Unutmayalım, unutturmayalım!

Abone Ol

İzmir’de 30 Ekim 2020’de yaşanan depremin etkileri hala mevcut. Şiddeti 6.6 olmasına rağmen hissettiğimiz sarsıntı ve korku tarif edilemezdi. Bizler şanslıydık. Kendimiz ve evimiz zarar görmeden atlattık. Ancak 117 kişi yaşamını kaybetti. 
Sonrasında 6 Şubat 2023’te yaşanan felaket ise tam bir yıkımdı. Dokuz saat arayla meydana gelen Kahramanmaraş’ın Pazarcık ve Elbistan ilçeleri olan 7.8 ve 7.5 büyüklüğündeki iki depremde yıkım tüm Türkiye’yi yasa boğdu. 50 binin üzerindeki can kayıpları ve yok olan şehirler tarihe geçti. 
Geçen zamanda ne önlemler aldık? 
Depremler hep anlık…
Genellikle başımıza bir felaket gelince hatırlıyoruz. 
Unutmayalım ki Türkiye, dünya çapında en aktif fay hatlarından bazılarına sahip bir ülke. Bu nedenle deprem riski yüksek bir ülkede yaşıyoruz. Bu gerçeği unutmamalıyız. Bilimsel çalışmaları göz önünde bulundurarak hazırlık yapmalıyız ki, daha fazla gözyaşı dökmeyelim.
Zaman zaman bunları hatırlatan etkinliklerin ve faaliyetlerin önemi büyük. 
Bunlardan birisi de “Öyle bir yere geldik ki hiçbir sokağın adı yok” sergisi…
Serginin ismi ne kadar çarpıcı ve ilginç. Sevgiyi öğreten adam olarak da bilinen şair Cemal Süreya’nın ‘Söz Yitimi’ şiirinden esinlenilmiş.
Gerek serginin ismi, gerekse teması nedeniyle, yitip giden hayatlar ve umutlar; harabeye dönmüş evler, moloz yığınları arasında akıp giden yollar… Ve belirsizlik… Ve acı… Ve bir o kadar gözyaşı…
Kısacası sözün bittiği yer.
Bu sergi öyle bir sergi ki unutmaya ve unutturulmaya karşı tepki. 
Peki neye tepki? 6 Şubat’a. Yani depremin yıkıcı yönüne.
Antakya Sanat Kolektifi, “deprem” temalı bir çalışmaya imza atmış. 6 Şubat depremlerini konu edinen fotoğraf, şiir ve metinlerin yer aldığı bir sergi düzenliyor. “Öyle Bir Yere Geldik ki Hiçbir Sokağın Adı Yok” isimli bu sergi, 7 Eylül’de İzmir’de düzenlenecek Karaburun Bilim Kongresi’nde ziyarete açılacak. 
6 Şubat depreminden bugüne ‘Orada kimse var mı’ çığlıklarının hâlâ karabasanlarında yankılandığını belirten Antakya Sanat Kolektifi, sergiye ilişkin yaptığı açıklamada, “Yaralarımız henüz kabuk bağlamadı. Biz de ‘sanat sağaltır’ diyerek deprem temalı, Cemal Süreya'dan ödünç aldığımız iki dizeyi de başlık yaparak bir sergi hazırlamaya giriştik. Ama özellikle belirtmeliyiz ki Antakya Sanat Kolektifi olarak bu çalışmada ereğimiz sadece bireysel sağalma/rehabilitasyon değildir. Tek tek, bölük pörçük kayıtların yani kişisel hafızanın, kolektif hafızaya dönüşmesine katkı sunmak amaçlarımız arasındadır. Sanat-edebiyat yine toplumsal alt üst oluş dönemlerinde ‘kamunun vicdanı’ olacaktır” dedi.
Kolektif, “Bu serginin unutmaya/unutturulmaya karşı bir tavır olarak algılanmasını diliyoruz” açıklamasını yaptı.
Sergiyi gezelim, yaşanan bu acıyı unutmayalım.
Keşke depremler hiç yaşanmasa. Ama bunu önlemek mümkün değil. Çünkü deprem ülkesinde yaşıyoruz. Bu bilinçle önlemlerimizi alarak deprem ile hayatımızı sürdürmeyi öğrenmeliyiz.