Türkiye, "çok yaşlı nüfuslu ülke" statüsüne ulaştı. Bu durum, Türkiye'nin demografik dönüşümünün yanı sıra, yaşlı nüfusa yönelik sosyal politikalar ve hizmetlerin öneminin arttığını gösteriyor. Gelecekte yaşlı nüfusun daha da artmasıyla birlikte, ülkede yaşlıların ihtiyaçlarına yönelik daha kapsamlı ve etkili çözümler arayışı da hız kazanacak gibi görünüyor.

"Çok Yaşlı Nüfuslu Ülke"

Türkiye, Cumhuriyet tarihinin bir ilkine imza atarak, yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranının yüzde 10'u aşmasıyla Birleşmiş Milletler'in "çok yaşlı nüfuslu ülke" kategorisine dahil oldu. Son verilere göre, yaşlı nüfusun artış hızı göz önüne alındığında, Türkiye'nin gelecekte yaşlı nüfusa sahip ülkeler arasında daha da öne çıkması bekleniyor.

Geçtiğimiz yıl sonunda 65 yaş ve üzeri nüfusun 8 milyon 722 bin 806'ya ulaşmasıyla birlikte, yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranı yüzde 10,2'ye yükseldi. Bu önemli kilometre taşı, Türkiye'nin demografik yapısındaki değişimin ve yaşlanma trendinin net bir göstergesi olarak değerlendiriliyor.

BM Nüfus Fonu verilerine göre, Türkiye'nin yaşlı nüfus oranındaki bu artış, ülkedeki yaşlanma sürecinin hızlandığını gösteriyor. Önümüzdeki yıllarda yaşlı nüfusun toplam nüfusa oranının artarak yüzde 22,6'ya ulaşması öngörülüyor.

Türkiye Emekliler Derneği (TÜED) adına BM Yaşlanma Çalışma Grupları Delegesi Cafer Tufan Yazıcıoğlu, Türkiye'nin yaşlanma sürecine ilişkin değerlendirmelerde bulunarak, yaşlı nüfusun artışının ekonomik, toplumsal ve kültürel açıdan önemli etkileri olduğunu vurguladı. Yazıcıoğlu, yaşlı haklarının yasal güvence altına alınması ve yaşlıların refahını artırmak için gerekli yasal düzenlemelerin yapılması gerektiğine dikkat çekti.

Yaşlı nüfusunun giderek artmasıyla birlikte, Türkiye'nin bu kesime yönelik politika ve hizmetlerinde önemli adımlar atması bekleniyor. Bu sürecin, sivil toplum kuruluşları ve ilgili tüm tarafların işbirliği ve katılımıyla yönetilmesi gerektiği vurgulanıyor.

Kaynak: HABER MERKEZİ