Bayramın gelmesiyle birçok büyükşehirden insan tatilini geçirmek için Türkiye’nin en belirgin tatil beldelerine akın etti. Bu durum zaten kötü olan denizlerimizin daha da kötü bir döneme girmesine neden olmaya başladı. İnsanların çevre kirliliği ile ilgili sosyal medyadan gösterdiği duyarlılığın, gerçek hayatta aslında pek de o kadar ‘gerçek’ olmadığını göstermemizi sağladı. Özellikle İzmir’de bu durumun vahameti gayet açık.
Uzmanların devamlı uyardığı çevre konusu ciddiyetini gün geçtikçe artırırken, insanlardaki duyarlılığın gittikçe düştüğünü gözlemliyorum. İzmir’de denizlerin kirliliği, insanların dilinden düşmese bile, denizi kirletmeye devam ediyoruz. Sigara izmaritleri, plastik şişeler, çöpler. Sanırım tüm bunları denize attığımızda hayatımızdan çıkarıyor ve denizin bir kara delik olduğunu, tüm kirlerimizi denize attığımızda yok olacağını zannediyoruz. Bu noktada insanın dünya için ne kadar zararlı bir varlık olduğunu bir kez daha görmüş oluyoruz.
Bizden başka canlıların bu dünyada yaşadığını unuttuğumuz için, doğa da aslında yaptığımız tüm zararlı faaliyetlerin geri dönüşünü bize çok daha zor şekilde ödetiyor. Yaşadığımız felaketlerin bundan kaynaklandığını düşündüğümü söylesem belki bazı kişiler bunun saçma bir inanç olduğunu söyleyecektir. Elbette kimilerine göre saçma gelebilecek bu düşüncemi dayandırabileceğim olayları bu ülkede oldukça fazla yaşadık. Yakın zamanda yaşadığımız deprem felaketi gibi. Elbette bu gibi büyük kayıplı ve hepimizi derinden etkileyen bir olayı başka olaylara bağlamak kimileri için doğru olmayabilir ancak biz bu olayda çevrenin, doğanın bizden ne kadar üstün olduğunu gayet açık şekilde gördük.
Depremin yaşandığı noktada insanların çevreyi hiçe sayarak doğayı katlederek yaptıkları yapıların, insanlara nasıl kötü geri dönüşlere neden olduğunu gördük. Çevrenin nasıl kirlendiğini, doğanın insanın yaptığı yanlış eylemlere nasıl cevap verdiğine şahit olduk. Veya yine her bahar yaşanan heyelanlar. Ağaçlandırmanın ne kadar önemli olduğunu bu noktalarda gayet net görebiliyoruz. Otel yapmak için yakılan ormanların, aslında bizim hayatımız için ne kadar önem arz ettiğini, keyfi, sadece para kazanmak için yaptığımız eylemlerin sonuçlarını gördüğümüzde konunun vahametini anlamamak mümkün değil. Bu konuda bilinçlenmenin ne kadar önemli olduğunu hatırlamak zorundayız.
Bayramın gelmesiyle de insanların tatillerini geçirmek için gittikleri güzel koylarımızın, bayramın son günlerinde geride kalan görüntülerinden ne kadar hor kullanıldığını, doğayı nasıl katlettiğimizi yeniden görmeye başladık. Dünyanın neredeyse en güzel coğrafi lokasyonlarından birinde yaşarken, burayı nasıl kötü hale getirdiğimizi görmek vicdanı olan her insanı gerçekten derinden etkiliyor. Bilinçlenmenin artırılması bu noktada şart. Denizlerimizi, ormanlarımızı rahat bırakmak zorundayız. Gelecekte yaşayacak çocuklarımıza bırakabileceğimiz bu kadar güzel doğal zenginliklerimiz varken neden onlara demir, beton yığınları bırakmakta inat ediyoruz anlayamıyorum.
Doğamızı korumak için göz önündeki insanlara, belediye başkanlarına, üst düzey yöneticilere, uzmanlara seslenmek gerekiyor. Lütfen insanların bilinç kazanmaları için daha fazla çalışalım. Ülkemizde tek bir milletten değil, birçok milletten insan yaşarken, bu bilinci kazandırmak çok daha önemli. Vatanımızı savunmak sadece savaşla olacak şey değil, bazen savunmak doğayı, yaşadığımız alanı kendimizden korumakla da başlar.