Türkiye’de son yıllarda sofralarda sıkça dile getirilen bir şikâyet var: Sebzeler artık eski lezzetini taşımıyor. Fiyatları artarken, kalite konusunda bir düşüş söz konusu. Peki, sebzelerin lezzetsiz olmasının ardında ne var?
Uzmanlara göre Türkiye’deki domateslerin çoğu hibrit tohumlarla üretiliyor. Hibrit tohumlar, verimlilik, hastalıklara dayanıklılık ve hasat sırasındaki zorlukları azaltmak gibi amaçlarla tercih ediliyor. Ancak talep gören özellikler çoğu zaman çiftçilerin kârını artırmaya yönelik oluyor. Türkiye’de çiftçiler, yüksek maliyetleri dengelemek için dayanıklı, ince kabuklu ve verimi yüksek tohumları seçiyor. Bu durumda lezzet gibi tüketici talepleri, maliyet kaygılarının gerisinde kalıyor. Eski lezzetleri sağlayan ata tohumlarıyla üretim yapılabiliyor, ancak bu yöntem düşük verim ve yüksek maliyet nedeniyle tercih edilmiyor. Tarım politikaları, yerli tohum üretimi ve destekleme programları açısından da eksik. Hibrit tohumlar ise ülkemizde tarımsal maliyetlerin yükselmesi nedeniyle daha erişilebilir durumda, ancak lezzet açısından eskiye kıyasla yetersiz kalabiliyor.
“Ata tohumu yurt dışından”
Tüketici lezzetli sebzeleri talep ederken, çiftçiler dayanıklılık ve maliyet kaygıları nedeniyle verimli ama lezzet olarak yetersiz çeşitleri seçmek durumunda kalıyor. Tarım sektöründeki bu kısır döngüyü kırmak için yerli tohum geliştirme, hammadde üretim desteği ve uzun vadeli tarım politikaları kritik öneme sahip. Gelişmiş ülkelerde evrim ve genetik mantığını kavramış bilimsel çalışmalarla tohum ıslah edilerek sürdürülebilir bir tarım modeli kurulmuş durumda. Türkiye’de ise bu bilincin artırarak, çiftçilere gereken desteğin sağlanması ve tarımda bilimsel gelişmeler hızla hayata geçirilmesi gerektiğini belirten Yüksek Ziraat Mühendisi Ferdan Çiftçi, “Tohumların ıslah edilerek hibrit tohum şeklinde kullanılması üretimin artırılması açısından olması gereken yöntem. Önemli olan asıl kaynaklara sahip çıkılması. Zaten hangi tohum ata tohumudur, bunu anlamak da kolay değil. Örneğin domates bize yüzyıllar önde Günay Amerika’dan geldi. Burada yetişen bir sebze değildi. Ancak yüzyıllara burada üretilerek artık yerli ürünümüz haline geldi. Sebzelerin her çeşidi ülkemizde yoktu. Getirilen ürünler de zaten ekildikten sonra tozlaşmayla ülkemizin yerli ürünü haline geldi. Biz sadece araştırmalarla bu ıslah süresini hızlandırdık. Üretimde önemli olan dışa bağımlılığı azaltmak. Türkiye bunu son yıllarda kısmen başarmış olsa da daha yürünecek çok yol var. Özellikle kamu araştırmaların artması ve bilimsel araştırmalara yönelik desteklerin artırılması gerekiyor” dedi.
“Tohum takası yanlış”
“Genetiği değiştirilmiş dediğimiz GDO’lu tohumlarla hibrit tohumlar arasında fark var” diyen TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Hakan Çakıcı ise, GDO’lu tohumların bazı özel durumlar haricinde ülkede kullanılmasının yasak olduğunu ve sağlığa pek de yararı olmayan tohumlar olduklarını söyledi. Hibrit tohumların ise kendi araştırma laboratuvarlarımızda genetiği değiştirilmeyen, sadece verimlilik ve dayanıklılıklarının artırılması amacıyla geliştirilerek ıslah edilen tohumlar olduğunu kaydeden Çakıcı, “Hibrit tohum üretiminde yüksek miktarda ürünler için daha fazla verim alınabilecek ürünlerin yetiştirilmesi amaçlanır. Tarımsal üretimde sertifikalı tohumlar kullanılmak zorunda. Nereden geldiği belli olmayan tohumları zaten devlet engelliyor. Ata tohumları genellikle bahçeler gibi küçük üretim yapılan yerlerde kullanılıyor çünkü hibrit üretime kalitesi yüksek olsa da verimliliği daha az. Tohum konusu oldukça hassas bir konu. Tohumların takas edilmemesi gerekiyor. Çünkü alınan bir tohum ekildiği yerde aynı verimi ve kaliteyi veremediği gibi oradaki diğer yerli üretimleri de risk altına sokuyor. Örneğin; Seferihisar’dan bir tohumu Rize’ye gönderdiğinizde Seferihisar’da yediğiniz ürünün adını Rize’de alamayacaksınız. Öte yandan tozlaşma ile birlikte, ki tozlaşma dediğimiz doğal yolla ıslah demektir, yerli ürünlerin de yapılarını bozabilir. Dolayısıyla yerel ürünlerin yerelde üretilmesi çok daha doğru olacaktır” ifadelerini kullandı.
“Hibritte verimlilik yüksek”
Ata tohumu ile hibrit tohum arasındaki farkı anlatan Çakıcı, “Örneğin, bir tarlaya ata tohumu buğday ektiniz. Bu tohumdan dekarda 200 kilogram buğday alırsınız. Aynı tarlaya hibrit tohum buğday ektiğinizde ise dekarda 1 ton buğday elde edersiniz. Türkiye’nin ortalama buğday ihityacı 20 bin ton ise, ata tohumu ile bu sayıya ulaşmanız çok zor. Dolayısıyla verimliliği fazla olan hibrit tohumun tercih edilmesi gerekir. Evet ata tohumu kalite olarak daha yüksek ancak Pazar ihtiyacı olarak bakıldığında hibrit tohum hem verim hem dayanıklılık açısından daha işlevsel” diye konuştu.